Karga Gak Demeden
04-08-2020
Ömer ŞAN 

Mart başından beri başımıza sarılan ama öncesinde, aylar değil belki de yıllar önce bilinen bir coronavirüs belası var ki… Sormayın gitsin! Hala aklı başına gelmemiş vatandaşın! İşin gerçeği, bilim dünyası da neyle karşı karşıya olduğunu çözmüş değil!

Adına sadece kodlama yaparak Covit-19 demişler… Belli ki 20’si de var, 21’i de! Demedi demeyin siz gene de Covit-20’yi yazın bir kenara ha…

Rize uymuyormuş kurala murala… Memleketin ahalisi keza aynı! Nasılsa ölmeyecek miyiz mantığı. Ulan ölecekseniz ölün de milleti, çoluk çocuğu rahat bırakın da! Ne ‘tevekkülsüz’ canlılarsınız yahu! Sadece Rize’de vaka sayısı 220’yi geçmiş, ülke geneli de ha bire artıyormuş! Hele de bu bayram sonrası 2 haftada görülecek vebali.

Bu sefer DİB’i, başını bir kenara bırakıp, yurttaşa bakacağız, ne diyor?

Hele de ‘adam kazandı’ deyip, seçmenlerine kazanın dibini gösteren sözde siyasi önderlerden hiç dem vurmayalım bu sefer olur mu?

Mesela, Ömer Lütfü Yazıcı ağabey almış sayfasına, ‘Bilmeyenler İçin Tarihi Bir Anekdot’ diye paylaşmış…

“20 Temmuz 1974’te Türkiye ‘Barış Harekâtı’ adı altında TSK’yi Kıbrıs’a çıkardı.
Bugünkü sınıra kadar adanın kuzeyini ele geçirdi. Başbakan Ecevit idi. ABD’nin karşı çıkmasına rağmen gerçekleşen bu harekâtın faturasını ABD, Türkiye’ye, ‘TSK’ya silah ambargosu koyarak’ kesti. Başbakan Süleyman Demirel’di.
Bir gün, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar, Başbakan Demirel’e geldi. Org.Sancar’ın elinde bir metal çubuk vardı. Başbakan’a asker selamı verdikten sonra Sancar elindeki çubuğu Demirel’e göstererek, ‘Sayın Başbakanım, suçluyu getirdim’ dedi.
Demirel sordu: – ‘Paşam, hayırdır? Elinizdeki çubuğun kabahati ne?’
– ‘Sayın Başbakanım, askerî savaş uçakları, havada arızalanınca, bildiğiniz gibi, pilotlar otomatik paraşütle atlar. İşte bu çubuk, o sistemi harekete geçirir.’
– ‘Peki, anladım Paşam da, bu çubuğun suçu nedir?’
– ‘Bu çubuk, otomatik paraşüt sistemini çalıştıran parçalardan birisi. Bu çubuk olmadığı için, pilotlar, uçağa binmek istemiyor. Yani, risk almak istemiyorlar.’
– ‘Paşam, çubuğu satın alalım.’
– ‘Satmıyorlar.’
– ‘Satmayan kim?’
– ‘Amerikalılar.’
– ‘Biz yapalım…’
– ‘Yapamayız, çünkü patenti bizde değil.’
– ‘Anlaşıldı Paşam…’
Başbakan Demirel ise, 1975 yılının 25 Temmuz’unda ABD’ye ait Türkiye’deki 21 üs ve tesis Bakanlar Kurulu Kararı ile kapattı.
Bu ‘sert ve kararlı’ tavır ABD’yi epey sarsmıştır.
Ambargo 1978’de ABD kongresi kararıyla kaldırıldı. Başbakan Bülent Ecevit’ti.
Türkiye’deki kapatılmış üs ve tesislerin -İncirlik dâhil- yeniden Amerikalılar tarafından kullanıma açılması ise 12 Eylül generaller yönetimi tarafından alınan kararla mümkün olmuştur. 18 Kasım 1980”

Anlaşılabilir mi, bugünü göze aldığınızda?

Şimdiki alındı ise Bülent Hakan Altuncu’nun sayfasındaki paylaşımından…

“Hocanın biri vaaz veriyor: ‘Şarap haram ama susuz kaldın, su bulamıyorsun, şarap buldun bir yudum alabilirsin.

Domuz eti haram, açsın, yiyecek hiç bir şey bulamıyorsun, domuz buldun, azıcık doyacak kadar yiyebilirsin.

Yani her haramın az da olsa müsaade edilebilir bir tarafı var, bir tek faizin yok.

Yok arabamı değişeceğim, yok evleneceğim, yok şirketim batıyor… Cenab-ı Allah, ‘ben anlamam, dinlemem’ diyor… Faiz almanın da vermenin de hiç bir telafisi yoktur dinimizde.’

Faiz haram, Allah’ın yarattığı ve tek sahibi olduğu yeryüzünden kendine arsa tapulamak günah değil! Allah, araziyi sana veriyor mu, o kısmını da sorgulamak yok! Üstüne belediyeden torpil ayarlayıp imara açmak, yolu da önünden geçirip, 100 lira verdiğin yeri 500’e satmak da haram değil! Tam tersine rızık! Ama değil yüzde bir faiz, binde bir faiz bile çok haram…”

Sonra biz ekliyoruz, emeğe tecavüz olduğu için faiz, erdemli toplumlarda ahlâk dışı, İslâm’da haram. DİB’e göre ise Toki yolu ile helal… Kul hakkı mı dediniz? Hakkı zaten kul. Ama biz esas hakkı unutmuyoruz elbet! Ona karışmıyor, ‘onunla gelmeyin huzuruma’ diyor!

Biz bir şey dedik mi? Demedik! Kim dedi? Diyen orada… Aha bir de vatandaş var, kapat da!

“varsın bayram olsun/ gün ardına can eklensin,/ yürekleri kurban eden/ onca puşt kuytuluktayken/ ne gün aydınlığı ne sevda!/ düşer bir yanı bahardan/ diğeri güzden hazan…”

Bayramlık yaşanası güzel ve mutlu günlerimiz olsun!