dere1

Değerli dostlar; o kadar konu var ki, başladığım seri ilçe yazılarımı bitiremedim. Arhavi’den girdiğim yazı dizisi en son “Şavşat-3” te kalmıştım. Yazmadığım ilçe Murgul kaldı. Şavşat’ı bir makale daha yazarak bitireceğim. DSİ ve Artvin makalesinin ardından birçok okuyucularımdan olumlu anlamda yorumlar aldım. Çünkü yelpaze çok geniş olduğu için anlatımlar da kendiliğinden dallanıyor, budaklanıyor!

DSİ ve Artvin yazımın son mısrasında şu ifadelere yer vermiştim: “Dere ıslahı adı altında yapılan perde beton duvarlara bakıyorum. Duvarlar 90 derecelik dik bir açıyla konduruluyor. İki duvarın arasına sıkıştırılan dere hakkında adamların hiçbir bilgisi yok. Bu dere bahar vakti coştuğunda ne kadar su taşıyor, buraya sığar mı hiçbir şekilde buna bakmıyorlar. Bu taşkın koruma mı yoksa bir oda içine sıkıştırılmış kedi misali bir çalışma mı belli değil. Siz bu dereyi bu kadar sıkıştırırsanız bir gün etrafına öyle bir dalar ki!.. (devam edecek…)

dere2

Şimdi de devam ediyorum. Evet dere ıslahı adı altında Şavşat Tigrat Deresi’ne girdiler. Giriş, ne giriş! Esasında çok küçük olan ve o güne kadar can almamış, yanı başında duran 100-150 yıllık değirmen ile dostça yaşamış bu dere DSİ’nin ıslah çalışmasına isyan etmiş ve ne yazık ki 5 canımızı kaybetmiştik. Ben o süreçte Şavşat’taydım. Cenaze günü Bakan Eroğlu geldi. Günlerden Cuma günüydü. 4 canımızı bulmuştuk ta 5 yaşındaki Selin henüz bulunamamıştı. Herkes onu bekliyordu. Sonunda o da bulundu. 5 tabutun önündeydim.

Ben inançlı insanım. Kılamadığım namazlarımın, Allah’a karşı dini vazifelerimin hesabını Yüce Allah’a vereceğimi çok iyi biliyorum. Bunun hesabını hiçbir kula vermem. Kimse de benim namazını, niyazımı, orucumu, haccımı sorma hakkına sahip değil. Ama yan komşunun erik ağacının dalı benim arazime doğru gelmişse, o ağaçtan düşen eriği komşuma sormadan yersem, bunun hakkını ödeyemeyeceğimi, sadece ona helal ettirirsem aklanacağımı biliyorum.

dere3

Onun için Allah bize “nasıl gelirsen gel ama kul hakkıyla gelme” diyorsa bu dinimizin sosyal yönden şifresinin açılımı değil mi? Topluma nasıl bakıyorsunuz? İnsanları kandırıyor musunuz? Onların üzerinden bir takım çıkarlar sağlayıp kendinize rant kapısı mı hazırlıyorsunuz? Yoksa gerçekten insanlığa, insan onuruna, sevgiye, doğruluğa giden yolun yolcusu musunuz?

5 tabutun önünde elimde fotoğraf makinesiyle bekliyorum. Veysel Eroğlu yanında duran 60-65 yaşlarındaki bir vatandaşımıza şöyle diyordu; “Bu bentler olmasaydı daha çok can kaybı olurdu. Allah sakladı. O vatandaşın cevabı manidardı. “Beyim derenin yanındaki değirmen 100- 150 yıllıktı. Bugüne kadar hiç böyle olmamıştı!… Başkan bu cevap üzerine gözlerini yere indirdi. O anı hiç unutmadım ve asla da unutmayacağım.

Evet, aradan 4 yıl geçti. Tigrat Deresi’nde yıkılan bentler olduğu gibi duruyor. Kimse bir şey yapmış değil. Adeta cesaretleri kesildi. Korkuyorlar. Ben o olayda sadece işi yapan firmayı suçlu bulup diğer yetkililerle ilgili hiçbir şeyin yapılmamasını eksiklik olarak gördüm. Şayet o çürük ve kötü bentler yapıldıysa bunun kontrolünü yapanlar neden uyarıda bulunamadılar?

dere4

Neyse geçmiş zaman… DSİ sadece akan derelere göz koymasın. Bundan sonra ne yaparlar bilmem. Ama Bu derenin içindeki pislik, katil bentlerin çürük beton enkazını kaldırın da bu dereyi bir daha delirtmeyin olmaz mı? Bari bunu yapın.

DSİ’nin yapmış olduğu ıslah duvarlarını gördüğümde köylü, cahil aklımla yapılanlara inanamıyorum. Öyle kötü perde duvarlar yapılıyor ki; adeta “felakete çağrı” filmi çekiyorlar! Derelerin iki yanını keskin kanalvari beton setlerle kapatıp derenin yataklarını daraltıyorlar.

Bu vesileyle Borçka’nın güreşen köyünde DSİ’nin yaptırdığı ıslah çalışmasına baktım. Perde beton setlerle dere yatağını epey bir daraltmışlar. Oysa derelerin açmış olduğu yatakların en geniş sınırı şunu anlatır: Bu dere coştuğunda ulaşacağı sınır orası olacak. Kimin umurunda işi yapanların suçu bu işi yaptıranların yanında sıfır noktasındadır. Çünkü onlar sadece işi yapmayı taahhüt ettiler. Kontrolü sizde değil mi?

Zaten dereler üzerinde oyunlar 2009 yılından sonra oynanmaya başlandı. Bana sorarsanız kendi fikrimi söylüyorum. Dereler içerisinde yapılan adına Dere Islahı” denen proje kesinlikle “Dere itlafı” dır. Onun için özellikle Karadeniz Bölgesinde zaman zaman derelerin isyanını okursunuz.

Bilmem hangi ilde şu dere taşarak şu kadar maddi zarar verdi, can aldı! Şeklinde haberler okursunuz. Çünkü derelerimiz DSİ mühendislerinin isteği ve projesine göre şekilleniyor Oysa gerçek şekil doğanın yarattığı şekildir.(devam edecek…)-


2013 yılında kaleme aldığım bu yazının üstünden bir 4 yıl daha geçti. DSİ dere İtlaflarına devam ediyor. Geçenlerde çıkan habere bakınca bu yazı aklıma geldi. Hiç ders almaz mısınız?

Siz bu derelere girdikten sonra Artvin’de 2009 sonrası 7 yılda 24 canımız gitti. Peki, ama neden? Taşkın koruma projeleri bittikçe dereler daha çok can almış. O zaman bir şey yanlış yapılıyor. İlk düğme hatalı olduğu için peşinden gelen tüm düğmeler hatalı olur. DSİ’nin yaptığı tüm dere taşkın projelerinin hatalı, canlıdan tecrit etme projesi oldu.

dere5

Taşkın koruma projesi uygulanmış derelere bırakın insanı, yaban hayatını, kuşlar bile giremez hale geldi. Oysa dereler vücudumuzdaki kılcal damarlar misali görev yaparlar. Doğaya can verirler. Nehirleri yani ana damarları aortu beslerler.
Taşkın koruma ile kılcal damarlar yakılmıştır. Doğa can çekişmeye başladığı için can alıyor. Bu haliyle olduğu sürece de daha çok canımız yanacak. Bu DSİ’nin gururu falan değil. Tarihinin en büyük hatasıdır. Ve gelecekte tümü yıkılacak. Olan ise bizim vergilerimize olacak.

Esen kalın.