Karga Gak Demeden
20-10-2020
Ömer ŞAN 

Akıl, Tipime Takıl! 

            Bir sorunun nasıl çözümleneceğini düşünememe durumunda söylenen bir sözdür bu, ‘akıl, akıl gel peşime takıl’ sözü… Atalardan gelen veya deneyimlenmiş bir durum değildir ha… Düpedüz yaşamın ortasından çakılmıştır güne.

            Öteki türevleri ve türetmeleri ise sizin yorumlama ve muhakeme yeteneğiniz ile algılamanıza kalır!

            Ama bir de bunun, ‘akıl akıldan üstündür’ yöntemi vardır ki, artık bu günümüze göre bir kurgu olmaktan çıkmıştır. Çünkü, herksin aklı kendince en üstün olan durumuna geçilmiştir!

            Onun için merhum Aziz Nesin, taaa 1989’da ‘Nah Kalkınırız’ adında bir kurgu hikaye yazmış kitaplaştırmıştır.

            Ve onun içindir akıl her dönem aynıdır…. Ne demiş Erkan Hacıfazlıoğlu üstat, “Hiç aklını kullananla, kullanmayan bir olur mu?”

            Şimdi, hani bir TBMM’miz var ya… Bu ülkenin kurucu gücü. Hani, ‘Milletin iradesi'(!) ile neredeyse devreden çıkarılıp, işlevsizleştirilen… Onay merkezi haline getirilen, daha doğru vurgu. Şimdi bu Meclis’e bir yasa taslağı indirilmiş! Yok, öyle göklerden falan değil, egemenlerden; siz, ’emperyalizm’ olarak anlayın!

            Efenim… Meclis’e getirilen ‘Enerji’ ile ilgili taslak teklifte, ‘Elektrik Piyasası Kanununu’ değişiyor, araba lastiği, orman attığı, belediye çöpünü yakmayı ‘Yenilenebilir Enerji’ olarak sayılıyor! Rapor, belge, veri ile değiştiren teklif, komisyona getirilmiş, dün!

            Not alabildiğime göre bu Kanun, son 7 yılda 9 kere, Yenilenebilir Enerji Kanunu (YEK) ise son 15 yılda 5 kere değişti. Şimdi bir daha, olmadı seneye bir daha…

            Şimdi, öyle şeyler yapılacak ki akla ziyan… Aslında işin daha da kötü olanı ise, bütün bu her şeyin parasının da bizden, hem de misli ile çıkacak olması…

            Yahu bu değişikliklerle memlekette ne kadar nehir, dere ve ırmak varsa kalmadı, pınar başlarına kadar HES donatıldı. Hepsi şu, ‘yenilenebilir enerjinin’ adının HES olarak verilmesi ile oldu.

            Enerji Bakanlığına göre HES’ler ‘yakıt maliyeti’ olmayan, ‘işletmesi ucuz’ işletmeler. Yani bedavaya yakın elektrik üretir. E o zaman da piyasadan çok daha ucuz olmalı. Piyasa fiyatı 2019’da 26,8 kuruştu. EÜAŞ’ın toptan satış fiyatı 21,3 kuruş/kwh idi. Ama HES’ler bu süreçde 26,8 veya 21,3 kuruştan elektik satmadı, tam 41 kuruşa sattılar. Ve sadece 2019’da 7 milyar TL’nin çok üstünde fazladan para kazandılar.

            Enerji ve iklim uzmanı olarak anılan Önder Alagedik, derlemiş toparlamış kısmen, duvar’daki köşesinde…

            Daha fazla ‘akıl oyunlarına’ girmeyelim, diyeceğiz de, aklımız durmuyor…

            Hala bitmedi şu ‘fetöş’ davaları, operasyonlar, soruşturmalar… Neredeyse üst düzey, el-kol sallamaya başladı. Siyasette ayak-mayak yokmuş (!) zaten…

            Ne demiştik daha önce… Kimse ayak mayak, at izi, it izi aramasın… Ayak yok, iz yok! Baş var baş… Kapının köpekleri ile değil kapının asıl sahibi ile uğraşın! Aksini diyenin de… Kazak Abdal laf söylemiş!..

            Ama artık yok, onu da geçtik… Bakın, ‘Kozmik Oda’ kumpası davasında karar çıkmış! Neydi ‘Kozmik Oda’? Bu memleketin namusu, değil mi? Karara göre eski albay ve Genelkurmay Müşaviri Muharrem Köse beraat etmiş! Peki bu beraat eden Muharrem Köse kimdir? Açın bakın eski dosyaları, internette var…

            Yani benim iki gözüm… At kimindir, it kimindir… Daha açıkçası iz kimindir iz?

            Ermenistan Azerbaycan’a saldırıyor, çoluk çocuk, siviller ölüyor. Biz de yırtınıp, vahlanıyoruz. Azeri yönetimi Rusya’nın kolları altında Ermenistan yönetimi ile anlaşıyor ateşkes bir şeyler imzalıyor! Tık yok…

            Ama arkadaş bu nedir? Bizim idarecileri şaibeli Kızılay gene sms’li kampanya başlatmış… Yahu, Azerbaycan bizim 10 TL’mize mi muhtaç? Hani onların bizde reklamları çıkan ‘socar’ı vardı? Acaba bundan kim gene bir şey ‘socar’ bize? Azerbaycan hükümeti ve devlet başkanının haberi var mı? Ayrıca Kızılay, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin görevini mi üstlendi? Bu mesaj 2 ülkeye de hakaret değil mi?.. Dedik.

            Ve gazeteciler! Yeni düzenleme olmazsa ‘Yıpranma Hakkı’, 15 Kasım itibariyle kalkıyor! İtibari Hizmet Hakkı, gazeteci ve matbaa çalışanlarına 1977’de verilen Hak’tır, ayrıcalık değildir! Gazeteci ve matbaa çalışanları, Hakları olan İtibari Hizmet Zammını geri istiyor!

            Duyuyor musunuz eeeyyy cemaati millet…

            Bekir Coşkun, mesleğin bir duayeni daha eksildi… Sözcü’de 25 Mart’taki yazısının son kısmı ile bitirelim:

            “Mutfaktan gelen çaydanlığın tıkırtısı, kızarmış ekmeğin kokusu yıllarca eksik olmasın, dileyin…

            Bir küçük belanın dünyayı esir alacağını, illa ki bizim canımızı yakacağını düşünmeyin…

            Hiçbir aşının, ilacın, çarenin olmadığı çağlarda kolerayı, vebayı, tifoyu, veremi yok eden insanoğlu, bu zıkkıma teslim olacak değil…

            Sevdiklerinizi uzaktan gözlerinizle öpün…

            Güzel sözcüklerle yüreklerine sarılın…

            ‘Kimseye bir şey olmayacak’ diyerek, gülücüklerle evinize çiçekler serpiştirin…

            Dileyin: Kader hiçbirimizi sevdiklerimizden ayırmasın…”

            Ve güle güle Bekir ağabey… Sen de bindin demek o beyaz yeleli güzel atlara. Yattığın yer incitmesin, ışığın, aydınlığın eksilmesin! Bak, ’10’uncu Köy’ öksüz kaldı… Biz de 19’a dayandık neredeyse!

            Yok ha, benim tipim, akıl takılacak kadar değil… Siz kafanıza göre takılın!