İyi Parti Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu, Covid-19oronavirüs salgını nedeniyle Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açtığı yardım kampanyasına sert tepki gösterdi.

Dervişoğlu Erdoğan’a seslenerek  “Sayın Cumhurbaşkanı, illa da bir kampanya açacaksanız, kapıyı maaşınızla değil, 500 milyon dolarlık Katar uçağıyla açınız.” Dedi.

İşte Dervişoğlu’nun açıklamaları:

Dünya küresel bir sorunla mücadele etmektedir.

İnsanlığın başına bela olan Covid-19 virüsü, millet evlatlarını, yalnızca Misak-ı Milli de değil, Türk’ün yaşadığı her coğrafyada etkiliyor.

Hayatlarımızı etkileyen, ekonomimizi vuran, gelecek kaygılarımızı artıran bu belayı eninde sonunda defedeceğimizi biliyoruz.

Kurallara uyduğumuz, uzmanların uyarılarını dikkate aldığımız sürece, bu salgını daha az hasarla atlatacağız.

Atlatacağız ancak, üzülerek belirtmek istiyorum ki; büyük milletimiz, bu virüs kadar tehlikeli bir “anlayış enfeksiyonuyla” karşı karşıya.

Salgının boy gösterdiği hemen tüm ülkelerde insanların gözü kulağı, ülkeyi yönetenlerde…

İşleri için kaygı duyuyorlar.

Aşları için kaygı duyuyorlar.

Sadece kendilerini için değil, gelecek nesiller için de endişe ediyorlar.

Bu gerçek ülkemiz ve milletimiz için de geçerli.

Dünyanın birçok ülkesinde, iktidarlar vatandaşlarına rahat olmalarını salık verip, devlet olarak arkanızdayız derken, önceki gece duyduğumuz sözler bizlerde büyük bir hayal kırıklığı ve hüzne yol açtı.

Türk Milleti dünyada, ‘Devletine sadakati’ en yüksek milletlerden biridir.

Devletinin dar gününde çift başlı kartal olur.

Devletinin dar gününde her tür çileyi göze alır, kan içer kızılcık şerbeti der.

Devletinin da gününde yardan da geçer serden de.

Bu bir fıtrat meselesidir.

Çağlar değişir, Türk Milleti’nin bu hasleti değişmez.

Ve bu kutlu duruş, milletin dar gününde de, aynı hassasiyeti devletinden bekler.

Bu onun hakkıdır.

Devleti Ebed Müddet diyen bir milletin, dara düştüğünde de gözü kulağı devletinde olur.

Son haftalarda milletimizin duyguları da bu yöndeydi.

Hayal kırıklığı ve hüzünden kastım da milletimizin bu haklı beklentisine, devleti yönetenlerden aldığı cevaptır.

Dünyanın hemen her ülkesinde devlet vatandaşına el uzatırken, Türkiye’yi yöneten iktidar elini vatandaşının cebine uzattı.

Bayrağını iç çamaşırı yapıp giyebilen toplumlar devletlerinin desteğini alırken, kanını bayrağına renk yapan Türk Milleti’ne banka hesap numaraları verilip, onlardan destek istendi.

500 milyon dolarlık uçağa binen, milyarlık saraylarda oturan sayın Cumhurbaşkanı, kıt kanat geçinen milletten para istedi.

Bakanlar Kurulu’ndan çıkan toplam bağışın 5 milyon lira olduğunu ballandıra ballandıra anlatırken, sarayının günlük harcamasının 5 milyon lira oluğunu unuttu.

Milletin bazı borçlarını sadece 3 ay öteleyen sayın Cumhurbaşkanı, kendi bağışını 7 maaş olarak açıklayıp, 7 taksit yapmayı da ihmal etmedi.

Bu gerçekler ışığında, Genel Başkanımız sayın Meral Akşener’in çağrısını bir kez de ben buradan tekrarlamak istiyorum;

Sayın Cumhurbaşkanı, illa da bir kampanya açacaksanız, kapıyı maaşınızla değil, 500 milyon dolarlık Katar uçağıyla açınız.

Bakın bütün bir kampanyada erişemeyeceğiniz bir rakamdan söz ediyoruz. 500 milyon dolar, 3.3 katrilyon lira eder.

