Yalnız insan, geçmiş yaşamının derinliklerine ve yaşanacak denen geleceğin bilinmezliklerine ne denli derin düşünerek bakarsa baksın, yalnızlığı, acıyı da o denli, derinden hisseder kimi zaman!..

Yalnızlık ve acının tarifi bile imkânsızdır belki. Ya da göreceli…

 Zaman acının en iyi ilacıdır derler de, peki ya yalnızlığın?

Yoksa yalnızlık, bir tür çaresizlik, zavallılık mıdır?

Sahi, yalnız insan bir başına ne yapar, nereye gider, ne yer, ne içer, neler düşünür?

Belki de şairin dediği gibi “Yalnız insan merdivendir, hiçbir yere ulaşmayan…”

Yalnız insan, belki yüksek sesle yazar ama yüksek sesle konuş(a)maz. 
Kimi yalnız insanlar, yüksek sesle de yazamazlar!.. 

Kim bilir, bunlar ancak acı çekerken ya da acıları tazelenirken, kimselerin duymayacağı kuytularda yüksek sesle ağlarlar…

Yalnız insan, gitmek istese de insanlara bazen ulaşamaz onlara, ya da bunu tek başına asla başaramaz. 

Yalnızlık, tarif edilemeyecek kadar büyük bir boşluktur aynı zamanda. 
Onun içine maddi ve düşünsel ne taşırsan taşı, boşuna yorulma, dolduramazsın… 

Yalnızlık boşluğunu, yalnızca gerçek dostluklar, bir de kaybettiklerinizle olan güzel yaşanmışlıklar doldurur, eğer varsa…

Ya da doldurulabilirse…

Bu yüzdendir ki yalnızlık öyle herkese göre olmadığı gibi tavsiye de edil(e)mez.

Bazı insanlar topluluktan yalnızlığa kaçarlar.

Bazıları da yalnızlıklarını, “kaderdendir ya da kaderimdir” diyerek kabullenir, onunla yaşarlar, yaşayabildikleri kadar…

Yalnız insan, yalnızlığın o sonsuz boşluğunda, kendini yiyip bitirebilir.

Belki de onun için demişlerdir “yalnızlık, yalnızca Allah’a mahsustur” diye…

Yalnız insanı, içine düştüğü yalnızlık boşluğu boğabilir.

Nesnel olarak böyle bir ölünün katili de olmaz hani… 

Demem o ki yalnızsam da iyi ki de her an yalnız değilim be!.. 

Çünkü yalnızlık boşluğunun, karanlığının, katilim olmasını asla kabul edemem.

İnsanlar, en çok da en yakınındakini kaybettiklerinde yalnızlık endişesine kapılırlar, boşluğa düşerler…

Hep düşünmüşümdür, bu dünyadan tek başlarına gönderdiklerimiz oralarda “yalnız insan” mıdırlar acaba?

O sonsuz boşluğun karanlığı, oralarda da var mıdır?

Hani onları uğurlarken, “melekler, yıldızlar yoldaşın olsun, ışıklar içinde ol, nur içinde yat, mekânın cennet olsun,” deriz de!..

Yalnızlık tümden paylaşılır mı?

İşte onu tam olarak bilemiyorum. 

SMMM Gökhan DEDE