Karga Gak Demeden
18-08-2020
Ömer ŞAN 

Cumhurbaşkanı, hafta sonu Rize’de idi… Denilene göre 33 ayrı hizmet açılışı yaptı, törenle! Dediğine göre de, Rize’ye 18 yılda 20 milyar üzerinde yatırım olmuş! Hele çay üreticileri memnuniyetten ‘mutmain’ olmuş!

            Rize’de kalacak yer yokmuşken, 50 milyon teşvik, yüzde 70 vergi indirimi, sigorta pirimi ve faiz desteği ile açılışını yaptığı otelde bir de partisinin yemeğine katılmış!

            Daha ne olsun? Tam Rize’ye gelmişken, daha bizim seçimlerin akıbeti dahi belli değilken, Amerika’nın seçimlerini dert edindik! Orada başkan adayı olan ama bizim de çok da umurumuzda olmaması gereken bir Joe Biden var ki; hem eski dostu ve hem de daha önce başkan yardımcısı… Laf etmiş, bundan 9 ay önce! Sonra, o lafları bundan 7 ay önce o okyanus ötesi ülkenin gazetelerinde yer almış.

            Yetmemiş, bizim devlet ajansı da bu olayı 4 ay önce, Mayıs’ta haberleştirmiş! Nedense, tam da Rize ziyaretine denk getirilmiş tartışılması…

            Yani işin yantirikçesi, bir Biden hikayesi, bir ‘bidon’ hikayesine dönüşmüş!

            Neymiş, bu bay efendi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’I hedef almışmış da, onu indirecekmiş de bunun için muhalefeti destekleyecekmiş… Yahu bir tittirin gidin ha! Neymiş, ‘illet’ dedikleri de destek için birleşsinmiş!

            Sen tut gir Amerika’nun götine, ondan sora da, ‘piii, burası bok kokayi’ de… Daha ordan çikmamişsun ki! Hele daha, filosinun secdecileri kilavuzluk edeyi… Onniçun burnun çikmayi ordan! Ne bekleyidunuz? O emperyalist yavuşaklar hep size çalişu meraklanmayin!

            Yani evet… Amerikan emperyalizminin muhalefeti bellidir! Tam bağımsız, laik-demokratik Cumhuriyeti, Misak-ı Milli sınırlarını hiçbir zaman içine sindirememiştir! Amerikan filolarına secde edenlerin kılavuzluğunda olanlar ile onların devamı olanlar aynı sindirmezliğe hizmet eder! Hikaye bellidir…

            Ancak Sinan Meydan’ın, “12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye’yi yönetenler, Amerika’nın haşhaş yasağına karşı çıktılar. Amerika’ya rağmen Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yaptılar. Türkiye’deki Amerikan üslerine el koydular” uyarısını da almadan edemeyeceğiz.

            Hele Meydan’ın “Sanki İstiklal Savaşı kazanmış. Sanki savaşsız Hatay’ı, Boğazları kurtarmış. Sanki Johnson mektubuna rağmen Kıbrıs’a hava harekatı yapmış. Sanki ABD ambargosuna rağmen Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirmiş. Sanki 1975’te ABD üslerine el koymuş da eski Türkiye’yi beğenmiyor” ifadelerine de laf değdirmeyin!

            Hatta anlayamadım bu american heyranlığını gittim! Bence çok da silik bir durum! Değmez, siz de değdirmeyin.

            Bakın mesela, bunu değerlendirin… DİB’in bütçesi 12 milyar TL. Sağlık Bakanlığı 2.7milyar TL. Doktor sayısı 107 bin, imam sayısı 275 bin. Hastane sayısı 1250, cami sayısı 85 bin. Doktor açığı 105 bin, imam fazlası 115 bin. Her yıl 9 bin doktor mezun olurken, her yıl 60 bin imam mezun oluyor! Yani sizin anlayacağınız yaşatandan çok gömenden geçilmiyor!

            Rize’de koronavirüsün önü alınamıyormuş. Sağlık il müdürlüğü, ‘risk, hiç olmadığı kadar büyük’ diye uyarılarda bulunuyor… Ve hatta gençlerin de bu anlamda herhangi bir garantisi olmadığı vurgulanıyor!

            Hadi bunları bir kenara bıraktık… CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet’teki röportajında, “Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar” şeklindeki ayrıntılı ifadeleri da bir başka şoku getirdi beraberinde…

            M.Ali Güller’in aktardığına göre Kılıçdaroğlu, “Hayır, Abdullah Gül kesinlikle partimizden CB adayı olamaz” diyemiyor; “bize gelen bir şey yok” diyerek geçiştiriyor, hatta “Gül’den neden bu kadar korkuluyor” diye soruyor! Sonra da “CHP’yi sağcılaştırdı” diyenlere “kantin solcusu” diyor!

            Eeee, ne diyelim şimdi? Ne demeliyiz he?

            Bakın, tam da dün, 17 Ağustos depreminin yıldönümü, onca acılar yaşandı bu memlekette! Onca acılar üstüne onca yavşaklıklar yaşatıldı memleket insanına! Ve hala sürüyor o yaşatmalar! Ancak bu olay, siyasetin 17 Ağustos’udur! Kendinize gelin! Siyaseten de olsa o kişi asla adayınız olamaz, olmamalı!

            M.Ali Çelebi, “Abdullah Gül ve türevleri kumpas davalarına nezaret etmiş, Cumhuriyet’in değerleri ile hep kavgaları olmuştur. Bu gibilerin gözümde nokta kadar değeri yoktur” derken, biz neden izleyeceğiz?

            O nedenledir ki zerre korkumuz yoktur! Ağa paşası İngiliz emperyalizminden de, amerikanyasından da… Karşısında nasıl sokaklara çıkıp, yüründü ise yine çıkılır, yürünür! Kimsenin endişesi olmasın! Cumhuriyetin kırmızıçizgileri bellidir… Başka nokta yoktur!

            Karadeniz yaylalarını ortadan kaldıracak olan ve Danıştay kararıyla durdurulan ‘yeşil yol’ devam ettirilmeye çalışılıyormuş! Doğu Karadeniz yaylalarını en üst seviyede katleden ‘yeşil yol’ bir proje değil; hukuksuz, akıl ve izandan yoksun, yasadışı çalışmalar yumağıdır! Sadece kağıt üzerinde yeşil çizgi kullanıldığı için adı ‘yeşil’ olan bu yoldan, proje diye söz edilmemeli! Katliam yoludur, durdurulmalıdır!..

            Cengiz’in oteliyle açmıştık, onla bitirelim… Yer Cengiz’in değil, İl Özel İdaresine ait. Öncesinde Rize Dedeman Otel bulunan yer ve bina için yapılan ihale Valilikçe, ‘istenmeyen kişiler aldığı’ için iptal edildi, sonra da yeniden ihale açılarak Cengiz’e sunuldu! Cengiz, eski binayı yıkıp etrafını da, Halk Plajını yok ederek, izinsiz deniz dolgusuyla genişletti. Olayın başka izahatı yoktur!

            Ama gene ne ilginçtir ki; tam Cumhurbaşkanı geldiğinde Sümela Manastırı’nda ayin başladı! Ayasofya’ya şükür, Sümela’ya hamd-u senalar!.. Kılıç yok mu kılıç, diye sorduk ama yanıt alamadık!

            Hikaye bu ya… Bidon boş kalmasın!