Karga Gak Demeden
28-07-2020
Ömer ŞAN

Tas da Aynı, Çardak da! 

Hutbeye çıkar bir memur ve kınında kılıcın sapını tutar… Lanet okur bulunduğu yerin, makamın variyetine! Kendini lanetler ve suyunu içip, ekmeğini yediği topraklara kinini kusar… Ardından, bu hengameden güç alan şer odakları, kalkışım çağrısıyla ‘kızıla boyalı’ yayın yayar!

Tıpkı yüzyıl öncesinin ihanet çeteleri gibi çoraklanırlar bu toprakların yancılığına!

Tam da bu yavşamışlıklara karşı, emperyalizmin ‘tek dişi kalmış canavarlarını’ bu topraklardan atma girişiminin en önemli ayağı, Erzurum Kongresinin 101.yıldönümünde…

Bakın bakalım ne kararlar alınmıştı Erzurum’da:

“Vatan bir bütündür parçalanamaz. Millet, her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, topyekun kendisini savunacak ve direnecektir. Milli gücü kullanmak ve milli iradeyi hakim kılmak temel ilkedir. Manda ve himaye kabul olunamaz.” Gerisini siz bakın neler olmuş!

Hele de bunun, tapu senedi olan Lozan’ın 97.yıldönümünde olması ne fena!

Ne demiş daha sonra bu DİB’in başı… “Atatürk’e beddua edilmez, dua edilir.”

Malumdur ki önümüzde sadece emperyalizme hizmet eden bir içsel güruh yok, uşakları, yancıları ve dahi kapıkulları vardır. Nitekim ajanlarına dahi gerek yoktur!

Ve bakın Dünya’ya ki, bizim için kurtuluş, dünya için 1.Dünya Savaşı denen o paylaşım savaşından sonra, dünyada emperyalizme boyun eğmeyen tek memleketteyiz!

Ve bir de, Ayasofya’nın 1934’de müzeye çevrilmesinin altında Montrö Boğazlar sözleşmesi pazarlıkları ve bir de jest vardır. Ayrıca Fatih’in de dedikleri gibi bir vasiyeti yoktur.

Nitekim bu ‘ciasal’ İslamcılar her şeyi çarpıtmaktadır hayasızca!

Unutulmasın ki Lozan, dün Erzurum Kongresinde alınan kararların tapulaştırılmasıdır! Misak-ı Milli sınırlarının kırmızı çizgisidir! Karşısında duran emperyalizmin ta kendisidir, değilse uşağıdır! Lozan’ı istemeyenler bellidir, İngiliz’dir, Fransız’dır… Bu topraklara, emeğe düşmandır!

Bulunduğu yere, makama, yediği ekmeğe, aldığı nefese ihanet edenler yavşağın tekidir, haindir, lanetlidir!

Tam da bu ortamda anamuhalefet partisi CHP 37.Kurultayını, ‘İktidar Kurultayı’ sloganıyla gerçekleştirdi. Ülkede muhalefet sesinin kesilmek istendiği gibi adayların önü kesildi, imzalar tehditle geri çektirildi ve tek aday yine Kemal Kılıçdaroğlu, tek başına seçime girerek kendi tarihinin en yüksek oyu ile seçildi! Bu da ‘demokrasi’ oldu!

Ayrıca, yine çok ilginçlikler yaşandı. Listeler delindi, listedekiler çizildi! Ama daha ilginci yine Ali’ler ile Ömer’leri önüne alanlar arasında yaşandı…

Kemal Bey’in, kürsüden konuşurken söylediklerinin tam tersine işler yaşandı son Kurultay’ında! Uyardık, ‘Sakın unutmayın’ dedik… Bizim Ali’lerimiz kadar Ömer’lerimiz de var. Kirli oyunlara gelmeyin! Kimseyi öteleyip, ayrıştırmayın! İktidar kurultayı sözde kalmasın!.. Dedik ama ne oldu?

Tas da aynı kaldı, hamam da! Çıkmadı bir slogan da kurultay sonundan.

Önümüz Bayram… Kurban edilecekler bayramı! Tıpkı ‘şeker bayramı’ gibi! Artık geleneksel ‘Müslümanlık’ gibi bir inanış hali geldi. Her tutan, kendi şekline göre bir din ve inanış uyduruyor. Uysa da uymasa da inandırıyor cemaat-i müslimin’i…

Sonra da ‘Allah affetsin’e sığınıyor, ‘kandırıldık’ nidaları eşliğinde…

Yurttaş bir yandan korona endişesinde, diğer yandan kimileri ne bulursa aşırma derdinde… Esas mesele, ‘bayram gelmiş neyime’ diyenlerin cefasında!

Ankara’da Mansur Yavaş, bu kez de ‘Afiyet ver’ kampanyası başlatmış. Ramazan Bayramı öncesinde de, Ankara Kent Konseyi Başkanı H.İbrahim Yılmaz’ın da destek verdiği benzer kampanyalarla milyonlarca insana destek olunmaya çalışılmıştı.

Belki uzun zaman geçer aradan ama… Su da uyumazlığını gösterir kimi zaman!

Yurttaş, Kazım, Kazım Delal… 74 yaşında, ineğini sattı, bankadan kredi çekti, köyündeki HES’e karşı davalar açtı. Kazandı! Projeleri, raporları iptal ettirdi. Yargı kararlarına karşın ilgili bakanlıklar işlem tesis etti. Firma, yargı kararlarına karşın siyasi erkten aldığı güçle, endemik türlerin bulunduğu doğal alanlara telafisi imkansız zararlar verdi.

Vazgeçmedi, direndi. Evinde tüpü olmadı kimi zaman odun ateşinde sobada yemek yapıp yediler, hem de en helalinden! Derenin kalan kısmını kurtardılar sayılır. HES’i yapamayan firma, devleti mahkemeye vermiş, zarar ettiği gerekçesiyle tazminat istiyor! Yargı onu da reddetti.

Ama bütün bunlara aldırış etmeyen Rize Belediyesi, kente inen ana ishale hattının su depoları arasında HES yapma ihalesi açmış! Hem de ‘yap-işlet-devret ile…

Önümüz Bayram! Arifeden görünüyor kurbanlıklar… Sizin yüreklerinizdeki sevgi bayramları kutlu olsun, gerisi lafı güzaf!

“vargit diyarın en ötesine,/ hücren arşa yükselir./ içindeki sonsuzluk içinde/ apayrı evrenler yıldızı./ suya sabuna dokunur gibi/ parmaklarının ucunda,/ bir derin soluk gölgesinde/ kokusu amber…”