Mademki “Kılıç Hakkı” uyulsun uygulansın. Kim itiraz ederse, ‎sizden de beter olsun. ‎
Fatih, İstanbul’u, 1453 Yılında aldı.Osmanlı,yüzyıllarca “Kılıç Hakkı” ‎kullandı.‎
‎”Kılıç Hakkı” Kasım 1918’de, Hristiyanlar’a geçti. Mart ‎‎1919’da da pekişti. Üç buçuk yıl, işbirlikçi uşakların kınına soka ‎çeke tepe tepe kullandılar, o hakkı.
Ekim 1922 Yılında, Mustafa Kemal ve Kuvvacılar, işgalcileri kovdu. ‎Konstantiyiye, yeniden, Türk toprağı İstanbul, oldu. “Kılıç Hakkı” ‎da doğal olarak, Baş Komutana geçti.‎
‎ ‎
‎”İstanbul’un Türk toprağı olduğunu, birileri bir türlü kabullenemedi” ‎buyruldu. Doğru söze ne demeli. Elhak, yerden göğe haklı. Kabullenebilseler, İstanbul’u yeniden Türk toprağına çeviren ‎Mustafa Kemal’e bunca düşman olurlar mı. Onun için her fırsatta kusuyorlar, içlerindeki hazımsızlık zehrini.‎
Bir de şu “alfabe mes’elesi” Bakın, ‎herkesin anlayabileceği biçimde, açık seçik anlatalım:‎ Dil, doğal, canlı bir varlıktır. Değişen koşullara uygun olarak sürekli ‎değişir; gelişir. Yoksa yaşamı sürekli değiştiren bilimin, ‎onun ürünü olan ‎teknolojinin hızına nasıl ayak uydurur. ‎
Japonya’nı, Çin’in, Yunanistan’ın alfabeleri de bütün dillerde olduğu ‎gibi değişmiş gelişmiştir.Yani, değişmediğini söylemek, cehalettir. ‎Evrende değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.‎
Ne ki sayılan ülkelerin yöneticileri, kendilerini var eden dillerine ‎ihanet edip, özünden, köklerinden koparmamış, binlerce yıllık ‎özün,‎ kökün üstünde, sağlıklı filizler verip sonsuz yaşayacak bir ulu ağaç olması için emek vermişler.‎
Bazı toplumların yöneticileri, “Dağdan indim şehre, şaşırdım ‎birdenbire” hesabı, diline, kimliğine ihanet edip doğasına, ‎dokusuna, bünyesine hiç mi hiç uymayan bir dili zorla dayatmış, ‎topluma.‎
Buna rağmen, merkezden taşraya dek, milletin sırtından, devletin ‎kesesinden beslenen yönetim kadrosunun dışında büyük ‎çoğunluğa asla kabul ettirilememiştir. Gelinen nokta bunun açık, kesin ‎kanıtıdır.‎
Anlayacağınız, Atatürk’ün yaptığı, Türkçe’nin özüne, sözüne, ‎köküne, dokusuna uygun simgeleri bulup sesleri o dizgeyle ‎imlemekten başka bir şey değildir. Dili değiştirmeye kalkışan,‎ Osmanlı’dır. Bu gerçeği, ilkokul diploması olanlar bile bilir.‎

Bilal Kayabay