artvinsami1

Türkiye’de çok enteresan entrikalar dönüyor. Her alanda, siyasette, iş dünyasında, ekonomi de, eğitimde!.. Sürekli algı operasyonları, süplüminal mesajlar, sürekli yeni varyasyonlar, yeni senaryolar. Zaten eğitim seviyesi son derece düşük olan toplum, bu aşırı beyin yakan çapraz ateş bombardımanı karşısında neye kime inanacağını şaşırmış durumda.. Tam bir hipnotizma yaşanıyor!.

Türkiye’de çevre gününde 5 Haziran 2004’te çıkarılan ve yine 5 Haziran 2005’te yürürlüğe giren 5177 Sayılı maden kanunu, ülkenin yer altı zenginliğini, yabancı maden şirketlerine teslim etmiş durumda. Beyler kimse kimseyi kandırmasın. Türkiye’deki madenlerin sahibi ana firma olarak alayı yabancıdır!. Dünyada ana maden şirketleri hep yabancıdır.

Burada yerli işbirlikçi, %1 gibi pay alarak sözüm ona ortağı şirketler ise, bu istilacı sömürgeci emperyalist şirketler tarafından madenlerimizin talan edilmesi için çok iyi kamufle edilmiş maskeden başka bir şey değil.

Çayeli Bakırları olarak adlandırılan maden kimin? Madendeki bakır işletmelerinin arkasında da mutlak bir ana maden şirketi var!. Adına bakıp ta bu bizim maden şirketi demeyin. Bu yöntemi batılılar Osmanlı’nın yıkılma dönemi olan Tanzimattan beri uyguluyor. İlk Osmanlı Bankası’nı kim kurdu? Adı Osmanlı ama içi dışı İngiltere Fransaydı!.. Parayı bunlar basar, borç bunlar verirdi!

Yaklaşık bir yıl süren çalışmaların sonunda 1856 yılında İngiliz diplomat Layard başkanlığında her biri 20’şer sterlin değerinde 25 bin hisseden oluşmak üzere kuruluş sermayesi 500 bin sterlin olan merkezi Londra’da olacak The Ottoman Bank (Osmanlı Bankası) kuruldu.

Banka, Osmanlı İmparatorluğu’na borç kaynağı yaratacak, borçlanmalarda aracı rolü üstlenecek ve devlet bankalarının en önemli imtiyazlarından biri olan para basma hakkını kullanacaktı. Bu nedenle 17 Şubat 1875’te hazinedar tayin edildi. Bir anlamda hazine işlerinde de tekel oldu.

Peki sonra ne yaptı? İmparatorluk mali krize girince, banka bu duruma çare olarak görülen bir kurumun kuruluşunda etkin rol oynadı. Düyun-u Umumiye… Bundan sonra dağıtılan imtiyazlar, gelir idaresinin yabancılara devri ve imparatorluğun finansal olarak borç batağında kemiklerinin kırılarak batırılması sonucuyla öykü noktalandı. Ne tesadüf ki, Türkiye’deki bankaların bugün %90’ı yabancıların. Elimizde kala kala Ziraat Halk ve kısmen İşbankası kaldı!.

Tarihi ait olduğu yerde bırakalım, işimize bakalım. Yer altı kaynakları çıkacak ve Türkiye zenginleşecek diye 60 binin üzerinde maden ruhsatı peynir ekmek gibi dağıtıldı. Bu ruhsatların neredeyse tamamı aslında yabancı firmaların elinde.

Olmasa da maden ruhsatı alanların çoğu zaten madenci değil, madenden anlamaz, Bu yabancılara satacak!. Maden çıkarmak hem çok önemli teknik bilgiye,araç donanımına, kimyasallara ve tecrübeye gereksinimi duyar. Bu öyle Ahmed’in Mehmed’in, iplikçinin, tüpçünün bakkal Mahmud’un işi değil!

Cerattepe’deki maden hikâyesi bütün, Türkiye’nin, dünyanın malumudur. Yılan hikayesi diyeceğim ama bu anakonda, piton hikayesi!. 4 bin 406 Hektarlık alan için ne ali cengiz oyunları oynanıyor? Yavuz Hırsız mı dersin, Yüzüne tükürdüğünüze çok şükür yağmur yağdı diyen yüzsüzler mi? Alavere

dalavere mi, zarti idi zürti idi nala vurdu, mıha vurdu. Ne başını ağrıtayım mı? Beyin yakan işkenceler mi? Akıllara zarar!..

12 Eylül 1980’’de her ilde olduğu gibi Artvin’in üzerinden buldozer gibi geçtiler. Çok değil, 7-8 yıl sonra açıl susam açılcı kırk haramiler geldi. Malum parola 80’de verilmişti. “Bizim Çocuklar darbe yaptı!. Darbe; bilinçli aydın, sömürgeye karşı, emperyalizme karşı direnenlere yapıldı.