Her fırsatta, sarayınızdan uçaklarınıza, otomobillerinizden yazlıklarınıza kadar sahip olduğunuz her şeyin millete ait olduğunu söylüyorsunuz.

Ve millet darda.

O halde inin o araçlardan, inin o uçaklardan ve milletin malını, dar gününde milletimiz için kullanın.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ VATANDAŞINA PARA YATIRSIN DİYE İBAN NUMARASI VEREN DEVLET YAPTINIZ

Şurası gayet açıktır ki;

Sarayına her gün 5 milyon lira harcayabilen bir Cumhurbaşkanı, bu zor günlerde milletinden para istemez, isteyemez…

Yandaş iş adamlarının milyarları bulan vergi borçlarını bir kalemde silebilen bir Cumhurbaşkanı, işi milletine havale etmez, edemez.

Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi, bütün ülkeler vatandaşına destek olmak, maddi destek vermek için hesap numarası isterken, Türkiye Cumhuriyeti’ni vatandaşına para yatırsın diye İBAN numarası veren devlet yaptınız.

Bu ayıp günlük değil, tarihi bir ayıptır.

Türk milletinin dayanışma ruhu, ezelden ebede ayakta kalacaktır.

Bu gerçek asla değişmez.

Ancak, Türk Milleti, bugünleri unutmayacak.

Bu gerçek de değişmez.

MESELE DAYANIŞMA RUHUYSA, BU YEREL YÖNETİMLER VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI İLE REKABET İLE DEĞİL, İŞ BİRLİĞİ İLE YAPILIR

Değerli Basın Mensupları;

Sayın Cumhurbaşkanı’ndan, derde derman sözler bekleyen milletimizin yaşadığı hayal kırıklığı, tamiri güç bir hüzündür.

Mesele dayanışma ruhuysa, bu yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları ile rekabet ile değil, iş birliği ile yapılır.

Devleti yönetenler buna katkı sağlar ve iktidar olarak ne yapacaklarını ifade eder.

Nitekim, Millet ittifakının belediyeleri bu konuda önemli bir adım attı.

Vatandaşlarımıza çağrı yaparak, bu sıkıntılı günlerde dara düşen kardeşlerimize yardım eli uzatmak için hareket geçtiler.

Ve ne hikmetse, bu adımın hemen ardından Cumhurbaşkanı’nın aklına da yardım toplamak geldi.

“Ben devletim” yardım istemem, vatandaşıma yardım ederim demek akıllarına gelmedi.

“Ben devletim” her kuruma, her kişiye aynı mesafedeyim diye düşünmek akıllarından geçmedi.

Ne yaptılar?

İçişleri Bakanlığı marifetiyle, Büyükşehir Belediyelerimizin yardım hesaplarına bloke koydular.

Yasa dinlemediler.

Dayanışma ruhu dinlemediler.

Hukuksuzca ve zorbalıkla hesapları bloke ettiler.

“Yine parayı bulduk” iştahıyla, milletimizin damla damla doldurduğu vicdan havuzuna göz diktiler.

Doymak bilmediler.

Durmak bilmediler.

Bugün de, utanmak nedir bilmiyorlar.

Oysa o yardımlar, ardında devleti bulamayan muhtaç kardeşlerimize gidecek.

Bilmezler ki on binlerce hanede, o gönül zenginliğinin haberini bekleyen vatandaşlarımız var.

Aziz milletim, meselenin özü şudur:

Sayın Cumhurbaşkanı yine Cumhurbaşkanı olduğunu unutmuş, siyasi saiklerle hareket ederek yine Ak Parti Genel Başkanı kimliğine bürünmüştür.

Ona bu hatayı yaptıranları, kendi affetse bile biz affetmeyeceğiz.

Vatandaştan para isteyelim diye akıl verenler kimse,

Belediyelerin topladığı yardımlara çökelim diyenler kimse,

Allah şahit, sayın Cumhurbaşkanı unutsa bile, biz unutmayacağız.

Tarih, Millet ittifakının belediyelerini vatandaşının yardımına koşan kurumlar olarak, Ak Parti iktidarını da bu yardıma duvar ören, üstüne de vatandaşın cebine el uzatan bir iktidar olarak yazacaktır.

