DEDE BİZE MASAL ANLAT

‎— Evvel zaman içinde, kafa tumanın içinde, kalbur saman içinde, develer tellal ‎iken, sıçanlar berber iken, ben tarihin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, ‎diyarlardan birinde bir köpek âdem varmış, sultana çok havlarmış.‎

Sultan, fetbazlardanmış. En çok havlayanların önüne kemik atar, kapısına ‎bağlarmış.‎ O âdemoğlunu de tasmalayıp kapıya bağlamış. O günden sonra da âdemoğlu,‎ bağlandığı kapıya ters esen yele bile amansız bir biçimde saldırmaya başlamış.‎

Bununla da kalmamış, sahibinden sonra yerine geçme hayallerine kapılmış. Bu ‎hâl, hanenin küçük sahiplerinden birinin canını fena hâlde sıkmış. Aralarında ‎yaman bir çekişme başlamış.‎

Gel zaman git zaman, dipten dibe süren bu kapışma, yanaşmanın kraldan

çok kralcı azgınlığı tahammül sınırlarını zorlayınca, kapak fırlamış, rezalet

ortalığa taşmış. Hâl böyle olunca da yanaşmanın tasması kısaltılmış, sesi kısılmış.‎

‎– !!!‎

‎— Ee dede, insanlar ne yapıyormuş, bunlar yaşanırken ?.. ‎

‎ -Onlar mı… onlar uyuyormuş. Şimdi uyuma sırası sizde, hadi bakim. ‎

‎— Ama dedee !..‎

‎–  Sabah ola hayrola. Yarın devamına bakarız. Şimdilik iyi geceler.‎

AKILMIŞ… HADİ CANIM SEN DE

Hay ben bu yüreğime kurban olayım. Bütün doğrularımı ona, borçluyum.‎

Ne kadar abuk subuk işim varsa, topluma akıl diye dayatılan akıl denen ‎güdüleme aracının marifetidir.‎

Söz gelimi, şu sistemin topluma sanatçı diye kakaladığı asalakların hangisine ‎ısınmadı, uzak durduysa hep haklı çıktı. Kurban olunmaz mı böyle yüreğe.‎

Kendi ebleh akıllarına bile ziyan işler yapanlara köpeklik yapan adı sanatçı olan sefil yaratıklara bakın, anlarsınız, ne diyorum. Eskiler bu duruma ” ‎Hissikablelvuku” derler, tam Türkçesi, önsezidir.‎

Hepimizin, özellikle çocuklukta en çok duyduğumuz sözdür; “Akıllı ol.”‎

İstenen, yüzyıllardır, irili ufaklı bütün erk sahiplerinin çıkarına uygun ‎davranmak; sürüye katılıp düzen çarkının bir dişlisi olmaktır.‎

İyiden güzelden yana ne varsa bugün dünyada, bu dayatmalara kafa tutan aykırılara borçludur, insanlık. Bu dayatmaya karşı, çocukluğumuzda bir ‎tekerlememiz vardı: Akıl akıl, gel, fikrime takıl. Ne güzel dermişiz.‎

Bilal Kayabay