Hayır! Hayır!Kimseye bir şey öğretmeye, bir şey anımsatmaya kalktığım yok.Anlatacağımsa; kuru ile birlikte yaş da yanar sözüyle açıklanabilecek cinsten şey değil.

“Korona Salgını’nın bana göre iyi tarafı şu: Sahte kucaklaşmalar, sarılmalar, yakın görünmeler devri bitti.” diye yazmış birisi.

Kuşkusuz sahte kucaklaşmalara, sarılmalara, yakın görünmelere methiyeler düzecek değilim ama yine de bu ifadede bir harislik, kıskançlık, bir sevgisizlik ve/veya insani olmayan bir şeyler sezdim ben.

İnsan ilişkilerinde beklenti üstüne kurulan ilişkilerden nefret eden biriyim. Birine çıkarı gereği iltifat eden, bir yerlere gelmek veya bir şeyler elde etmek için övgü yağdıran birisi her şeyden önce kendini aşağılamış olur bana sorarsanız. İnsanın basitliği, sıradanlığı tam böyle bir noktada ortaya çıkar. Karşıdaki de bütün bunlardan etkilenirse kendini kullandırmış olur ki çok yazık. Moliere’nin Cimri’sini okumuşsanız zaten sözü hiç de uzatmaya gerek yok.

Ancak içten kucaklaşmalar var. Birine bakarken gözlerinin içiyle gülmeler, tanımsız sevgilerin ifadesi olarak sarılmalar, yan yana can cana olmalar… Yukarıda alıntıladığım ifadenin içinde bunlardan intikam alma duygusu sezdiğimi söylemek istiyorum anlayacağınız. Belki de alınganlığım üstümde. Kötü niyetliyim belki de. Bilinmez…

Korona Salgını ile birlikte içten kucaklaşmalar, sarılmalar bittikten sonra bir takım sahte kucaklaşmaları, sarılmaları düşünecek değilim şahsen. Onu ihale bekleyenler, makam peşinde olanlar, bir yere aday olanlar ve bu işlerden çıkar elde etme derdine düşenler; tokalaşmalarını, kucaklaşmalarını, sarılmalarını paraya çevirmeyi hesaplayanlar düşünsün.

Kendi adıma varlığım başkalarının mutluluğuna katkı sağlasın, kendilerini iyi hissetmelerine vesile olsun isterim. Pişmanlığım, insanlara daha yakın, daha sıcak davranamadığım yüzünden olabilir. Sevdiklerime yeterince, hatta daha fazla sevdiğimi söyleyemediğimden. Onlarla daha fazla kucaklaşamadığımdan, daha çok sarılamadığımdan… Güler yüzlü davranamamışsam, yardımlarına koşamamışsam hele… Ki ben özgürlüğünü başkalarının; ağaçların, kuşların, börtü böceğin yaşam hakkını savunmaktan alan biriyim…Sahiden ben başka türlü düşünemem de, davranamam da…

Sözü, içten bir yakınlaşma ile sahtesini gönül gözünüzle ayırın demeye getirdikten sonra, bayramınızı kutluyor, meramımı daha açık anlatmak için bu kez sözü Behçet Necatigil’in yazının başlığını da taşıyan, sevdiğim şiirine bırakıyorum:

“Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı”

Hayrettin Geçkin