Bir önceki yazının sonunda “Peki halk 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’ye tek başına iktidar olma şansı tanımadı da daha sonra bu aynı halk ne yaptı ya da ona ne yaptırıldı? Demiştim.

İlginçtir, bu süreçte ülkede birçok kanlı olaylar yaşandı.

Hatta zamanın başbakanı Ankara Garı katliamı olduğunda “oyumuz üç dört puan daha arttı” deme aymazlığını göstermişti. Gerçi yıllar yıllar sonra yanlış anlaşıldığını söylese de, belli ki tekrar tek başlarına iktidar olmak için her yol mübahtı onlar için. Mağdurların oynandığı bu süreçte yine seçim kararı alındı ve 1 Kasım 2015’de yapılan ikinci seçimde AKP yine en yüksek oyu alarak tek başına iktidar oldu!

Ama dolar durulmadı. Gelinen noktada 2014 yılı sonunda 2,3269 TL olan dolar kuru 2015 yılı sonunda 2,9181 TL oldu. Bilindiği üzere bu dönemde bir de FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Darbe girişiminin ardından OHAL ilan edildi. İki yıllık OHAL döneminde dolar kurunun yükselmesi yine devam etti, engel olunamadı ya da olunmadı.

Pembe pembe ekonomik tablolar çizilse de, dolar engellenemez yükselişine devam etti. Nitekim 2016 yılı sonunda dolar kuru 3,5192’ye yükseldi.

2017’lere gelindiğinde 3,7719 TL olan dolar, rekor düzeyde hızlı bir yükselişe geçerek 2018 sonunda 5,2810 TL’ye, 2019’da 5,9400 ‘TL’ye yükseldi. Dolara yatırım yapanlar ciddi kazançlar elde ederken, dolarla borçlanmış olan şahıslar, şirketler kur farkı zararları nedeniyle iflasın ya eşiğine geldiler ya da gerçekten iflas ettiler.

Artık doları kimse tutamaz oldu ve nitekim dolar kuru 2020 Haziran sonunda 6,8432 TL civarında tutunmaya çalışırken, 7 Ağustos 2020’de ise 7,37 TL’ye ulaştı  ancak bazı zorlamalarla 7,2661’e geriletildi. (Tüm bu değerler MB döviz alış kurlarıdır.)

Bir dönem dolar kurunun 1 TL’ye eşitlenmesi projesi gündeme getirildi AKP iktidarınca. Ancak 2007 yılından itibaren siyasi alanda yaşanan gelişmeler dolar kurunu 1 TL sınırından çok çok uzaklaştırdı. İlk seçimlerin ardından kurulan AKP Hükümeti, AKP’nin çıraklık dönemi olarak nitelendiriliyor. Bu dönem hem ekonomik göstergeler açısından hem de dolar kuru açısından en başarılı dönem olarak tarihe geçti!

Ak Partinin temel amaçları konusunda haince(!) fikirlere kapılanlar bunun Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı olan 2023’te köküne son kibrit suyunun sıkılmış olacağı endişesine kapılmış olabilirler. Bu kuşkularında haklılık payları yok değildir. Çünkü Cumhuriyet döneminde elde edilmiş değerlerin yok edilmesi konusunda 18 yılda çok büyük adımlar attılar! Öyle ki, Cumhuriyetin ilk otuz yılında yapılmış yatırımların ve elde edilmiş değerlerin neredeyse tamamını satıp, yandaşlara adeta peşkeş çekilerek, iktidarları dönemlerinin yeni zenginlerini yarattılar.
Neyse, biz yine asıl konumuza dönelim.

Bilindiği üzere AKP’nin 2023 hedefi, 2 trilyon dolar Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), 500 milyar dolar ihracat, GSMH’den kişi başına düşen milli gelir de 25 bin dolar idi.

Bu büyük hedefler ya da başka bir ifadeyle hayaller gerçekleşince dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girecektik, henüz giremedik ama olsun Allah’tan ümit kesilmez demekteler.