Buradan bir kez daha uyarmak isteriz;

Sayın Cumhurbaşkanı, size bu hataları yaptıranları vakit kaybetmeden yanınızdan uzaklaştırınız.

Sizi o makamlara getiren milletimize karşı bu kadar büyük bir vefasızlığa imza atmanıza neden olanları, vakit kaybetmeden kovunuz.

Bunları siyasi bir hesapla yapıyorsanız biliniz ki, kazanmak şöyle dursun, öyle büyük bir hızla kaybedeceksiniz ki, buna siz de inanamayacaksınız.

Bizim meselemiz, ŞAHSINIZIN siyaseten kaybetmesi değildir.

O sizi ilgilendirir.

Bizim meselemiz, milletimizin ihtiyaçları, milletimizin duyguları, milletimizin devlete olan sadakatinin alacağı yaradır.

Bu yara zor iyileşir.

Binlerce yılda vücut bulmuş bu sadakat, aziz milletimizin ve ülkemizin en önemli hazinelerindendir.

Hazineyi boşaltırken tereddüt etmediniz, bari bu hasletimizi bozuk ara gibi harcamayınız.

Sayın Basın Mensupları;

İYİ Parti olarak ilk günden itibaren ilan ettik ki;

Bu zor günlerde devletimizin atacağı her olumlu adımın destekçisi olacağız.

Bunun gereğini yaptık, yapmaya da devam edeceğiz.

Ama yine ilan ettik ki;

Bu zor günlerde milletimizi daha da dara düşürebilecek her adımın karşısında oluruz.

Bugünkü sitemimiz, bugünkü isyanımız işte tam da bunadır.

Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesi bu günler içindi, yediniz bitirdiniz…

İşsizlik Fonu’nda biriken para bugünler içindi, ne yaptınız bilen yok…

Vergi barışı, bedelli askerlik, imar barışı gibi yasalarla büyük paralar topladınız, kimin cebinde öğrenebilen yok…

Suriyeli sığınmacılara gerekirse 40 yıl bakabileceğini söyleyen bir iktidarın, kendi vatandaşına 3-5 ay bakamayacak hale gelmesi, sizin ayıbınız, bizimse acımızdır.

İstanbul Valisi, iki gün önce, koli bağışlayan işadamlarının reklam ajansı gibiydi.

Öve öve bitiremedi…

Her damla destekten Allah razı olsun.

Ancak, listeye bakıyoruz, 18 yıldır Türkiye’nin tüm kaynaklarını ayaklarına serdiğiniz, milyarlık ihaleler almış o beş müteahhit de orada.

Tek kalemde 500 milyon liralık vergi borcu silinen o beşten biri, birkaç bin koli hazırlatmış kenara çekilmiş.

Devletin valisi de 1 liralık işi bin lira diye pazarlıyor…

Ayıptır ayıp!..

TÜRKİYE O BEŞ MÜTEAHHİTİNİZDEN BÜYÜKTÜR

Alınteri ve emeğiyle doldurduğu kasasını boşalttıkları milletimize yardım eli uzatırken, cebinde akrep taşıyanlara bu payeler verilmez.

Aldıklarının milyonda biri “Büyük destek” diye pazarlanmaz.

Hele de bu reklam pazarlaması devletin valisine yaptırılmaz, yaptırılamaz.

Sayın Genel Başkanımızın sıkça ifade ettiği gibi; Türkiye o beş müteahhitinizden büyüktür. Bunu şimdi çok daha iyi anlıyoruz.

Çünkü, kıt kanaat imkanlarla aziz milletimizin ortaya koyduğu dayanışmanın yanında, milyarlık ihaleleri kapatmışların ucuz ağalığı(!) arasında uçurum var.

Büyük milletimiz burada da büyük fark atıyor.

O yüzden, doymak bilmez o ağalara tek bir sözümüz var; Gölge etmesinler başka ihsan istemez!

DEVLET, BELEDİYELER ARACILIĞIYLA DOLMAYA BAŞLAYAN GÖNÜL HAVUZLARINA ÇÖKMEZ

Aziz milletim;

Devlet devlet olduğunu asıl bugünlerde gösterir.

Böyle zamanlarda devlet vatandaşına;

-Su parasını, doğalgazı, elektriği düşünme, ben halledeceğim der.

-Vergi, SGK borçlarını dert etme, kolaylayacağım der.

