YAKINMAYA HAKKI VAR MI ASKERİN

Bütün dünyanın saygıyla önünde eğildiği, memleketin en seven şairini,mahkemeler, ‎hakkında suçlanacak bir şey bulamayıp, aklanacağı sırada, mareşal unvanlı – eli Kuranlı ‎Genel Kurmay Başkanı’nca “Bir suç icat edin ve mahkum edin” emri verilmedi mi !..‎
‎”Milletin kaderi tehlikeye düşmedikçe, harp, bir cinayettir” diyen Atatürk’e rağmen, ‎Atatürkçü geçinerek, dünyanın öteki ucundaki Kore’de Korelileri boğazlamaya gidip, ‎bilmem ne kadar ölü ve bilmem ne kadar sakatla, dönülmedi mi!‎
‎27 Mayıs’ta, vatanı, cephelere bölen, her mahallede “Küçük Amerika Yaratma” gayretiyle, ‎soygun ve talanı sistemleştiren, bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler mantığıyla, hırsızın, ‎soysuzun, vurguncunun destekçisi olan, kamunun arazisini, mafyaya, çapulculara dağıtan, ‎bugün sorunlar yumağına dönüşmüş, gırtlağına kadar her anlamda bataklıkta debelenen ‎kentler(!) oluşturan, ülkenin yarınlarına kıyanlar, bir müdahaleyle “demokrasi şehitleri ‎rütbesine” yükseltilmedi mi !‎
l2 Mart’ta “Balyoz Harekatı”yla, ülkenin yetişmiş gerçek yurtsever, onurlu, bağımsız bir ‎Türkiye diyen güzel çocukları akıl almaz zulümlerden geçirilip, gencecik yiğitleri alkışlarla ‎‎“sallandır” ılmadı mı !..‎
Atatürkçülük kimseye bırakılmazken, adı, Kalpaksız Kuvvacı’ya çıkacak kadar Atatürkçü, ‎onurlu, namuslu, yurdunun, ulusunun tam bağımsız, mutlu yaşamasını savunan Uğur ‎Mumcu “SAKINACLI PİYADE” yapılmadı mı !..‎
İçlerinde, aşşağılık katillerin de bulunduğu pislikler, askeri ceza evlerinden, asker giysileri ‎içinde, paşa paşa salınıp, başka cinayetlere yollanmadı mı !‎
‎12 Eylül gibi, yalnız bu ülkenin değil, bütün bir insanlık tarihinin en utanç verici sayfası kanla, ‎acıyla yazılmadı mı !..‎
Bu utanç eylemi, sevinç çığlıklarıyla, okyanus ötesindeki efendilerine “Bizim çocuklar ‎başardı” diye müjdelenmedi mi !..‎
ABD’li patronlarına zafer çığlıkları attırırken, bütün suçu, kitap yayınlamak ve ülkesini, ‎toplumunu insanca sevmek olan İlhan Erdost, askeri aracın içinde, ağabeyinin gözleri ‎önünde, dipçikle öldürülmedi mi !..‎
Yıllardır, ülkeyi sorunlar yumağı haline getiren, çağdışı, açmazlar belgesi olan 82 Anayasası ‎şu garip millete yüzde doksan iki oy oranıyla dayatılmadı mı !..‎
‎28 Şubat’ta , dipsiz dayanaksız vaatlerin, tutarsız, ayakları yere basmayan kandırmaların, ‎dinsel inançları sömürenlerin maskesi düşmek üzereyken, daha süslü bir maskeyle ‎şeriatçılık güçlendirilmedi mi !..
Çuvala hiç girmiyecem… Girince yalnız beynim değil, midem de alt üst oluyor, içim dışıma ‎çıkıyor.‎
‎27 Nisanda E Muhtıra denen trajikomik bir hamleyle takiyyeci mazlumlar yaratılıp, ‎Çankaya’nın başı bağlanmadı mı !..‎
Bütün bu zulüm, çürümüş, kokuşmuş sağcı-muhafazakar düşünceyi iktidarda tutmak, ‎pisliklerini örtmek, solu-solcuları, yani gerçek yurtseverin köklerini kurutmak, birinci vazife ‎sayılmadı mı !..‎
Ülke, dincilerin, soyguncu talancıların, “devletin malı deniz, yemeyen domuz” diyen ‎‎”domuzların” cennetine çevrilmedi mi !..‎
Yapılan her müdahaleyle, her seferinde sağcı-bağnaz kapitalist – işbirlikçi kesimlerin ‎değirmenine su taşınmadı mı !..‎
Şimdi oyunun son perdesi mi oynanmaktadır ? Belli güçlerin TSK ile sürtüşüyor görüntüsü ‎altında, “Cumhuriyet Ordusu”nun defteri dürülmek, yerine “Hilafet Ordusu” mu “ihya” ‎edilmek istenmektedir.‎
İstenilen yapılmış; yurt içindeki emir bozuntusu ve IŞİD emirinin “Emir – Komutasında” ‎ülkenin sınırları delik deşik edilmiştir. Ülke dolu dizgin felakete sürüklenmektedir.‎
Haso bindi bir alamete gidiyor kıyamete, ya gele ya gelmeye…‎