BİTMEZ EMPERYALİN KANLI OYUNU

Emperyalizmin birinci taktiğinin, böl parçala yut olduğu bilinir söylenir de hep sözde kalır. Bölünüp ‎parçalanıp yutulanlar, bu kanlı oyuna hep gelir.‎

‎1950’de tayin ettiği Taşeron Adnan Menderes “Memleketin her mahallesinde küçük bir Amerika ‎yaratacağız” diye, ülkenin bütün büyük kentlerini talan ettirip mezbeleliğe çevirdi.‎

‎1960’ın ikinci yarında, emperyalizmin ağababası ABD, “Barış Gönüllüleri” adı altında binlerce ‎militanını Türkiye’nin her karış toprağına salmış; toplumun her konuda ıncığını cıncığını öğrenmişti.‎

Yozlaşmış yönetimler hep birlikte tavır koyan gençler karpuz gibi ikiye bölündü. ‎
Onların uşağı olmayan, çıkarlarını savunmayan herkes komünistti ve başları ezilmeliydi. ‎
Türk – İslam Sentezi yutturmacası ile örgütleyip silahlandırdıkları uşaklarını, “komünistlere ölüm” ‎sloganlarıyla, yurtsever kesimin üstüne sürdü.‎
O günlerin taşeronu Süleyman Demirel, “Tesbih çekenle tetik çeken bir olur mu” nutukları atarak; ‎asıl tetikçileri arkaladı. Yurtsever gençler gaddarca tırpanlandı.‎
‎-Beslenip semirtilen o “tesbih çekenler” bu günlerde, zafer çığlıklarıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin ‎ipini çekiyorlar.-‎
Yetinmediler, dipte köşede bir yerlerde yurtseverler kalmasın diye 12 Eylül’de
‎”Bizim Çocuklar” dedikleri paşalara verdiler, taşeronluğu. Yaşanan vahşetti.‎
Yetmezdi, bölme parçalama sürmeliydi. Türk – Kürt ayrışmasını soktular gündeme.‎
Bu planla epey bir yol aldılar ne yazık ki.‎
Ortadoğu’yu bölme parçalama projesi BOP’ (Büyük Ortadoğu Projesi) un Eş Başkalığına uygun biri ‎tayin edilmişken; Sünni – Alevi meselesi de kaşınmalıydı. Kaşıdılar. Hem öyle bir kaşıdılar ki ülke ‎sınırlarını aştı. Yatla mavi yolculuk muhabbetleri birden kesildi, dost, kardeş Esat, Esedleşti.‎
Örgütlenmiş Satılmışlar Ordusu’na, Özgür Suriye Ordusu adıyla Suriye’yi Sünnileştirme görevi ‎verildi. Vahşet bütün Ortadoğu’yu sardı.‎
Emperyal hazretleri için taşeron bulmak nasılsa sorun değil. Öyle ki taşeron olmak için sıraya ‎girenler, ön sıradan yer kapmak için her türlü ayak oyununu, belden aşağı vurmayı marifet ‎sayıyor.‎
Son oyun olarak mı planlandı bilinmez ama şimdi bu toplumun iki büyük değerini;
iki Mustafa’yı, sürdüler sahneye.‎
Bu oyunda en büyük kozları da iki kesimin büyük çoğunluğunun Muhammed Mustafa ile Mustafa ‎Kemal hakkında, “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olan”‎
gerçeklere kör sağır bağnazlar olması. Emperyal patronun da satılmış taşeronun da güvendikleri, ‎bu kahrolası güruh.‎
Patron ve taşeron ne kadar gayretli alçak olsalar da toplumun tutkalı olan sağduyulu, iki Mustafa’yı ‎da yerli yerine koyan; her birini “yerinde” seven sayan insanlar sayesinde hedeflerine ‎ulaşamadılar. ŞİMDİLİK.‎
Şimdilik diyorum çünkü: Bitmez, Emperyalizmin kanlı oyunu.‎