Şimdi diyeceksiniz ki bu sepet de nerden çıktı.

Sepet hiçbir yerden çıkmadı. Hayatımızda hep vardı ve çok önemli bir araçtır. Herkes sepet çeşitlerinden en az birkaçının adını bilir.

Ancak o sepetin içine ne ve ne kadar konduğu çok önemlidir. Sepetin altındakiler başka üstündekiler başka olmamalıdır. İçindekilerle insanlar aldatılmamalıdır.

Peki sepetin içinde neler olmalı ve en önemli sepet hangisidir?

Sepetler çeşit çeşit olsa da ben en çok halkın enflasyon sepetini önemsemekteyim.

İki tür enflasyon vardır; tüketici enflasyonu (TÜFE) ve üretici enflasyonu (ÜFE). TÜFE ile tüketicinin eline geçen malların fiyatı, ÜFE ile ise hammadde ve yarı mamullerin fiyatı ölçülür.

Bunlara TÜFE enflasyon sepeti ve ÜFE enflasyon sepeti de denir. TÜFE enflasyon sepetinde gıda ve alkolsüz içecekler, giyim ve ayakkabı ve benzeri ana harcama grupları ağırlıklarıyla yer alır. ÜFE enflasyon sepetinde bu büyüklükler tarım ve ormancılık ürünleri, madencilik, taş ocakçılığı ürünleri, imalat sanayi ve benzeri ana sektörler ağırlığına göre yer alır. Geniş halk yığınlarını ilgilendirmesi nedeniyle TÜFE enflasyonu ve TÜFE sepeti daha çok öne çıkmaktadır. Bu bağlamda diyebiliriz ki, halkın enflasyon sepetinin halk için yaşamsal önemi vardır.

Türkiye’de bu sepetleri hazırlayan çok önemli(!) bir kurum vardır. Bu kurumun adını hemen tahmin ettiğinizi sezinler gibiyim. Hatta usulca “TÜİK” dediniz değil mi? Yani, Türkiye İstatistik Kurumu.

Eskiden de pek matah bir kurum değildi, ama son yıllarda bu kurumun güvenilirliği çok tartışılır oldu. TÜİK’in yayınladığı veriler hemen her tür mal ve hizmeti, dolayısıyla herkesi ilgilendirir. Ancak kayıt dışı ekonominin bu kadar yüksek olduğu ülkemizde istatistiki verilerin de, sepete konanların da doğruluğu konusunda ciddi şüpheler olduğundan hemen hemen her dönem tartışılır olmuştur.

Her türden, ama daha çok da temel gereksinimlerimiz olan malların fiyat artışları halkımızın belini büküp, cüzdanlarını boşaltırken, TÜİK tarafından açıklanan fiyat artışları hiçte öyle değildir. Kısacası piyasadaki gerçek enflasyon rakamları TÜİK’in açıkladığı gibi değildir. Böyle olunca TÜİK’in verileri doğallıkla tartışmalara yol açmakta, çoğu kez yeterli ve güvenilir bulunmamaktadır. Bilinmektedir ki, mal ve hizmet fiyatlarının sürekli artış süreci, fiyat endeksleri ile ölçülmektedir. Mal ve hizmetlerin cari dönemdeki fiyatları, baz alınan herhangi bir dönemdeki fiyatlarıyla karşılaştırılmakta, oranlanmakta, fiyat artış hızı rakamsal olarak hesaplanmaktadır. Sonuçları da sayısal olarak belirlenmektedir. Ancak fiyat artış hızı hesaplanmasında çeşitli sorunlar çıkmaktadır. Açıklanan bu rakamların aritmetik kesinliği yoktur. Dolayısıyla farklı farklı uygulamalara göre, değişik enflasyon rakamlarının hesaplanması olanaklıdır.

Ülkede çok çeşitli mal ve hizmet üretildiğinden, tüm mal ve hizmetleri, fiyat artış hızı hesaplanacak mal ve hizmet sepetine, fiyat endeksi kapsamına alma olanağı yoktur. Ancak kapsama alınan belirli sayıdaki mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişme göre hesaplanmaktadır.