-Paraya ihtiyacın varsa, seni banka önlerinde faizli kredi kuyruklarına mahkum etmeyeceğim, yükü omuzlayacağım der.

-Çiftçisine, sulama parasını kesmeyeceğim, kredilerini erteleyeceğim, sen ek, üret, milletimizin ihtiyacı var, ben varım der.

-İşten çıkaran patronlara, alnını karışlarım, sen de elini taşın altına koyacaksın der.

-Çarkı döndüremeyen küçük işletmelere, sen emekçine sahip çık, ben destek olacağım der.

Devlet bunları der.

Ama;

-Ey vatandaşım, işte hesap numarası, para yatır da düze çıkalım demez.

-Belediyeler aracılığıyla dolmaya başlayan gönül havuzlarına çökmez.

Devlet;

İktidar ve yandaşları bir eli yağda bir eli balda yaşarken, çile çeken vatandaşını yüz üstü bırakmaz.

Çok şey istemiyoruz;

Devletsiniz ve bunun farkına varın diyoruz.

Yarışmayın, parti başkanı değil, herkesin Cumhurbaşkanısınız, farkına varın diyoruz.

Ve bütün bu hengame arasında, bir kez daha;

Türkiye’de tablo kötü…

Artık siyasi hesapları bırakıp, nasıl kurtulacağız onu hesaplayın ve bir an önce gerekli tedbirleri alın diyoruz.

Sorumluluktan kaçarak, karantinayı da milletin üzerine yıkmayın, gereğini yapıp TAM KARANTİNAYI ilan edin diyoruz.

BU ZOR GÜNLERDE ALAN EL DEĞİL, VEREN EL OLUN, YANİ DEVLET OLUN

Geciktiniz.

Ancak, daha da gecikirseniz, milletimizin canı yanacak ve insan içine çıkamayacaksınız diyoruz.

Siz milletimizi ve bizi düşünmeseniz de biz sizi de düşünüyor, devlet insanı olduğunuzu hatırlatıyoruz.

Bugün 1 Nisan.

-Büyükşehirlerimizin başlattığı gönül seferberliğinin önünü keserken, erkenden şaka yaptık deyin istiyoruz.

-Millete vermeniz gerekirken, milletten alan kampanyanız için, erkenden “Şaka” yaptık deyin istiyoruz.

-Bu zor günlerde alan el değil, veren el olun, yani devlet olun istiyoruz.

 

İnsanlığın başına bela olan Covid-19 virüsü, millet evlatlarını, yalnızca Misak-ı Milli de değil, Türk’ün yaşadığı her coğrafyada etkiliyor.

Hayatlarımızı etkileyen, ekonomimizi vuran, gelecek kaygılarımızı artıran bu belayı eninde sonunda defedeceğimizi biliyoruz.

Kurallara uyduğumuz, uzmanların uyarılarını dikkate aldığımız sürece, bu salgını daha az hasarla atlatacağız.

Atlatacağız ancak, üzülerek belirtmek istiyorum ki; büyük milletimiz, bu virüs kadar tehlikeli bir “anlayış enfeksiyonuyla” karşı karşıya.

Salgının boy gösterdiği hemen tüm ülkelerde insanların gözü kulağı, ülkeyi yönetenlerde…

İşleri için kaygı duyuyorlar.

Aşları için kaygı duyuyorlar.

Sadece kendilerini için değil, gelecek nesiller için de endişe ediyorlar.

Bu gerçek ülkemiz ve milletimiz için de geçerli.

Dünyanın birçok ülkesinde, iktidarlar vatandaşlarına rahat olmalarını salık verip, devlet olarak arkanızdayız derken, önceki gece duyduğumuz sözler bizlerde büyük bir hayal kırıklığı ve hüzne yol açtı.

Türk Milleti dünyada, ‘Devletine sadakati’ en yüksek milletlerden biridir.

Devletinin dar gününde çift başlı kartal olur.

Devletinin dar gününde her tür çileyi göze alır, kan içer kızılcık şerbeti der.

Devletinin da gününde yardan da geçer serden de.

Bu bir fıtrat meselesidir.

Çağlar değişir, Türk Milleti’nin bu hasleti değişmez.

Ve bu kutlu duruş, milletin dar gününde de, aynı hassasiyeti devletinden bekler.

