İstanbul Havaalanına yapılan Hastanenin mantığını kavramakta sanırım çok insan zorlanmıştır. Çünkü olmayan bir şeyin kavranması mümkün değil. Sağlam bir kafayla bakınca bu işin bir mantığı yok.

Milletin kahir bir ekseriyeti yönetimin pandemi sürcini anlının akıyla yönettiğine inandırılmış,

Dünya da hastane ve yatak sıkıntısı çekmeyen ender ülkelerden biri olduğumuz dost düşman herkes tarafınadan kabul edilmiş,

Tıbbi malzeme, sağlık personeli ve bilgi donanımı ile dünyanın önde gelen bir ülkesi olduğumuzu herkese göstermişiz.

Bütün bunlar AKP’ye rağmen olan şeylerdir. (Cumhuriyetin bu güne devrettiği sağlık mirasıdır bu)

Bizzat sağlık Bakanınca Hastanelerimizde doluluk oranı %30 civarlarında olduğu henüz açıklamışken, Atatürk Havaalanın pistlerini kırıp döküp, milyarlarca doları çöpe atma pahasına oraya bin yataklı bir hastane kondurmak kimin aklına gelmiştir. Bunun mantığı nedir?

Üstelik proje aciliyeti olan bir proje olarak gündeme geldi. Sanki Covit 19 hastaları yatak bulamamış, ortalık yerlerde perişan kalmış, onlara yatak yetiştirilecekmiş gibi 45 gün de bitirilmek üzere projelendirilmiş bir inşaat bu!
Belirtilen 45 günlük süre Mayıs sonlarında dolmaktadır. Bu hastaneleri Mayıs sonuna bitirmeyi planlayan irade ” bayrlamda çifte bayram yapacağız” diye pandemiyi bitireceğini de ilan etmektedir.

“Bu ne turşu bu ne pehriz” diye sormazlarmı adama. Madem pandemi bitecekti, ülkenin hastane ihtiyacı olmayacaktı buna ne gerek vardı diye sormazlar mı adama. Sorarlar sormasına da mantıklı cevap almak ne mümkün…

“Sahra hastanesi kurup devletle yarışmağa kalktılar” diyor. Belli ki Mahlif Belediyelerin pandemi karşıdında gösterdikleri performansa fena halde içerlemiş beyimiz. Öyle bir içerleme ki; Anksiyetereaksiyonu derecesinde bir depresyona sebebiyet vermiş. Ne akıl kalmış muhteremde ne de mantık.

“Devletle yarışmağa kalktılar ifadesi şöyle bir yaşanmışlığı hatırlattı bana. Anadolunun bir yerinden İstanbul sefer yapan yolcu otobğsünde yolculuk yapan ve ağır bir depresyon geçirmekte olan yolcu, Bolu’da mola yerinde otobüsü kaçırır. Cebinde beş kuruş parası yoktur, buna rağmen hemen oracıkta bir taksiye atlayıp kendisini otobüse yetiştirmesini ister. Taksici 10- 15 km sonra otobüse yetiştirir sorar “abi senin otobüs bu muydu?” Bizimki “evet buydu ama sen durma sollayıp İstanbul’a devam et, bu şerfsiz kaptan, Karabek ağanın torunu olmak nasılmış anlasın” der.

Şimdi hastane yapan belediyeye devletin ne olduğunu göstermek için böylesine depresif bir tavır göstermek mi gerekiyordu?

Gerçekten vaziyet vehamet kesbediyor. Sonumuz hayrola!!!!

Metin Gümüş