SMMM Gökhan DEDE

Ülke ekonomileri yalnızca o ülke yöneticilerinin beceriksizlikleri sonucunda kriz dönemleri yaşamaz. Bazen de yalnızca bir tek ülkede yaşanan doğal afetler, hastalıklar da ülkeyi yıkıcı etkileri olan ekonomik ve sosyal krizlere sürükler. Doğal afetlerin, hastalıkların yalnızca bir tek ülkeyi vurması halinde ülkeler arası dayanışma da olunca kriz biraz daha kolay aşılabilir.

Ancak Covit-19, halk dilinde yerleşik adıyla Korona virüsü gibi neredeyse tüm dünya ülkelerini etkileyen, yayılma etkisi yüksek öldürücü hastalıklar sonucunda ekonomiler küresel boyutta çöküş yaşayabilmektedir. Küresel etkileri olan ülke ekonomilerinin bile etkilendiği sıra dışı günlerden geçtiğimiz ciddi bir durgunluğun yaşandığı günlerdeyiz. Dolayısıyla, yakın geçmişte bir benzeri olmayan yıkıcı, öldürücü etkisi olan Korona virüsü, tüm dünya ülkeleri ekonomisinde uzun süreli ve kalıcı hasar bırakacak gibi görünüyor.

Tüm ülkeler bütçeler yaparlar. Ekonomik büyüme tahminlerinde bulunurlar. Ancak bu durumda bunların hiç birisinin önemi kalmadı gibi. Dolayısıyla tüm tahminler geri çekilmek durumundadır. Petrol fiyatları düştü. Ancak her kriz döneminde olduğu gibi bu dönemde de kimi fırsatçılar fahiş fiyatlar uygulamaktan geri durmadılar.

Bundan böyle küresel borçluluk düzeyi de yükseklerde seyredecek. Böyle dönemlerde yabancı sermaye çıkışları çok yüksek olabilir. Dolayısıyla yabancı sermayeye bel bağlamış ekonomiler daha da zor durumda kalabilirler. Böyle dönemlerde sıcak paranın kaçışı olsa da, bunların da kendilerine yeni ve güvenli liman bulması kolay olmayacaktır. Kısacası, dünya ekonomisi küresel salgın halini alan Covid-19 ile ciddi bir türbülansa yakalandı.

Belirtmekte yarar ki, bu krizin etkileri yalnızca ekonomik ve finansal kriz boyutunda olmayacaktır. Daha önemlisi, tüm ülkelerde sağlık krizini de beraberinde getirmiştir. Dünya ekonomileri üzerinde 2008 yılından sonra oluşan en yıkıcı etkiyi belki de Covit-19 virüsü yaşatacaktır! Bunun uzmanlarca “küresel düzeyde en kötü mali kriz” olarak tanımlanması da bundan olsa gerek. Tüm ülkeleri sarsacak Covit-19 kaynaklı 2020 ekonomik krizinin çok daha ciddi boyutta olacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Hatta bu krizin etkilerinin en ciddi boyutta olanının ABD’de başlayacağı düşünülmekte.

Ülkeler, salgını önlemek, en azından en az kayıpla geçiştirmek için yoğun ekonomik önlemler almaktadırlar. Üretimin yavaşladığı bu durum, durgunluğa maruz kalan ekonomilerde ciddi kayıplara neden olacaktır. Gelişmiş ülke piyasaları da gerilediğinden gelişmekte olan ülkelerde resesyon kaçınılmaz olacaktır.

Sadece gelişmekte olan ülkeler mi? Basından edinilen bilgilere göre Bank of America, ABD’nin de diğer dünya ülkeleri gibi ekonomik krize (resesyona) girdiğini açıkladı. Bu, çok sayıda iş kaybı demektir, işsizlik demektir. Biriken servetlerde erime demektir. Bunların sonucunda oluşabilecek güven bunalımı demektir.

