Gökhan Dede
SMMM

 Ekonomik büyümeden sosyal yapımıza kadar her tür gelişmeye ve gerilemeye ilişkin veriler genellikle TÜİK’de toplanır ve sonuçları da buradan kamuoyuna açıklanır.

Bazı kurumlar da istatistiki verileri açıklarlar.

Örneğin, T. C. Cumhurbaşkanlığı Bütçe Stratejileri Başkanlığı da ekonomik verilerden kimilerini açıkladı. Buna göre:

  • GSYH 2019 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 0,9 oranında büyüme kaydetmiş, böylece 2019 yılının ilk üç çeyreğinde GSYH daralma oranı yüzde 0,9 olmuştur.
  • Üçüncü çeyrekte tarım sektörü yüzde 3,8, sanayi sektörü yüzde 1,6 ve hizmetler sektörü (inşaat dâhil) yüzde 0,1 oranında büyüme kaydetmiştir.
  • Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH büyüme oranı yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 0,4 olarak gerçekleşmiştir.
  • Söz konusu dönemde toplam sabit sermaye yatırımları yüzde 12,6 oranında gerilerken; özel tüketim ve kamu tüketimi harcamaları sırasıyla yüzde 1,5 ve yüzde 7 oranlarında artmıştır. Net ihracatın büyümeye katkısı ise negatif 0,2 puan olmuştur.
  • Bu dönemde hem özel tüketimin hem de kamu tüketiminin ekonomik büyümeye katkısı 0,9 puan olmuştur.
  • Toplam Sabit Sermaye Yatırımı (SSY) altında yer alan inşaat yatırımları bu dönemde yüzde 18 oranında gerilemiştir. (Toplam SSY’nin 3,4 puanlık negatif katkısının 2,8 puanı inşaat yatırımlarındaki düşüşten kaynaklanmaktadır.)

Bu bilgilerden kimilerine bazı dayanaklar gösterilerek iftiharla sunulanları olmaktadır.  Türkiye ekonomisinin önceki yıllarda yüzde 9, yüzde 5 oranında büyüdüğü açıklanmasına karşın, bu büyüme 2019 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 0,9 olarak gerçekleştiği açıklandı. Yani neredeyse sıfır gibi bir şey.
Ama sıfırın altına düşmediğimiz için çok gururlandık! Siz bunun bir zorlamanın sonucu büyüme rakamı olduğunu düşünebilirsiniz.

AKP’li Sayın Cumhurbaşkanımız (öncekilerdeki kadar olmasa da) her kitlesel toplantıda “… bakın, hamt olsun ki ekonomimiz yüzde 0,9 büyümüş” dedi.
Birçokları da onun gibi “… müş” dediler. Bir tek TÜİK “…dük.” dedi.

Ekonomik büyüme çok genel tanımıyla ülkenin mal ve hizmet üretim kapasitesindeki artıştır.

Peki, diyelim ki bir artış oldu. Büyümüş olmak güzel de, haklı bir övgü için şu sonuçları ya da gerçekleri de dikkate alıp birlikte değerlendirmek gerekmez mi?

Ülkemizde:
Yatırımlar azalıyor, işsizlik artıyor, fiyatlar almış başını gidiyor, vatandaşın cebi elini yakıyor…
Peki yine de bu büyüme nasıl oluyor? Enflasyon nasıl bu kadar düşük çıkarılıyor?!
Belki ihracatımızda az biraz artış oluyor.
Bu doğru, ama ya ithalattaki artış? Yani sonuçta cari açık arttıkça artıyor, buna ne demeli?

Ülkede iç talebi artırmak için halka verdiler gazı, verdiler gazı mümkün olduğunca tüketimi özendirdiler. Bunu bazı sektörlerde başardılar da!
Örneğin; beyaz eşyada, mobilyada KDV’yi, ÖTV’yi indirerek ya da sıfırlayarak sağladılar.
Al vatandaş al, koş vatandaş koş” deyip, devletin alması gereken vergiden vazgeçip, vatandaşın cebindekini sermayedara aktardılar.

Ne oldu efendim? Büyüdük!

Peki, yatırım teşvikleri, istihdam teşvikleri, tarım destekleri, bazı kesimlere dağıtılan sosyal destekleri, KOSGEB kredilerini, konut kredilerini düşük maliyetlerle kimlere aktarıldı?

Vergi borcunu, sigorta primlerini, kamu alacaklarını yapılandırma yöntemiyle “… sonra ödersin ey vatandaş” deyip, (yani af üstüne af çıkarıp), “… paran varsa vergiyi ödeme” diyerek piyasaya aktarılmasını özendirip, vatandaşa parasını harcattırıp, “büyüyoruz” dediler.

Bir soru daha:

Yüzde 0,9 büyümeden emekçilerin kazancı ne oldu? Bence hiç!..(
Ancak, büyümenin çoğu zaman kamu ve özel sektör harcamalarıyla sağlanmış olduğu da biliniyor.
Bütün bunlara karşın yine de:
İşsizlik artıyor, tasarrufları azalıyor, bütçe açığı büyüyor, enflasyon yükseliyor!..
Peki sormazlar mı adam olan adama:
Bunca teşvike rağmen neden yatırımlar azalıyor, faizleri de sürekli zoraki aşağı çektiriyorsunuz?
Yüksek faizler nedeniyle belki biraz sıcak (yabancı) para geliyor. Ancak bu paralar da en ufak bir sarsıntıda yurt dışına gerisin geri kaçıyor!..
Bu nasıl büyüme?
Buna yalancı bahar demek gerekmez mi?
Geriye bir çeyrek hesabın daha olduğunu ve bunun ne getireceğini bilemiyoruz!..

Şimdiye kadar veriler konusunda TÜİK’in birçok vukuatları oldu.

Verilerin birçoğunun doğru olmadığına inananlardanım. Bu da onlardan biri olabilir mi, ne dersiniz?

SMMM Gökhan DEDE