Gökhan Dede

Yıl 2015 Nisan ayıydı.
Ankara’daki Artvin Günlerinin üçüncü günüydü.
Sırf bu günler için ta Ardanuç’tan Ankara’ ya özellikle getirilen meşhur cağ kebapçı amcam oğlu Ersin Dede Usta’da kebabımızı yedikten sonra eşimle birlikte stantları dolaşmaya başladık.

Çeşit çeşit yöresel ürünlerin sergilendiği stantlara göz attıktan sonra ilimiz yazarları için kurulmuş olan kitap stantlarına uğradık. Bazen birlikte bazen o başka ben başka stantlar dayız.

Değerli yazarlarımızdan çok yakından tanıdıklarımız Nevzat Helvacı, Aydın Karasüleymanoğlu, Güner Yalçın, Nusret Ertürk ve diğerlerinden kitaplar alarak imzalatıp, kısa sohbetler yaptık.
Bu arada eşim de yanımıza geldi. Elinde bir çanta, belli ki o da kitaplar almıştı.
Bazı  yazarlarımızla birer hatıra fotoğrafı çektirip oradan uzaklaştık.

Atatürk Kültür Merkezindeki Artvin Günleri gerçekten çok kalabalıktı. İnsanlar çeşitli ürünlerin sergilendiği stantlara bakınarak omuz omuza yürüyorlardı.

Kitapçıların bulunduğu stantlardan epey uzaklaşmıştık. Neredeyse turu tamamlamak üzereydik ki, o mahşeri kalabalıkta birisi eşimin omuzuna dokunarak:
“Hanım efendi, hanım efendi bir dakika” dedi.
Tanımadığım birisi olsa da “Her halde bizi tanıyan bir hemşehrimizdir” diye düşündüm.
Eşim:
“Buyurun beyefendi, ne istemiştiniz?” derken, adam elindeki parayı göstererek:
“Hanım efendi affedersiniz, bu 10 lira sizindir” deyip, parayı eşime uzattı.
Eşim:
“Ne on lirası beyefendi?” deyince adam aceleyle:
“Hanım efendi iyi ki sizi buldum. Epeyce de aradım. Biraz önce benim kitap standından iki kitap aldınız. Ancak size para üstünü 10 lira eksik vermişim. Yanlışlık için özür dilerim, lütfen paranızı alır mısınız?” dedi.

Eşim:
“Aşk olsun beyefendi, ben eksik para aldığımın farkında bile değilim, hem öyle olsa bile on lira için bu kalabalıkta koşuşturmanıza değer mi? Hem siz bu kalabalıkta beni nasıl bulup tanıdınız?” deyince, gün nedeniyle ben bu kişinin Artvinli olduğunu düşünerek:
“Sayime Hanım, işte bizim insanımız bu. Miktar 10 lira da olsa hak geçsin istememiştir. Madem öyle üzme adamı al paranı” dedim, aldı.

Adam yanlışlık için tekrar özür dileyip hızla uzaklaşarak kalabalığa karıştı.
Eşime:
“Kimdi bu? Yoksa kitap standındadaki tezgahtar mıydı?” diye sordum.
Eşim, bu kişiyi daha önce hiç görmediğini, ama aldığı kitapların yazarı olduğunu söyledi. Ben orada ayak üstü kitapta yazarın biyografisini okudum. Böylece bu yazarın, 12 Eylül Faşist Darbe Döneminde idamla yargılanmış, yıllarca birçok hapishanede hapis yatmış eski bir devrimci olduğunu öğrenmiş oldum.
İçimden “Dürüst adammış, vermeyi unuttuğu 10 TL para üstü için kaç kişi peşimizden koşuştururdu ki bu devirde?” dedim.

Bu kişinin hangi yazar olduğunu sizin de merak ettiğinizi düşünüyorum.
Yazarımızı ben de daha önce tanımıyordum.
İşte o mahşeri kalabalıkta 10 TL para üstünü bize verebilmek için peşimiz sıra koşan yazar, “Sinop’tan Geziye Sesli İtiraz” ile “Asılı Kalan Hayatlar” adlı kitapların yazarı Artvin’in Borçka ilçesinden Nazım Sılacı’ymış meğerse.

O gün aldığımız diğer yazarların kitapları gibi bunları da ilgiyle okudum.