Dünyada virüs sorunu elbetteki bir biçimde çözülecektir. Yani Korona virüsü dünyanın sonunu getirmeyecek, ekonomileri tümden çökmeyecektir. Ancak sorun çözülse bile, merkez bankalarının, ülke liderlerin etkisiyle de olsa faizi düşürmeleri söz konusu olmayabilir. Likidite bollaşmayabilir. Kısacası, ekonomiyi eski günlerine döndürmek kolay olacak gibi görünmüyor. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bu krizlerden en yakıcı biçimde etkilenecek olanlar işçiler, küçük ve orta ölçekli esnaf ile  çiftçiler olacaktır. En tehlikelisi de tarımsal üretimin olumsuz etkilenmesi olacaktır. Bunu önlemek için çiftçilere yönelik etkin planlamalar yapmak, destek vermek gerekir. Aksi halde açlıktan ölümlerle de karşılaşılabilir.

Bu krizde başta hizmet sektörleri olmak üzere, neredeyse tüm sektörler olumsuz etkilenmektedir. Bu kaçınılmaz hale geldi. Önceki kriz dönemlerinde vergi ve diğer borç ertelemeleri, vergi afları, vergi indirimleri yapılmıştı. Yapılan eylemli istemler sonucunda bu dönemde de vergi beyan ve ödeme ertelemeleri yapıldı.

Sosyal amaçlı kamu harcamalarında artışa gitmek bazlı mali politikalar gündeme oturacaktır. Hatta Covit-19 nedeniyle sağlık için bir kenarda para saklamak, bütçe ayırmak zorunda kalınacaktır. Bu, haliyle zaten sürekli açık veren bizim gibi ülkeler için yükselen bütçe açıklarından başka bir şey değildir.

Tüm uzmanların ortak görüşü şu ki “Covit-19’un yarattığı kriz, 1929 Dünya Büyük Ekonomik Buhranıyla kıyaslanamayacak derecede büyük olacaktır. Böyle bir durumda gelişmekte olan ülkelerdeki kırılgan piyasaların daha da fazla etkileneceğini söylemek mümkündür.

Peki, Türkiye beklenen bu küresel krizden en az zararla nasıl kurtulur?

Belli ki Korona virüsünün olumsuz etkileri nedeniyle beklenen resesyon bütün ekonomilerde zincirleme bir daralmaya sebep olacaktır.

Çünkü ülke içindeki alıcı ve satıcılar da, tüm dünya çapındaki alıcı ve satıcılar da mal ve hizmet alım-satımında, temininde zincirleme olarak etkileneceklerdir. Borç ödemelerinde yaşanacak aksamalar nedeniyle bir güven bunalımı söz konusu olacaktır.  Bu durumda satıcı şirketler mal ve hizmet satımını durdurabileceklerdir. Bu da zayıf düşenlerin piyasadan çekilmeleri sonucunu doğuracaktır.

Böyle dönemlerde zorunlu olarak bazı ek sosyal ve ekonomik önlemler alınmaktadır. Bunlar sosyal devlet olmanın gereğidir. Ancak alınan önlemlere karşın Korona virüsü sorununun nasıl çözüleceği henüz tam bilinmiyor. Umarım önleyici ilaç, aşı geliştirilir. Yoksa insanların evlere hapsedilerek nereye kadar çözüm üretilecek, onu da tam bilemiyoruz.

Sanırım, kapitalizmin insanlara ve ülkelere sürekli para harcatarak büyüme modelinden vazgeçmesi gerekiyor. Yalnızca ekonomik olarak büyümek yerine, insan sağlığını öne alan, verimliliği artırıcı, daha kalıcı yapısal reformlar da yapmak gerekiyor.

Dilerim ülkede ve dünyada iyi organize olunur. Kamu kadar, kamudan birikim sağlamış özel kuruluşlar da ellerini taşın altına koyarlar. Tüm vatandaşlar önlemler konusunda duyarlı davranırlar. Dolayısıyla paniğe kapılmadan, toplumun da etkin katılımıyla bu süreci en az hasarla atlatabiliriz.

Saygılarımla.