Karga Gak Demeden
15-09-2020
Ömer ŞAN 

O Tekim, Bu Tekim, Netekim! 

            Evet, 12 Eylül… 1980! Çok mu erken, çok mu geç? Tam 40 yıl, bir ömür… Karartılan hayatlar.

            Yüzlerce/binlerce canı, milyonlarca hayali/düşü.. Uçsuz bucaksız gelecekleri yok edip; fikirleri/düşünceleri ve dahi türküleri/ezgileri kurşunlayanları… Son bakıştaki o gülüşleri darağacına çivileyenleri… Hala aynı yavşamışlıkta dolaşanları affetmedik, affetmeyeceğiz!

            Babamın, köy evinin çatısında sakladığı kitaplarını yakan/yaktıran, yaftalayan, kulp takan yavşamışları, bu milletin gelmişine geçmişine küfreden, varlık nedenine, yediğine tüküren en dibimizdekileri de biliyoruz ha! Suskunluğumuz adabımızdandır, biline. Unutmaz o korkulu çocuk gözleri, babanın gözünden akan yaşları…

            Siz zannedersiniz ki, korur sizi yaradan… Dinliyi dinsizi, Hindu’yu Yahudi’yi, Protestan’ı Katolik’i, Alevi’yi Sünni’yi, zenciyi kızıl deriliyi o yaratmamış zanneder, kendinizi üstün tutarsınız her canlıdan ve kendi cinsinizden he!

            Derdi veren derman vermez! Sendedir derman. Ve unutmayın ki… Demokrasi, hayat penceresidir, kapattığınızda ölürsünüz!..

            Ve ardından 13 Eylül 1921, Sakarya Zaferi! Nedir, Sakarya Zaferi?

            Bir başka ifadeyle, Türk Ordularının, o dönem için, pek de Türklüğü kabul etmese de Osmanlı Ordularının, 1683’te yaşanan II.Viyana bozgunundan beri süregelen geri çekilmesinin sona erdiği günün adıdır, tarihidir, Zafer’idir Sakarya Zaferi…

            Milli Mücadelenin Karargahı, Kuvay-i Milliye Hareketinin merkezi Ankara’nın olduğu gibi bu memleketin bugün ve geleceğini hazırlayan; İstiklal Ordularının ebedi Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bu topraklara can koyan bütün vatan evlatlarını rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz…

            Gelelim şimdi de bunca can, yürek ve tenin düştüğü bu topraklara yapılana… Geçen hafta hem Güneysu Gürgen’de, hem Arhavi’de HES ve taşocakları için köylülerin açtığı iptal davalarında keşif ve bilirkişi incelemesi vardı. Cuma günü de Pazar Adliyesinde, yeşil yola karşı çıkan yaylacı köylülerin yargılandığı davanın bilmem kaçıncı celsesi var. Bundan yüz yıl önce topla tüfekle saldırıp bu topraklardan püskürtülen emperyalizm şimdi parayla, yağmayla giriyor topraklarımıza, yaşam alanlarımıza…

            Ve iklim değişiyor. Ülkemizde artık alışık olmadığımız doğa olayları göreceğiz, dediğimizde gülüp geçenler artık bir şeylerin değişmeye başladığını artık fark ediyor mu?.Ankara’da kum fırtınası yaşandı, endişelendiler.

            Aslında bu başlangıç, HES tahribatlarıyla yaşanan siyasi felaketlerle oldu… Bu da, ‘bu daha başlangıç’ denilerek o kısma sokulabilir! Ama birilerinin gözüne girer mi bilinmez…

            Ondan sonra da yaşanan ‘siyasi’ felaketlere, ‘Allah’ın işi’ deyip geçer karşıya birileri… “Gürgen Deresinin etrafı duvar, Kimi yeşili suyu, kimi parayı arar Gidince bu doğa kime ne yarar Katledip, Allah’ın işi mi dersin?..”

            Bir de hala bitmeyen şu ‘fetöş’ işleri var… Bir bakıyorsunuz biri diğerine ‘hain-terörist’ deyip geçiyor! Ama bir bakıyorsunuz ki ne kadar vurguncu varsa en tepelerde… Yurtdışına kaçan firari fetöşlere ‘sahte kabadayılık’ yaparak mevki makam pekiştirmenin yolunda! Memleketteki yandaş yalakaları da süzme fetöş. Ama onlara çakamıyorlar çünkü onlarla da ortaklar!..

            İlginç bir şey oldu bu arada, Ankara Başsavcısı’nın, nişanlısı ile geceliği 10 bin TL olan bir otele helikopterle gidip geldiği dillendirildi. Böyle, haftada 100 bin TL harcayacak, helikopterle tatile uçacak kadar iyi maaş alıyor mu savcı ve hakimlerimiz? Yoksa sahiden ‘Adaletin’ temeline mi basmış arkadaş?

            Derken bir de yandan türemeler var… Suudi Arabistan’da doğup, doçentliğini fetöş döneminde alan, babası Salim, fetöş’ün kanalı bir tv’de, kalp krizinden hayatını kaybedince, Pensilvanyalının, taziye mesajı yayınladığı; annesi Seher, fetöş’ün kapatılan derneğinin yöneticisi olan ve bu şecereye sahip yavşağın biri çıkmış televizyona Cumhuriyet ve Atatürk’e laf ediyor! Demokrasiye bak demokrasiye… İleriden ileri…

            Bu ülkenin, derdest edildikten sonra bakan olan en yüksek komutanlarından Akar, Yunanistan’la yaşanan gerginliğin ardından adalara gitmiş ve ’18 ada Yunanistan tarafından anlaşmalara aykırı bir şekilde silahlandırılmış’ demiş. Derdestten önce de derdestten sonra da aynı! Günaydın, derler. Yeni mi öğrendiniz? Sanki 15 Temmuz! (!) Yıllardır anlatılıp eleştiriliyor. Adamlar mangal sefası yapıyor. Siz hangi anlaşmalardan söz edip tevazu gösteriyorsunuz?

            Ve pandemi… Sinsi! Önceki son 24 saatte, 5 sağlık çalışanı kaybettik; 24 saatte onlarca sağlık çalışanı şiddete uğradı ve yine bu 24 saatte onlarca sağlık çalışanı da enfekte oldu. Alkış da yok artık! Sahadaki sorunların gerçek sorumlusuna laf edemeyen bu insanlardan hizmet bekliyor işte!

            İstanbul Sözleşmesi tartışmaları sonrasında ‘tedbir kararları’ raporunu açıklayan Av.Nazan Moroğlu, “2019’da sadece İstanbul’da 13 bin 795 adli yardım başvurusu olmuş. Kadınlar haklarını öğrenirse kullanmaya başlar” dedi. Bu kimin işine gelmez, şiddet ve cinayet, tecavüz ve taciz yanlılarının!

            Ve daha geçen hafta 48 avukat, 7 stajyer avukat gözaltına alındı. Suçları müvekkillerini çok sıkı savunmak! Peki bu avukatların görevi ne? Hukuk, demokrasi ve savunma nerede?

            Ve Ağaçlar, içinde yaşayan milyarlarca canlıyla birlikte yanıp kül oluyor. Her biri bir can. Her birinin yok oluşu insan kaynaklı. Yakılan yağmur ormanları da Cudi de geleceğimizden alıp götürüyor. Yanan her ormanda binlerce can, hayat yok oluyor…

            Yanıp kül oluyor! Nefesimiz tükeniyor… Netekim!