Aile bütçeleri içindeki mal ve hizmet harcamalarının payları çok farklı olmaktadır. Dolayısıyla endeks hesaplanırken mal ve hizmetlere farklı ağırlıklar verilmektedir. Ancak benim buradaki derdim bu hesaplamaların nasıl, hangi yöntemle yapıldığından ziyade, o enflasyon sepetine hangi mal ve hizmetlerin konduğuyla ilgilidir. Bilindiği üzere arz talep kuralına göre, fiyatı artan mal ve hizmetlerden talep edilen miktar azalır, tersi durumda artabilir.

Enflasyon hesaplamasında güncel ile temel alınan dönem aralığında tüketilen mal ve hizmetlerin miktarında da, fiyatında da değişiklikler olmaktadır. Fiyat değişim hızları da farklı yöntemlerle hesaplanabilmektedir. Dolayısıyla dönemsel ya da dönemler arası karşılaştırmaya esas alınan dönemdeki fiyat artış hızları, dönemsel ortalamalar alınarak hesaplanması da sonuçları etkiler. Mal ve hizmet fiyatlarındaki artış ve azalışlar yörelere göre de farklılıklar gösterebilir. Bu da hesaplanan enflasyon hızını etkiler.

Tüm bu ve benzeri faktörler dikkate alınmadan, sağlıklı verilere dayanmayan enflasyon açıklamalarını tartışmak abesle iştigal olduğu gibi, enflasyon sepetine bu mal ve hizmetlerden hangilerini koyduğunuz çok daha önemlidir. Enflasyon sepetine konan mal ve hizmetler zaman zaman güncellenir. Bazı ürünlerin fiyatları ayda birkaç kere bazılarınınki bir kere derlenir. Bir bakarsınız ki genel halk kitlelerini ilgilendirmeyen ürünler sepete konmuş.

Açıklanan enflasyon oranı üzerinde yürütme erkinin etkili olduğu nedeniyle bu oranlar her dönem tartışılır olmuştur. Hükümetler yüksek enflasyon oranından hoşlanmazlar.

O nedenle baskılarlar. Çünkü halktan korkarlar. Genel kanı TÜİK’in enflasyon sepetine halkın temel gereksinimi olan mal ve hizmetlerden fiyatları yüksek artış gösterenlerin, geniş halk kitlelerinin yoğun bir biçimde kullandığı temel tüketim maddelerinin konmadığı yönündedir. Böyle olunca halkın enflasyon sepetindeki fiyatlar ile TÜİK’in enflasyon sepetindeki fiyat artışları farklı olmaktadır. Bu da, resmi verilerin inandırıcılığını yitirdiğini göstermektedir.

Şöyle ki; geçtiğimiz günlerde maktu vergilerin, harçların ve cezaların belirlenmesinde esas alınacak yeniden değerleme oranı( [1]) %22,58 olarak açıklanırken, Ekim 2019 enflasyon oranı %8,55, Kasım 2019 enflasyonu %10,56,Aralık 2019 enflasyonu ise %11,84 olarak açıklandı. Pandemi döneminde fiyatların hızla yükselmesine karşın TÜİK Eylül 2020 enflasyonunu %11.75 olarak açıkladı.

TÜİK’in açıkladığı bu enflasyon oranları inandırıcılıktan oldukça uzaktır. Bu da TÜİK’in veri setinin, yani enflasyon sepetinin gerçekçi olmadığını gösteriyor.

İşte tüm bunlardan dolayı diyorum ki; sepetler ve sepetlerin içindekiler halkımızın yaşamı için son derece önemlidir. ÜFE, TÜFE halkın enflasyon sepeti değildir. Halkın enflasyon sepeti çarşıdır, pazardır, Ayşe teyzenin pazar filesidir. Halkımız o filedekilerin fiyatlarını çok iyi bildiği için TÜİK verilerine asla inanmamaktadır.

SMMM Gökhan DEDE,