Çoğunlukla yaptığı gibi, Ankara -Elbistan otobüsünden, Binboğalar’ın eteklerinde, Avşar köyü Kemer’de indi.
Özellikle yaz aylarında, Adana’nın sıcağına düşmemek için bu yolu seçer; günün hangi saati olursa olsun, abisini, arabayla orada bekler bulurdu.Bu kez yoktu.
Günlerden cumaydı. Cuma günleri oralarda yolcu trafiği yoğun olurdu. bunu bildiği için meraklanıp telaşlanmadan, içine birkaç kitap, birkaç değişik giysi koyduğu çantasını omzuna astı, yürüdü. Nasıl olsa yolda karşı gelirdi. Gelmese bile şunun şurası on on beş kilometre yoldu. Hem, karda kışta, baharda yazda, yağmur çamurda, o yolları az mı tepmişti.
Sırtını, Binboğa’ya verdi, yönünü çevirdi güneye, bir de türkü tutturdu. Yarı yokuş, yarı düz, yaklaşık bir saat sonra bir başka Avşar köyü Mollahüseyinler’ in alt kıyısından, Adana il sınırı yazan tabelanın olduğu inişin başına vardığında, elli altmış metre ilerisinde, yolun ortasına dikilmiş, boynu toğtlu, kulakları kesik Kangal ile göz göze geldi.
Ermeni Tehciri’nden sonra iskân edilmiş, Doksan üç Erzurum, Seferberlik Artvin muhaciri Şar Köyü’nün Avşar mahallesi Karadurdular’dan bir çoban, sürüyü salmış otlağa, kendi de yüksek bir yere kurulmuş.
Durdu, çobana seslendi: Köpeğini yanına çağır. Hiç oralı olmadı, çoban. Bir iki… çobanın istifini bozduğu yok. Yolcu, elini çantaya soktu: Önce senin ağzına sıkarım. sonra, köpeğin, dedi; sert ve kararlı bir ses tonuyla. Birden zıpladı, çoban. Köpeği, yanına çağırıp: Otur oğlum deyip toğtundan tuttu.
Yolcunun gözü onlarda, eli çantanın içinde yürüdü, geçti. Birkaç yüz metre sonra, arkadan, Komşu Elamanlı Çakırlarlı Kel Hasan geldi, minibüsle. Oo, Efendi, Çetin, fırsat bulamadı, besbelli. Hadi atla, gelirse, havasını alsın, dedi. Dediği gibi de oldu. Birkaç dakika geçmeden, deli bir telaş içinde, tozu dumana katarak, abisi geldi, karşıdan.
Kel Hasan, camdan kafasını uzatıp: Yörüüü taş arabası, ben kaptım ağayı, sen, geldiğin gibi dön diye, kılçığını da attı. Peşpeşe vardılar, tarihi, bilinçsiz bir gaddarlıkla yağmalanan Kapadokya Komanası Antik Kenti , Adana’nın, Orta Toroslar’da uç Köyü Şar’a.
Ne zaman, ortalığa salınmış, bir yerlere, birilerine hırlayan, besili bir köpek görse, o günü yaşar; biraz alay, biraz öfkeyle.
Bilal Kayabay