Karga Gak Demeden
02-06-2020
Ömer ŞAN

Merkez Üssü Şahsım!

“sırtına alıp da/ kainat yükünü,/ yol bulup gidersin/ öte dünyana./ yaşama gün katar/ sayarsın her dünü,/ gün gelir yük olur/ göçer gidersin./ dizilir damlalar,/ göğün yağar da/ sensiz sayarlar/ kalan bütünü…” Diye dökmüşüz dizelerimizi yüreklere…
Huzurla, sevinç ve bereketle, güzel günler yaşansın diye. Ama nerdeee? Şahsı var ya her kişinin!

İnsanın da bir parçası olduğu ekosistemin, doğanın, doğal yaşam alanlarının yağması, parçalanıp, geri dönüşümsüz zararlar verilmeye başlanması, teknoloji ve uzay çağı ile zirveye koşarken… Bilişim çağıyla da ‘korona’ furyasına kapıldı…

1 Haziran itibarıyla ‘normalleşme’ süreci başlatılmış! Neyin normali? Voli vurmanın mı, yağmanın mı, insanları prangalamanın mı?

Üretim yok, üretene, emeğe, emekçiye destek yok… Para, para doğuruyor!

Birilerinin şahsı, şahlandıkça şahlanıyor… Şahsına göre din, şahsına göre kural, ahlak, hukuk ve dahi memleket kuruyor birileri… Şahsına göre!

Biz, yaş çay üreticisiyiz ya… Kalkıp önceden düşmüşüz memleket bağına! Karantinadan garantinaya geçtik! Otuydu, toprağıydı derken sorunlar yumak-yumak tınandı. Kampanya, eskilerden farksız başladı.

Kendimizi kurduk. İşçi, yevmiyeci zor… Hafta sonu çaya başlayalım, dedik ama olmadı…
Bulunamayan işçilerimizi, 250 TL’lik net günlük yevmiye ile bulup, gününüzü ayarladık, hazırlıkları tamamladık ama planlar tutmadı bu Çarşamba’ya erteledik!

Zaten, salgın nedeniyle kaçıp geldiğimiz memlekette çay budamaya fırsat ve adam bulamadık. Budama yapmadığımız için Çaykur da, kotamızı açmadı. Yani bu aşamada, kota ve kontenjanı bir yana bıraktık, Çaykur’a da çay satamıyoruz!

Böyle olunca da, özel sektörün yolunu tutacağız ama… Rize Ticaret Borsası başkanı, özel firmaların, açıklanan yaş çay fiyatı altına inmeyeceği sözüne karşın, firmaların çoğu fiyatı, brüt veya net 2,65 TL’ye kadar çekti.

Bu durumda, üreticiyi düşünüyor gibi açıklama yapanlar hikâye okuyor! Üreticiler olarak sektör bileşenleri ve çalışanlarına, dernek ve birliklere seslenip, acil çözüm önerileri sıralayıp; taleplerimizi ortaklaştırmak istedik ama her kafadan ayrı ses çıktı! Birleşip irileşemedik…

Şimdi siz söyleyin, bu hal ve mevcudiyette ben ne edeyim he?

Paydaşlarımızdan kendi çayını kendi toplayan Of’lu üretici Süleyman Hacıbektaşoğlu, bunca tepkiye rağmen ‘çay hala ucuza gidiyor’, diyor… Ve ekliyor: “Çay üreticisinin isyanını duyan yok. Demek ki neymiş? Çay üreticisi şunu iyi anlamalı… Devlet her zaman sermayenin yanındadır! Ha, sanki daha önce farklıymış gibi, hala camilerimizde rahat ibadet ediyoruz, diyorsanız, karnınızın açlığından önce size başka öncelikler sunulmuş ve ikna edilmiş iseniz isyan etme hakkınız da yoktur…”

Bişe demeyirum daha, siz ne dersanuz deyun!

Bu şahıscılar var ya… Hayata düşmanlar! Rize Fındıklı Yenimahalle Paçva Irmağı… DSİ, dereye ıslah yapıyor! 10 günü aşkın çalışılıyor, dere yatağına beton atılıyor… Ve ortaya ucube çıkıyor! Bi parkun yakamuzi da! Dereye, suya, doğaya, yaşama ve da ekonomiye bunca duşmanluk olmaz! Parkun,dereler ozgur aksun!
Ha, bir de yanlış anlaşılmasın… Yol değil ha yaptıkları… Derenin, yüzyıllardır aktığı yatağını beğenmeyip, dereye yeniden yatak yaptılar! Fındıklı ilk değil tabii ki… Geçen yılın başlarında, Güneysu deresine yapılan betondan yatağın ilk haberini de yayınlamıştık…
Yani güzel kardeşim, her yanları felaket!

Bu arada… Fındıklı Belediyesinden bu paylaşımlar sonrası açıklama yapıldı: “Geçmiş dönem belediye döneminde Devlet Su İşleri ile projelendirilen ve bu dönem bizlerden yer teslimi dahi almadan yapımına başlanan yerle ilgili Belediye Başkanımız ve mahalle heyeti gerekli itirazlarda bulunarak çalışmalarını başlatmıştır.”
Peki, bunlar olana kadar, dere bu hale getirilene kadar, yani 10 günlük sürede ne yapıldı? Çalışma alanı belediye mücavir alanı içinde olduğuna göre neden müdahale edilmedi? Deduk mi, oliyiruk sora çok muhalefet!

Gezi direnişi 7 yaşına basmış… E tabi, iyi de gene birilerinin şahsı önde… İsimler vesair! Hep bi ‘bencilik’ önde!

Yahu HES’lere karşı başlatılan yaşam mücadelesi olmasa… Hopa’da o protestolar olmasa idi… Yani bilin ki Hopa’sız Gezi olmazdı! Hopa’nın ve Metin Lokumcu’nun da limonla faşizme direnişinin dokuzuncu yıldönümü idi… Çağrı metnimiz hala ilk günkü gibi…

***

“koskoca gök kubbe,/ minik canlar altında…/ yaprak dalda, ten yürekte/ titrek cıvıltı var havada,/ türkü kokusunda…/ kırda açan/ gelincik çiçeğinin/ kızılca kanadında!..” Güzel olsun günleriniz, her biri öncesinden güzel…

Çünkü biliriz ki…

“güzellik ve umut/ iyilik ve sevgi kurtaracak/ elinden ve karanlığın/ pençesinden dünyayı…”