Bu onun hakkıdır.

Devleti Ebed Müddet diyen bir milletin, dara düştüğünde de gözü kulağı devletinde olur.

Son haftalarda milletimizin duyguları da bu yöndeydi.

Hayal kırıklığı ve hüzünden kastım da milletimizin bu haklı beklentisine, devleti yönetenlerden aldığı cevaptır.

Dünyanın hemen her ülkesinde devlet vatandaşına el uzatırken, Türkiye’yi yöneten iktidar elini vatandaşının cebine uzattı.

Bayrağını iç çamaşırı yapıp giyebilen toplumlar devletlerinin desteğini alırken, kanını bayrağına renk yapan Türk Milleti’ne banka hesap numaraları verilip, onlardan destek istendi.

500 milyon dolarlık uçağa binen, milyarlık saraylarda oturan sayın Cumhurbaşkanı, kıt kanat geçinen milletten para istedi.

Bakanlar Kurulu’ndan çıkan toplam bağışın 5 milyon lira olduğunu ballandıra ballandıra anlatırken, sarayının günlük harcamasının 5 milyon lira oluğunu unuttu.

Milletin bazı borçlarını sadece 3 ay öteleyen sayın Cumhurbaşkanı, kendi bağışını 7 maaş olarak açıklayıp, 7 taksit yapmayı da ihmal etmedi.

Bu gerçekler ışığında, Genel Başkanımız sayın Meral Akşener’in çağrısını bir kez de ben buradan tekrarlamak istiyorum;

Sayın Cumhurbaşkanı, illa da bir kampanya açacaksanız, kapıyı maaşınızla değil, 500 milyon dolarlık Katar uçağıyla açınız.

Bakın bütün bir kampanyada erişemeyeceğiniz bir rakamdan söz ediyoruz. 500 milyon dolar, 3.3 katrilyon lira eder.

Her fırsatta, sarayınızdan uçaklarınıza, otomobillerinizden yazlıklarınıza kadar sahip olduğunuz her şeyin millete ait olduğunu söylüyorsunuz.

Ve millet darda.

O halde inin o araçlardan, inin o uçaklardan ve milletin malını, dar gününde milletimiz için kullanın.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ VATANDAŞINA PARA YATIRSIN DİYE İBAN NUMARASI VEREN DEVLET YAPTINIZ

Şurası gayet açıktır ki;

Sarayına her gün 5 milyon lira harcayabilen bir Cumhurbaşkanı, bu zor günlerde milletinden para istemez, isteyemez…

Yandaş iş adamlarının milyarları bulan vergi borçlarını bir kalemde silebilen bir Cumhurbaşkanı, işi milletine havale etmez, edemez.

Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi, bütün ülkeler vatandaşına destek olmak, maddi destek vermek için hesap numarası isterken, Türkiye Cumhuriyeti’ni vatandaşına para yatırsın diye İBAN numarası veren devlet yaptınız.

Bu ayıp günlük değil, tarihi bir ayıptır.

Türk milletinin dayanışma ruhu, ezelden ebede ayakta kalacaktır.

Bu gerçek asla değişmez.

Ancak, Türk Milleti, bugünleri unutmayacak.

Bu gerçek de değişmez.

MESELE DAYANIŞMA RUHUYSA, BU YEREL YÖNETİMLER VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI İLE REKABET İLE DEĞİL, İŞ BİRLİĞİ İLE YAPILIR

Değerli Basın Mensupları;

Sayın Cumhurbaşkanı’ndan, derde derman sözler bekleyen milletimizin yaşadığı hayal kırıklığı, tamiri güç bir hüzündür.

Mesele dayanışma ruhuysa, bu yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları ile rekabet ile değil, iş birliği ile yapılır.

Devleti yönetenler buna katkı sağlar ve iktidar olarak ne yapacaklarını ifade eder.

Nitekim, Millet ittifakının belediyeleri bu konuda önemli bir adım attı.

Vatandaşlarımıza çağrı yaparak, bu sıkıntılı günlerde dara düşen kardeşlerimize yardım eli uzatmak için hareket geçtiler.

Ve ne hikmetse, bu adımın hemen ardından Cumhurbaşkanı’nın aklına da yardım toplamak geldi.

“Ben devletim” yardım istemem, vatandaşıma yardım ederim demek akıllarına gelmedi.

