Her kesimden, her mevkiden, her çeşitten vatandaşın hepsi zeki de bir biz miyiz damda gezen, dangalak.

Herkes ortalığa düşmüş, deli dana gibi döne döne ayak arıyor. Herkes birbirine soruyor, herkes birbirinden soruyor, herkes birbirine ayak atıyor. Biz, gövde ortada diye bağırıyoruz. Bu mına godumun ayağı, ne ayakmış birader. Orta yerde dolanıp ortaklığı toza dumana katıyor. Hem de öyle ayak bacak olarak da değil. Bütün gövdesiyle. Bunlar, hâlâ ayak arıyor.

Bunların aradığı başka şey de millete ayak oyunu mu yapıyorlar. Eğer öyleyse, bırakın bu ayakları çünkü bu ayaklar çoktan koktu.

Bir daha söyleyeyim hem de bağıra bağıra: Alooo !.. Bırakın ayak aramayı da gövdeyi görün gövdeyi. Gövde bütün kokmuşluğu ile orta yerde. Hadi gözleriniz kör kulaklarınız sağır. Burnunuza kim neyini soktu ki kokuyu da almıyorsunuz.

VARLIĞIN KİMLİĞİ DİLİDİR 

Bir varlığın kimliğini belirleyen dilidir. Bir topluluğu toplum, toplumu millet yapan dilidir. Diline sahip çıkıp ‎saygıyla ‎özenle korumayan milletin sonu, yıkımdır.

Siz hiç, anıran at, kişneyen eşek gördünüz ‎mü.‎ Ya, kişneyen deve, böğüren at gördünüz mü. Göremezsiniz. Peki, atı, deve gibi böğürtme gayretiniz nedir.

Dünya coğrafyasında, bizim toplum kadar diline hain, başka ‎bir ‎toplum olabilir mi.‎ Bu nasıl onmaz onulmaz, bir aşağılık ‎duygusudur. Arap’la karşılaşmış, Araplaşmaya, Frenk’le karşılaşmış, Frenkleşmeye (Tanımış demiyorum çünkü tanımamışız) özenmişiz. Her türlü maddeye, ‎nesneye, kavrama, çocuklarımıza onların dilinden adlar koymayı, marifet saymışız.

Sığınmacı adı altında, ülkemizi işgal eden fırsatçı güruh bile ‎kendi ‎diline sahip çıkıp iş yerlerine kendi dilden tabela asıyor. Bizim sokaklar, caddeler, iş hanları, alışveriş merkezleri, medya, meydanlar, ellerin dilinden geçilmiyor. Hele şu Frenklerin, dinini lanetleyip diline tapınma kepazeliği…

Bilal Kayabay