Bu tarihten sonra maksatlı bir şekilde biçimlendirilen eğitim marifetiyle; düşünmeyen, sorgulamayan, biatçı, cemaatçi bir nesil yetiştirildi. Ses çıkarmayacak nesil hazır hale gelince Kanadalı, Amerikalı, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan hurra Türkiye’ye hücum etti. Halk bir müddet sonra yabancı istilaya karşı ses çıkarmaya başlayınca anında “B” planı devreye sokuldu. Yabancı şirketler mutlaka yerli işbirlikçi bir şirketle birlik olacak ve yerli şirketin adıyla anılacak!.. Halkın tepkisi bu şekilde azalır, yok olur dendi aynen öyle oldu!.

Cerattepe’ye ilk gelen şirket Cominco’ydu. İlk sondajları o yaptı. Artvin Halkı bunların ne yapacağını öğrenince Cominco Cerattepe’yi Inmet Mining’e devretti. Aslında ikisi çok farklı şirket değil. Kanada menşeyli kan bağı bulunan kardeş şirket!. Artvin halkı demokratik ve hukuki mücadelesini başlattı ve davayı kazandı. Cerattepe’de madencilik yapılamayacaktı.

Bunun nedenini öğrenmek için çok okumanıza gerek yoktu. Coğrafyaya ve Artvin’in duruşuna baktığınızda bu imkânsızdı. Mahkeme tereddüt etmeden o alanı Madenciliğe “men” eden kararı verdi. İtiraz hakları bile yoktu. Kanadalı şirket çekip gitti. Ama Çayeli bakırları beleşe 47 milyon gibi çerez parasına aldı. Onun için alandan çıkarken ses çıkarmadı!..

Onlar gittikten sadece 3 yıl sonra men edilmiş alanı tekrar madencilik için ihaleye çıkardılar. İhale evlere şenlikti!. Adrese teslimdi. Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ihale öncesi Cerattepe’yi kimin alacağını bildiğini söyleyince, devreye arkadan dolanma planı sokuldu. Maden şirketi olmayan Turizmci, su işleri, baraj işi yapan Özaltın’a verildi!. Adan madenci değil ki ne yapacak? Osmanlı Bankası yöntemi, Redevansla asıl adrese verildi.

Eti Bakır burayı hülle yöntemiyle aldıktan 1 yıl sonra Alman bankalarından yüklü miktarda kredi alıyor. 2014 yılında tekrar yüklü miktarda kredi. Bu krediler devlet güvencesi altındadır. Etibakır ödeyemez veya ödemezse, bizim vergilerimizle ödenecek!..

Yeşil Artvin derneği bu bilgileri öğrenince, 30 Nisan 2016 tarihinde yapılan toplantıda bu bilgiler aktarılarak, Cengiz’e kredi veren Alman Bankalarına mektup yazarak,

Cerattepe’yi yok edecek, Artvin’i telafisi imkansız bir daha eskisi gibi olmayacak duruma düşürülmemesi için kredi vermemesi için uyarmanın faydalı olacağı istişaresi yapıldı. Orada bulunan herkes bunun etkili olabileceği görüşünde birleşince, böyle bir mektup kaleme alındı. Almancaya çevrildi. Almancası tekrar Türkçeye çevrildi.

Öyle sanıyorum ki Maden şirketinin bundan haberdar olmaması için de basına verilmedi. Bu mektuplar finansal destek sağlayan ilgili Alman banka ve birimlere gönderildi. Gönderildi çünkü

Alman Bankalarıyla Etibakır’ın açıkça ekonomik işbirliği yaptığı ortaya çıkmıştı. Devlet güvenceli krediler alan şirket ve kredi veren bankalar bundan memnundu!. Onların sizin yaşadığınız alanların yok olması pek bir anlam ifade etmiyordu.

Al gülüm ver gülüm. İkisi de kazan kazan pozisyonundaydı. Peki, kaybet kaybet, yok ol durumunda kimdi? Artvin’di, Artvin halkıydı. Bu mektup bir umut olur diye bunun için yazılmıştı. Almanlardan kredi adı altında para alan Cengiz, ama bunu ortaya çıkarıp vermeyin diyen hain, ajan olmuştu!.

Havuz medyası Yeşil Artvin derneği ve Başkanı Nur Neşe Karahan’a o kadar çok iftira attılar ki!. Hedef gösterdiler. Ama yazdıkları yalan ve asparagas olduğu için ne mahkemeler, ne halk tarafından ciddiye alınmadı. Bu haberleri yapanlar aslında iddialarını ispatlamak mecburiyetindeler.