“Ben devletim” her kuruma, her kişiye aynı mesafedeyim diye düşünmek akıllarından geçmedi.

Ne yaptılar?

İçişleri Bakanlığı marifetiyle, Büyükşehir Belediyelerimizin yardım hesaplarına bloke koydular.

Yasa dinlemediler.

Dayanışma ruhu dinlemediler.

Hukuksuzca ve zorbalıkla hesapları bloke ettiler.

“Yine parayı bulduk” iştahıyla, milletimizin damla damla doldurduğu vicdan havuzuna göz diktiler.

Doymak bilmediler.

Durmak bilmediler.

Bugün de, utanmak nedir bilmiyorlar.

Oysa o yardımlar, ardında devleti bulamayan muhtaç kardeşlerimize gidecek.

Bilmezler ki on binlerce hanede, o gönül zenginliğinin haberini bekleyen vatandaşlarımız var.

Aziz milletim, meselenin özü şudur:

Sayın Cumhurbaşkanı yine Cumhurbaşkanı olduğunu unutmuş, siyasi saiklerle hareket ederek yine Ak Parti Genel Başkanı kimliğine bürünmüştür.

Ona bu hatayı yaptıranları, kendi affetse bile biz affetmeyeceğiz.

Vatandaştan para isteyelim diye akıl verenler kimse,

Belediyelerin topladığı yardımlara çökelim diyenler kimse,

Allah şahit, sayın Cumhurbaşkanı unutsa bile, biz unutmayacağız.

Tarih, Millet ittifakının belediyelerini vatandaşının yardımına koşan kurumlar olarak, Ak Parti iktidarını da bu yardıma duvar ören, üstüne de vatandaşın cebine el uzatan bir iktidar olarak yazacaktır.

Buradan bir kez daha uyarmak isteriz;

Sayın Cumhurbaşkanı, size bu hataları yaptıranları vakit kaybetmeden yanınızdan uzaklaştırınız.

Sizi o makamlara getiren milletimize karşı bu kadar büyük bir vefasızlığa imza atmanıza neden olanları, vakit kaybetmeden kovunuz.

Bunları siyasi bir hesapla yapıyorsanız biliniz ki, kazanmak şöyle dursun, öyle büyük bir hızla kaybedeceksiniz ki, buna siz de inanamayacaksınız.

Bizim meselemiz, ŞAHSINIZIN siyaseten kaybetmesi değildir.

O sizi ilgilendirir.

Bizim meselemiz, milletimizin ihtiyaçları, milletimizin duyguları, milletimizin devlete olan sadakatinin alacağı yaradır.

Bu yara zor iyileşir.

Binlerce yılda vücut bulmuş bu sadakat, aziz milletimizin ve ülkemizin en önemli hazinelerindendir.

Hazineyi boşaltırken tereddüt etmediniz, bari bu hasletimizi bozuk ara gibi harcamayınız.

Sayın Basın Mensupları;

İYİ Parti olarak ilk günden itibaren ilan ettik ki;

Bu zor günlerde devletimizin atacağı her olumlu adımın destekçisi olacağız.

Bunun gereğini yaptık, yapmaya da devam edeceğiz.

Ama yine ilan ettik ki;

Bu zor günlerde milletimizi daha da dara düşürebilecek her adımın karşısında oluruz.

Bugünkü sitemimiz, bugünkü isyanımız işte tam da bunadır.

Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesi bu günler içindi, yediniz bitirdiniz…

İşsizlik Fonu’nda biriken para bugünler içindi, ne yaptınız bilen yok…

Vergi barışı, bedelli askerlik, imar barışı gibi yasalarla büyük paralar topladınız, kimin cebinde öğrenebilen yok…

Suriyeli sığınmacılara gerekirse 40 yıl bakabileceğini söyleyen bir iktidarın, kendi vatandaşına 3-5 ay bakamayacak hale gelmesi, sizin ayıbınız, bizimse acımızdır.

İstanbul Valisi, iki gün önce, koli bağışlayan işadamlarının reklam ajansı gibiydi.

Öve öve bitiremedi…

Her damla destekten Allah razı olsun.

Ancak, listeye bakıyoruz, 18 yıldır Türkiye’nin tüm kaynaklarını ayaklarına serdiğiniz, milyarlık ihaleler almış o beş müteahhit de orada.

