Zor bir soruyla mı başlayalım?… Örneğin, Türkiye güçlenip büyüdüğü için mi şu Amerikan emperyalizminin oyuncağı Dolar, bu kadar yükseliyor? Yoksa Türkiye iyice çamura saplanıp, ekonomik çöküntüye geçtiği için mi?

Yada hiç yoktan istikrardan çatlarcasına mı aldı başını gidiyor şu Dolar! Belki de bizi kıskananların, yoksa hain FESTÖ’nün mü, Doğu’muzun güneyini saran terör sarmalı mı?

Hangisi? Suriye mi, Rusya mı, Esad veya Putin mi? Kıbrıs’ta verilen tavizler mi? Ege’deki 18 ada mı? Yoksa Genel Kurmay Başkanı’nın Kardak Kayalıklarına operasyonu mu? Hangisi he?

Belki de, yıllardır topraklarına attırılan azotlu gübreden çürüyen sularıyla üstüne attığı çayının neden bir türlü demini alamadığından öte, hak ettiği değeri alamadığından mı?

Hani şimdilerde ‘organik’ gübre gelecek ya! Hele bir bakın, ne gelmiş gündeme… Temmuz’daki başarısız darbe girişimi sonrası gelen OHAL ve ardına eklenen KHK’larla Ağustos’ta kurulan Türkiye’nin Varlık Fonu!

Şimdi iyice genişliyor. Anayasa değişikliği, Başkanlık tartışmaları derken referandum öncesi bir aldı yürüdü ki, devir-teslim işleri sormayın! Denetimsiz, hesapsız ve hem de kitapsız!

İşte bakın… Müjdeler olsuuunnn… Daha önce de olduğu gibi ‘Arpalıkları’ açıldı iktidar ve müstevlilerinin! Haydi koş, koş, koooşşş… Evet, Evet, Eveeettt!

Eyyy Rize, Artvin ve Trabzonlular… Çay üreticileri, Çaykur çalışanları. Evet, Evet, Eveeettt… Müjdeler Olsun!
Çaykur da Ziraat Bankası, Botaş, TP, THY, T.Telekom Varlık Fonuna devredildi!

Daha durun bakalım! Türkiye Varlık Fonu A.Ş. Yön. Kur. Bşk.’na Özelleştirme İdaresi Başkanı Mehmet Bostan atanmıştı ya… Yönetim Kurulu Üyeliklerine ise ‘jöleli yazar’ Yiğit Bulut, ‘yandaş’ diye bilinen Prof.Dr. Kerem Alkin, Borsa İstanbul Başkanı Himmet Karadağ ve Prof.Dr. Oral Erdoğan atanmış! Hepsi de geçtiğimiz Pazar günü olmuş ha!
Apar topar hem de… Nasıl şirket ama?

Ve bu Varlık Fonu, devletteki ‘paralel’ yapılanmanın karşısında, devletin iktisadi kuruluşlarının ‘dikine’ iç edilmesinin, darbeli ‘ohal’deki adıdır, bir manada! Hani bazıları ‘Hazine’nin’ denetimsiz paraleli de diyor!

Artık sadece bu Fon değil, devredilen kurumların hiçbiri TBMM ve Sayıştay denetiminde olmayacak. Şirket ama vergiye tabi değil, onlarca ihale açacak ama ihale mevzuatına tabi değil, aslında ‘kanunlar üstü’ deniyor ama aslında dışında gibi bir şey yani!

Belki anımsayanlar olur, ‘çiftlik gibi kullanma’ durumu 1985’ten sonraki siyasi dönemde hep gündemdi… Ama o dönemde adı ‘arpalık’ idi bu gibi kurumların! Ancak bu sefer bu Fon’da, Meclis ve Sayıştay denetimi de yok!

Aslında şu son 14 senede sanki yeni bir sistem daha oluşturuldu… Kendi hatalarını, sanki başkası yapmış gibi suç atıp, kendi kendini aklayan bir yönetim anlayışı ve sistemi oluşturuldu! İktidar veya yönetimdesiniz, icraat yapıyorsunuz ama bir süre geçtikten sonra ‘kandırıldığınızı’ veya yanıltıldığınızı görüyor ve o yaptıklarınızı eleştirip, yerden yere vuruyorsunuz, muhalif gibi! Sanki muhalefet yapmış ve suçluymuş gibi…

Hep, mağdur siz oluyorsunuz, kendi kendinize. İlginç değil mi? Buna inananlar da biliyor bunu, daha ilginci!

