Metin Gümüş

Korona başladıktan bu yana ülkenin sürücü koltuğunda oturanlar, tercihlerini ekonominin çarklarının dönmesinden yana yaptılar. Koronayı ciddiye almadılar. Kısıtlamaları yaş, zaman ve mekân olarak lokal alanlarda yaptılar. Bir türlü topyekün ve yetesiye uzun süreli kısıtlama yapmayı düşünmediler.

Yetmedi bu lokal ve kısıtlı kısıtlamaların neden olduğu ekonomik kayıpları bile göze alacak takatleri kalmayınca; ‘normalleşme’ aldatmacası ile bütün kısıtlamaları kaldırdılar. “Maske, mesafe, hijyen, ” diyerek pandemiden kurtulmanın bütün yükünü vatandaşın sırtına yıkıp kenara çekildiler.

Aslında, bu ülkede oldum olası krizlerin bütün yükü halkın üstüne yıkılır. Ama bu hiç bir zaman bu kadar aleni ve arsızca yapılmamıştır. Çalışanların ücretleri, köylünün ürettiği ürünlerin, beslediği hayavanların fiyatları düşük tutulur. Vergi oranları artırılır, ek vergiler konulur vatandaşın ümüğü sıkılıp krizlerden çıkılırdı.

Tabiiki bunların dönemlerinde bunlar da yapılıyor. Hem de az yukarıda kullandığım ümük sıkma işini masumane bırakacak kadar acımasız ve insafsızca….

Bunların döneminde bu yapılanlarla yetinilmiyor. İlave bir şeyler daha yapılıyor.

70 yaşındayım. 20 yaşlarımdan bu yana siyasi ve sosyal olaylarla ilgiliyim. Bir şeyleri değiştirmek, daha yaşanılır bir ülke kurmak için aktif mücadeleler içinde yer aldım. Bu ülkede yaşanan 70’ler, 80’ler 90’lar, 2 bin’ler…. bunca krize tanık oldum. 2001 krizi de dahil böyle bir şey görmedim. Finanssal kriz çıkıyor “elinizde ki dolarları bozdurun” diye vatandaşı göreve çağırılıyor. Bir başkasında “yastık altındakilerini çıkarın” diye yine vatandaşlar göreve… Olmadı, darbe krizi yaşanıyor yine vatandaş göreve; “sokağa çık darbeyi bastır” diyorlar. Vatandaş darbeyi bastırmak için çıkıp darbeciler tarafından öldürülünce, güya, geride kalanlarına verilmek için yine vatandaştan para toplanıyor. Ne acıdır onun bile üstüne yatıyorlar.

Bu konuyu bir iki laf etmeden geçmeyeceğim.

Bir yerde Devlet varsa eğer, orada bütün vatandaşların can ve mal güvenliği devlete dolayısıyla devleti yönetenlere emanettir. Onlar onu canından aziz bilmelidirler. Devlet silahsız savunmasız vatandaşlarını merhametsiz, acımasız darbecilere yem etmez. Ama bunlar sıkışınca kendi bekaları için vatandaşın telef olmasında bir beis görmüyorlar.

Ayrıca, vatandaşın hükümet yıkma hakkı anlaşılır da, hükümet kurtarma görevi tartışılır. Vatandaşın böyle bir görevi de yoktur. Elinde top tüfek, emrinde ordular olan devletin yapamadığı bir şeyi silahsız vatandaş nasıl yapabilir ki…

Vatandaştan elindeki dövizi bozdurması, yastık altındaki varlıklarını çıkarması, sokağa çıkıp darbe bastırması istenen ve beklenen bir yerde devletin varlığının tartışılması kaçınılmazdır.

Ahvalde bir ülke için bu, hiç arzu edilmeyecek bir durumdur.

Kimsenin de buna hakkı yoktur.