Tek kalemde 500 milyon liralık vergi borcu silinen o beşten biri, birkaç bin koli hazırlatmış kenara çekilmiş.

Devletin valisi de 1 liralık işi bin lira diye pazarlıyor…

Ayıptır ayıp!..

TÜRKİYE O BEŞ MÜTEAHHİTİNİZDEN BÜYÜKTÜR

Alınteri ve emeğiyle doldurduğu kasasını boşalttıkları milletimize yardım eli uzatırken, cebinde akrep taşıyanlara bu payeler verilmez.

Aldıklarının milyonda biri “Büyük destek” diye pazarlanmaz.

Hele de bu reklam pazarlaması devletin valisine yaptırılmaz, yaptırılamaz.

Sayın Genel Başkanımızın sıkça ifade ettiği gibi; Türkiye o beş müteahhitinizden büyüktür. Bunu şimdi çok daha iyi anlıyoruz.

Çünkü, kıt kanaat imkanlarla aziz milletimizin ortaya koyduğu dayanışmanın yanında, milyarlık ihaleleri kapatmışların ucuz ağalığı(!) arasında uçurum var.

Büyük milletimiz burada da büyük fark atıyor.

O yüzden, doymak bilmez o ağalara tek bir sözümüz var; Gölge etmesinler başka ihsan istemez!

DEVLET, BELEDİYELER ARACILIĞIYLA DOLMAYA BAŞLAYAN GÖNÜL HAVUZLARINA ÇÖKMEZ

Aziz milletim;

Devlet devlet olduğunu asıl bugünlerde gösterir.

Böyle zamanlarda devlet vatandaşına;

-Su parasını, doğalgazı, elektriği düşünme, ben halledeceğim der.

-Vergi, SGK borçlarını dert etme, kolaylayacağım der.

-Paraya ihtiyacın varsa, seni banka önlerinde faizli kredi kuyruklarına mahkum etmeyeceğim, yükü omuzlayacağım der.

-Çiftçisine, sulama parasını kesmeyeceğim, kredilerini erteleyeceğim, sen ek, üret, milletimizin ihtiyacı var, ben varım der.

-İşten çıkaran patronlara, alnını karışlarım, sen de elini taşın altına koyacaksın der.

-Çarkı döndüremeyen küçük işletmelere, sen emekçine sahip çık, ben destek olacağım der.

Devlet bunları der.

Ama;

-Ey vatandaşım, işte hesap numarası, para yatır da düze çıkalım demez.

-Belediyeler aracılığıyla dolmaya başlayan gönül havuzlarına çökmez.

Devlet;

İktidar ve yandaşları bir eli yağda bir eli balda yaşarken, çile çeken vatandaşını yüz üstü bırakmaz.

Çok şey istemiyoruz;

Devletsiniz ve bunun farkına varın diyoruz.

Yarışmayın, parti başkanı değil, herkesin Cumhurbaşkanısınız, farkına varın diyoruz.

Ve bütün bu hengame arasında, bir kez daha;

Türkiye’de tablo kötü…

Artık siyasi hesapları bırakıp, nasıl kurtulacağız onu hesaplayın ve bir an önce gerekli tedbirleri alın diyoruz.

Sorumluluktan kaçarak, karantinayı da milletin üzerine yıkmayın, gereğini yapıp TAM KARANTİNAYI ilan edin diyoruz.

BU ZOR GÜNLERDE ALAN EL DEĞİL, VEREN EL OLUN, YANİ DEVLET OLUN

Geciktiniz.

Ancak, daha da gecikirseniz, milletimizin canı yanacak ve insan içine çıkamayacaksınız diyoruz.

Siz milletimizi ve bizi düşünmeseniz de biz sizi de düşünüyor, devlet insanı olduğunuzu hatırlatıyoruz.

Bugün 1 Nisan.

-Büyükşehirlerimizin başlattığı gönül seferberliğinin önünü keserken, erkenden şaka yaptık deyin istiyoruz.

-Millete vermeniz gerekirken, milletten alan kampanyanız için, erkenden “Şaka” yaptık deyin istiyoruz.

-Bu zor günlerde alan el değil, veren el olun, yani devlet olun istiyoruz.