Hani bir de şu, ‘devlet büyüklerine hakaret’ gibi bir suç unsuru var, son dönemde birçok kişinin takibe uğradığı, polisin ve hatta yargının başını sarmalayıp, oldukça meşgul eden! Yürürlükteki mevzuata göre Cumhurbaşkanı, devletin ‘Başı’ olduğundan protokolde yer almıyor ama Türkiye Cumhuriyeti Devlet Protokolünün giriş kısmı ise şöyle: 1. TBMM Başkanı, 2. Başbakan, 3. Genelkurmay Başkanı ve 4. Ana Muhalefet Partisi Başkanı…” Liste devam ediyor ama suç. bunlara karşı da işleniyor ha, bilinmesi gerekir!

Bir de şu TBMM’deki iletişim giderleri konusu geldi gündeme geldi ya, haklı herkes bu konuda da… Ancak nedense hep gündeme CHP’li vekilin 1 milyon 189 bin liralık iletişim faturası getiriliyor. Evet çok ağır… Ancak, AKP’lilerin 1 milyon 154 bin lira ile 1 milyon 147 bin liralık iletişim faturaları da ondan aşağı kalır değildir herhalde? Devamında gelen 28 AKP’li vekil ve diğerleri… Artık #FaturanıKendinÖde dedik, bir kere.

Şimdi… ‘Atatürk de partili Cumhurbaşkanıydı, o döneme dönüyoruz’ diyenler O’nun, çağdaş demokrasiye geçişin yolunu ‘Daima İleri’ olarak verdiğini unutmasınlar! Geriye değil!

Doğal olarak, bugünlerde Osmanlıcılık revaçta. Hani kampanyalar cilalanıyor ya! Tarihte, Osmanoğulları’ndan başka bir sülaleden Taht’a çıkmışlık vaki midir Osmanlı’da? Hadi annelerinin, gelmişini geçmişini bir kenara bırakalım!

Dolayısıyla…Teferruat ince! Osmanlıcılık sevdalıları hem Cumhuriyet, hem de Cumhurbaşkanına düşmanlık ediyor demektir bu durumda ki; Osmanlı’da, Osmanoğullarından başkası Padişah olmaz, olamaz!

Hele bakın… Niyetleri nasıl çıktı ortaya… Varislik çıkarmışlar kendilerine… O dönemden kalan 824,5 milyar dolar borcu bile görmeden hem de. Sonradan çark etti ya, parlamenter sistemden ‘bıkmış’ olan zat-ı kadın!

Hele, 12 Eylül’den beri her dönemin ‘Çiçek’i, hem Festöring yaver namzedi, hem de wikileaksing ajantörü zat, son demde farz-u misal yapmış, abdestsiz! Devamı da gelmiş hem de… Demokratik hakkını kullananlara ‘darbeci’ diyen zat aslında terörizmle pazarlık yapan; ardından ‘terörist’ diyen bakan ise darbeci FETÖ’yü savunup, göğüs geren zat!

Biz ise Darbe’nin her türlüsüne… Terörizmin her türlüsüne… Yalan, dolan ve talanın da her türlüsüne… Her türlüsünden #Hayır diyoruz! İyi mi?

Birçok güzellik sığdırdı yaşama… Kendi güzelliklerinin arkasına sığınmadan el verdi insana… Ve o güzel atlara binip gitti bir yürekli dost daha! Rize’nin renkli yüzlerinden, İnşaat Mühendisi, siyaset insanı Mehmet Fahrettin Vural yaşamını yitirdi… 6 Şubat Pazartesi toprağa verildi! Allah rahmet etsin! Anısına saygıyla…

Ve son nokta Can Yücel’den… “Küçükken annem, yerde ekmek görünce: “Yükseğe koy, kuşlar yer” derdi. Sevdiklerimizi hep yüksekte tuttuk, acaba kuşlar mı yedi?”