Alman Vakıflarından para aldı iddiası derneğin kapanma nedenidir? Bir kuruş dışarıdan bağış alamazsınız. Kaldı ki Yeşil Artvin Derneği’nin parası üyelerinden, Artvin halkından gücü ölçüsünde gelir. Çünkü bu dava kutsal Artvin Davası’dır. Bu dava var oluş, yok oluş davasıdır. Bu dava Artvinlinin onur davasıdır. Almanı, Amerikalı, İngiliz’i, İtalyan’ı, İsraillisi hepsi 3. Dünya ülkelerinin madenlerini yağmalamaktadır.

Afrika’yı aralarında nasıl paylaşıp madenlerini sömürüyorlarsa aynı taktik Türkiye için de uygulanmaktadır. Afrika’da altın, elmas, platin, uranyum, bakır çıkıyor diye kara kıtada yaşayanlar zengin mi oldu. Demek ki maden çıkarılan ülkeler zenginleşemiyor. Ama çıkaran maden şirketleri devletlerden daha zengin hale gelebiliyor!.

Onun için Cerattepe’de maden çıkacak diye Artvin’in zenginleşmeyeceğini ilkokul çocukları biliyor!. Murgul, Damar nasıl fakirlik içinde kıvranıyorsa aynı şey Artvin Merkez’in başında gelmeyecek mi? Şimdiden evler satılmıyor. İnsanlar Artvin’de ev almaktan kaçınıyor. Sizce neden beyler?

Sorun; bunu göremeyenlerde. Yerelde birkaç gazeteci olaylara tamamen şahsi çıkar karşılığı madencilerin ağızlığı ve gözlüğü ile bakınca sırtına vurulan semerle onların değirmenine su taşıyor!. Amaçlarına ulaştıkları gün, bu kişileri tanımayacaklar!.

Almanlara yazılan mektubun zarfını haber yapan havuz medyası ve yereldeki uyduları nedense zarfın içindeki mektubu yayınlama cesareti bulamadı.

Bu iddiaları maden şirketine sormadı!. Yaptıkları yalan haberi düzeltme zahmetinde bulunmadı. Çağrıldıkları halde gelmedi. Havuz Medyasının Artvin şubeleri olduklarını gösterdiler. Bir iki kişinin beyanatlarından yola çıkarak bir derneği, dernekten öte Artvin Halkı’nı davalarında sonuna kadar haklı olduğu halde karalamaya kalkışmanın dünyadan Güneşe balçık atarak sıvamaya çalışılmasından başka bir şey değil.

Onların yalan haberleri hep ellerinde patladı. Çünkü Cerattepe yaşam alanıdır. Maden alanı olmayacak kadar nadide ve kutsal bir. Burada yerüstünde ve yeraltında trilyonlarca mikro ve makro yaşam bulunuyor. Çıkarmak istedikleri madenin hesabını kolaylıkla yapabiliyorlar. Şu kadar milyar dolar. Cazip olsun diye de 10 ‘ar 10’ar artırıyorlar!. Ama buradaki yaşam çerçevesine paha biçilemiyor!.

Bu muhteşem dizaynın sahibi Allah’tır. Kul denen, insan denen zavallı yaratık, bu kutsal yapıyı bozmaya kalkışırsa bunun insanoğluna bedeli çok ağır olur. Tarihteki Nuh Tufanı’nın adı Cerattepe laneti olur ki, Pompei şehrinin lanetini Artvin Halkı yaşar!. Bu lanet, felaket olarak yaşanmaya başlandığında maden taraftarı, karşıtı, AKPli, MHP’li, CHP’li Dindar, az dindar, kadın erkek, genç, yaşlı, başkan, memur, amir işçi, ayırımı yapmayacaktır. Herkes bunun altında kalır!.

Özet olarak Artvin Halkı 25 yıldır neye imza attığını, ne yaptığı çok çok iyi biliyor. Onun için başı dik ve alnı aktır. Caddenin ortasından bu yüzden gezebilmektedir. Maden çıkarılacak yer var, çıkarılmayacak yer var.

Bir kere bu en başından ilk kuraldır. İkincisi ise, maden çıkarılan yerlerde doğayı tahrip etmeden vahşi madencilik yapılmasına da karşıyız. Üçüncüsü, çıkan maden eğer çıkaran şirketin malı ise, çıkmasın kardeşim. 

Biz zaten ülkeyi ayakta tutmak için dünyanın en çok çalışan ve en çok vergi veren toplumuz. Onlar vergi bile vermemek için kırk dereden su getirip alavere, dalavere dolaplarıyla her şeyimizi alıp götürüyorlar!. Salkımı onların talkımızı bizim. Biz imzamızı yarınlarımız için, geleceğimiz, çocuklarımız, Artvin’imiz, ülkemiz, halkımız için atıyoruz.

Ya siz?

ESEN KALIN
Sami ÖZÇELİK