Hayrettin Geçkin
4 Mart 2020

Bu mektubu sana Çanakkale’den yazıyorum Gökyüzü.

Burda ağaç kesip, suları zehirleyen; kurdun kuşun yuvasını bozup siyanürle altın aramaya çalışan yabancı maden şirketleri ve yerli ortakları bizlerden çok ama çok fazla güven altında.Ülkenin pek çok yerinde durum aynı aslında.Onlara karşı çıkan yaşam savunucuları hakkında ise akla hayale gelmez cezalar isteniyor.

İstanbul Kadıköy’den bir haberle gülme krizine yakalandım: Şiddete karşı dans eden kadınlara üç yıl hapis isteniyormuş. Neyse ki başka bir haberle krizi atlattım:10 gün süreyle her türlü savaş karşıtı etkinlik yasaklanmış İstanbul’da… Anlayacağın barışı savunmak savaşı savunmaktan çok ama çok tehlikeli buralarda.

Bir siyasi partinin genel başkanı, “bizim iktidarımızda şehitler tepesi boş kalacak” diyen başka bir siyasi partinin genel başkanına “Ey gafil, senin ne dediğini kulağın duyuyor mu” diyerek ateş püskürüyor. İnsanı yaşatma çağrısına bile tahammül yok.

Utandım, başımı öne eğdim Gökyüzü: İktidardaki partinin genel başkanı da başka topraklarda düşen askerlerin cenazeleri memleketlerine gelince “inşallah daha çok şehit veririz” diyerek teselli etmeye kalktı bağrı yanık anaları, babasız çocukları…

Ölmek üstüne her şey!

Kurdun kuşun yuvasını bozanlar güven altında da komşularının evini barkını başlarına yıkan iktidar sahipleri çok mu farklı sanki: Her şey ellerinde. Şatafat içinde her biri…TV’ler de kiralık ağızlar, gazetelerde kalemşorlar yarıştırılıyor onların iktidarını ayakta tutmak için…İstedikleri gibi çalıp söylüyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı da eşlik ediyor her yerde olanlara..Sokakta, evde, camide…Cenazelerde…Her yerde şehitliğe övgüler.

Yalanla besleniyor toplum. Narkozla iyileştiriliyor yara.

Sınırlar açıldı. Biliyorsun mülteci yığını vardı burda Gökyüzü… Yani onlar…Ülkelerinden kopup gelenler…Savaştan, salgından,, açlıktan, kaçanlar. Çoluk çocuk yollarda şimdi. Aç, sefil.Birçoğu başka ülkelerin sınırlarına dayandı.Sınırlarda başka bir dram. Sürgün içinde sürgün anlayacağın.

Havalar soğuk Gökyüzü! Dünya soğuk, insanlar zalim, insanlar duyarsız.

Yerlerin, göklerin, suların aşkıyla sesleniyorum sana Gökyüzü!
Hiç olmasa birkaç gün havalar ısınsın…
Çocuklar üşümesin sınır kapılarında.
Oğullarının mezarı başında gözyaşları donmasın anaların.
Belki barışa cemre düşer bu arada…

Bir de mahcubuz sana, bağışla…