Oysa 2023’e henüz üç yıl kala gelinen noktada, Gayri Safi Milli Hasıla 750 milyar dolardır. Daha doğrusu bu rakama düştü ve düşmeye devam ediyor. Büyük hedeflerinden birisi ihracattı. Yani ihracat patlaması yapılacaktı. TÜİK verilerine göre bile ne yazık ki 2019 ihracatı 180,8 milyar dolar ve 161,5 milyar euro da kaldı. 2020 Haziran rakamlarıysa 75,02 milyar dolar ve 68,00 milyar euro da kaldı. Dileyelim o hedef tutturulsun.

Adil ve eşitlikçi olmadığına inandığım ve 2001 yılında 3.084 ABD doları olan kişi başına milli gelirdeki 25 bin dolar hedefi, aradan geçen 18 yılda bir türlü oralara yaklaştırılamadı. Yani bu gidişle o hedefin tutturulabilmesi olanaklı gözükmüyor.

Netice de AKP’nin iktidarları sürecinde kişi başı milli gelir artarak yıllara göre şöyle gerçekleşti:

2003 yılında 4.498 dolar, 2004 yılında 5.961 dolar, 2005 yılında 7.304 dolar, 2006 yılında 7.906 dolar, 2007 yılında 9.656 dolar, 2008 yılında 10.931 dolar, 2009 yılında 8.980 dolar, 2010 yılında 10.560, 2011 yılında 11.205, 2012 yılında 11.588 dolar, 2013 yılında 12.480 dolar, 2014 yılında 12.112 dolar, 2015 yılında 11.019 dolar, 2016 yılında 10.883 dolar, 2017 yılında 10.597 dolar, 2018 yılında 9.632 dolar, 2019 yılında ise 9.127 dolar olarak gerçekleştiği ifade edilmiştir.

Görüldüğü üzere bu süreçte kişi başına milli gelir rakamları artarak devam etmiş, hatta bir ara 12.480 dolara çıktığı söylemesine karşın, şimdilerde 9 bin doların altına kadar düştü. Ancak bu miktar tutarındaki dolarlar milyonlarca insanın cebine girmedi, yalnızca vatandaşın hayali oldu.

Etkin ve akıllıca önlem alınmazsa, içinde bulunduğumuz pandemi döneminin de etkisiyle bu oranlar/miktarlar daha da aşağılara düşmeye devam edecektir.

AKP zihniyeti iktidar olduğunda dünyada 16. büyük ekonomisiydik. Şimdilerde 19’cuya düştük. Bunu elbetteki ben demiyorum, kendileri diyorlar. Hatta bu sıralar daha bir ufalanmış olarak “dünyanın 20’nci büyük ekonomisi olarak orada tutunmaya çalışıyoruz” diye görüş beyanları bile var.
Laf çok, pembe pembe tablolardan taviz yok, ancak etkin icraat yok. Dileyelim 2023 ekonomik hedefleri tutsun. Ekonomik hedefleri değil ama eğitim, kimi sosyal değerler, Cumhuriyet dönemlerinde yapılmış yatırımları satma ve diğer bazı Cumhuriyet değerlerini yok etme hedeflerini tutturma konusunda epey yol aldıkları kesin.

Doların yükselişi nasıl durdurulur?

Bundan da kaynaklı ekonomik krizden nasıl kurtulunur?

Borsa, döviz, altın, TL dalgalanmaları karşısında ne yapmalı, nasıl davranmalı? sorularına yanıt muhtelif. Ama ben derim ki riski seviyorsanız kumar oynayın. Dengeli davranmak istiyorsanız paranızı tek bir yere bağlamayın.

Kriz büyük, yani ekonomik sorunlar had safhada, yazılarak, konuşularak çözülür mü bilemiyorum ama ben doların yükselişi yazı dizisini dördüncüde bitireyim istedim.

Sonumuz hayrola!..

SMMS Gökhan DEDE