Eski dönemlerde hemen hemen her köyde delikanlı başı denen bir teşkilatlanma varmış. Benim çocukluğumda da vardı diye anımsıyorum. Bu güzel adet ya da örgütlülük 1970’li yıllara gelindiğinde giderek tarihe karışmış ama yine de unutulmamıştı.

Delikanlı başının belli fonksiyonları vardı. Delikanlı başı köylerimizde daha çok düğün ve benzeri etkinliklerde fonksiyonel olurdu. Düğünlerde sağdıçtan koç parası, delikanlı parası isterdi. Aldığı parayla delikanlılara ziyafet çekerdi. Delikanlı başının ve delikanlıların görevi yalnızca bununla sınırlı değildi.

Erkek egemen toplum yapısından kaynaklanmış olsa gerektir ki, yöremiz köylerinde “delikanlılık çağı, delikanlı olmak, delikanlı gibi davranmak” çok önemsenirdi.

O nedenle erkek çocuklar yani delikanlılar el üstünde tutulurlar. Adeta her şey onlar içindir. Ancak delikanlı adamın özelliklerini taşıması gerekir. Bizim delikanlılarımızın da böyle güzel meziyetleri taşıması, var olan gelenekleri devam ettirmesi, unutturmaması gerekir. Her şeyden önce birlik olunmalı, dürüst olunmalı, mert ve hakkaniyetli olunmalı. İşte bunu sağlamak için delikanlıların önemli olduklarını hissettirmek gerekirdi.

“Delikanlı başı” denilen gelenek, köyümüzde ve çevre köylerde çok eski tarihlerden beri bilinse de, zamanla unutulmaya yüz tutmuş ve son yıllarda da tamamen unutuldu.

İşte, unutulmaya başlamış olan bu geleneği, o yıl gün yüzüne çıkarmak için delikanlıları bir araya toplamaya başladım. Köyün delikanlılarıyla birlikte sohbet, güreş, tiyatro gibi faaliyetlerim nedeniyle olan ilişkilerimiz bu vesileyle daha da pekişti. Hemen bir delikanlı başı (lideri) belirledik. Delikanlılar arasında çeşitli görevlendirmeler yaptık. Bundan böyle köyde yapılacak düğünlerde, derneklerde, hastalıklarda, ölümlerde vb. etkinliklerde köyün delikanlıları aktif görev alacaklardı. Hatta bazı işler imece şeklinde birlikte yapılacaktı. Biz işte bunları yapmaya çalıştık.

Köy yerinde mutfak eşyaları çok azdı. Herhangi bir düğün filan olunca, düğün evine komşulardan çatal, kaşık, tabak, tencere toplanırdı. Bunların komşulardan temini önemli bir sorundu.

Bu düşüncelerden hareketle aramızda para topladık. Düğünlerde kullanılmak üzere çatal, kaşık, bıçak, tabak satın aldık. Hatta oynadığımız tiyatro gösterilerinde kazandığımız paranın bir kısmını da buraya aktardık. Başkalarınınkilerle karışmasınlar diye çatalın, kaşığın saplarına birer delik açtırarak işaret koyduk. Böylece düğün sahibi “delikanlı başı”na müracaat ederek bu mutfak eşyalarını kullanıp iade etmek üzere, teslim alırdı. Ben köyden Ankara’ya geldikten sonra bunların kimlerin elinde kaldığını nerelere gittiğini bilmiyorum. Ama köydeki evimizde o zamandan kalma bir adet sapı delik kaşık vardı.

Bizler köyden gittikten sonra, bu güzel oluşum da birçok güzel gelenek gibi bozulup, adeta yok olmuş. Şimdilerde artık köylerde düğünler yapılmaz olmuş. Köy düğünleri geleneklerden yoksun, çok basit usullerle ilçe merkezinde yapılır olmuş.

Ne yazık ki demografik ve sosyal yapısı bozulan, ekonomik olarak çökertilen köylerimizin “Delikanlı Başı” ve benzeri diğer güzel gelenekleri terke yönelik toplumsal gerçekliğimiz oldu.

SMMM Gökhan DEDE