Sami Özçelik
samiozcelik08@hotmail.com

Öğretmen- Şair Enver Karagöz’ün ölümünün 10. Yıl nedeniyle 78’liler Araştırma Derneği Artvin Şubesi bir anma programı düzenledi. Bu makalemi 2012 yılında yazıldı. Karagöz’ün anısına bir kere daha yayınlıyorum..

Dün 78’liler Araştırma Derneği’nde Enver Karagöz’ü anma etkinliği vardı.

Gerçekten 1980 yılında yapılan darbe, korkunç bir yıkım,

korkunç bir insan kıyımına neden olmuş. Biz o zaman çocuğuz.

İhtilal yapıldığında ben ilkokul 5. sınıf öğrencisiydim.

Aklımda kalan tek şey her yerde, sokakta, caddede,

evlerin önlerinde elinde silahla pür dikkat bekleyen askerler ve askeri araçlar…

Köylere gelen askerler! Ama olayın bilincinde olmam mümkün değildi.

Zaten köyde büyüdük. Köyde okuduk.

Tanıdığım en aydın kişi benim İlkokul öğretmenim Mikail Doğan’dı.

Bütün bilgileri biz Mikail Öğretmenimizden öğrenirdik.

Öğretmenim benim zeki öğrencilerden

biri olduğumu düşünmüş olacak ki öğretmenim 1(Bir) numarayı bana vermişti.

Çok küçük olmamıza rağmen tatillerde ve hafta sonlarında

sığırlarımızı Borçka yakınlarında şimdiki

Hastane binasın olduğu yer, hatta

askeri alanın olduğu tüm yerler kötümüze aitti.

Ancak askeri alan yapılınca elimizden alınmış,

Daha sonra barajında yapılamasıyla köyümüzün orda hiçbir şeyi kalmadı.

Konuya döneyim. 80 darbesi sadece Türkiye’de değil,

dünyada en ağır ve vebali çok büyük bir ihtilal olmuştur.

Askeri ihtilallerinin en kötüsü! Ülke 1980’de adeta

50 yıl geriye götürülmüştü. Zaten 13 Eylül günü

okyanus ötesinden bir açıklama gelmişti.

“Bizim çocuklar darbe yaptı!!!”

Kimdi bu Amerika’nın çocukları ya da kimlerdi?

Darbeyi yapanlar terörü bahane etmişlerdi de sormazılar mı?

Darbenin ertesi günü sıfır terörü nasıl sağladılar?

Bugün bu sorunun cevabını neden vermiyorlar. O silahlar kimlerindi?

Amerika ve Emperyalizmine karşı çıkanlar acımazsıca ya yok edildi,

ya hapse atıldı, yada etkisiz hale getirildi.

Evet, çok iyi hatırlarım. Borçka perçemli demir köprünün yarısını solcular,

diğer yarısını sağcılar almıştı. Maradit Caddesi,

devsikelsuyu Mahalesi (Aksu) ve Aydınlar Mahallesi’nden

Günoğdu Mahallesi’nde bulunan hastaneye

doğum yapacak hastayı götüremiyorlardı!. Anında silahlar patlıyordu!

Kimse ne için kime, neden kurşun sıktığını dahi bilmiyordu!

Ama biz bugün neden o trajik olayların yaşandığını gayet iyi biliyoruz.

Amerika’ya karşı çıkanları, emperyalizme direnenleri

yine içimizden kandırılan, eline silah, para verilen

bizim gençlerimize vurdurma yöntemini kullanmışlardı.

Zaten asıl savaş Komünizm ile kapitalizm arasındaydı.

Onlar kendilerine yer tutmak ve sınır çizmek için taktik savaşları veriyorlardı.

Bir tarafta Warshova paktı, diğer tarafta Nato!..

Arada kalma şansınız yok. Ya ondan ya bundan olacaktınız.

Olmayanları zaten bertaraf ediyorlardı.

Dünyada emperyalist ülke sayısı 5-6 civarındadır.

Bunlar adeta yer kapmak için birbirlerini paralar,

takip eder, üçüncü dünya ülkelerini kendilerine

çekebilmek için her yolu kullanırlar.

Daha derinler inersek bu köşe yetmez.

Onun için Enver karagöz’ü tanıyanların

anlattığı kadarıyla yazmaya çalışacağım.

Bir öğretmene 12 Eylül’ün sabahında

yine bir öğretmen okulunun toplama kampına dönüştürülerek,

ardından Nazilerde olduğu gibi işkenceler uygulanıyor.

Ve orada bir öğretmen işkencede ölüyor!

Bir öğretmenin boğazına kaynar su dökülüyor, gırtlağı yakılıyor.

O öğretmenin sesini kesiyorlar! Ama aradan

32 yıl geçmesine rağmen Enver Karagöz konuşuluyorsa

aslında o işkenceciler kendi seslerini kesmişlerdir.

İnsanın aklı almıyor. Bir düşünceden dolayı

bir insana hele de senin insanına nasıl

böyle bir işkence ve kıyım yapabilirisin?

Bunun tek bir cevabı olabilir.

Bu işkenceyi Amerikan emperyalizminin

Türkiye’de uşakları yapmıştı!

Zaten bir çok yazıda, konuşmalarda açıkça bunlar konuşuldu.

Ne yazık ki aradan 32 yıl geçti,

1980’den günümüze değişen hiçbir şey yoktur.

Yine emperyalizme karşı çıkanlar,

ABD’ve Batıya yan bakanlar, bir şekilde eteksizleştiriliyor.

Ya hapse atılıyor, ya da zor durumda bırakılarak

hareket yapamaz hale getiriliyor. Buna şöyle bir örnek verebilirim.

Yandaş yani emperyalizmi, globalizmi,

Amerikancılığı savunanlar her zaman iktidardır, yani güçtür.

Onların ne para derdi, ne gelecek derdi var.

Ama çok ağır da görevleri var!

Enver Hocanın boğazına kaynar suyu döken

her kimse hocayı hiç tanımamıştır.

Sadece ona bu görev verildiği için o da

efendinin emrini yerine getirmiştir!

Bu yöntemle Türkiye yüz binlerce

aydınını kaybedince karanlığa gömüldü!

Evet bir gecede terör bitirilmişti!

Bir gecede Türkiye’nin tarihi tersyüz edilmişti!

Herkesin silahları toplandı. Enver Karagöz’ün

en büyük suçu emperyalizme karşı çıkmaktı.

Aydın olmaktı, İnsanlara insan olduklarını öğretmesiydi.

Vatana sahip çıkmasıydı. Namuslu olmasıydı.

Ve Türkiye’de adı nefret ettirtilen,

bunun için idamı bile istenen

Nazım Hikmet’n şiirlerini okumasıydı.

Hani şöyle karıştırdım, araştırdım da

Enver hoca bir karıncayı bile incitmemiş.

Eline silah almamış, En büyük silahı kalemi, şiirleri, sözleri, öğretileri olmuş.

Kimsenin malını çalmamış, ırzına geçmemiş.

Tek suçu Anti Amerikancı aydın ve solcu olmasıydı.

Eğer bu suç ise, Türkiye’de milyonlarca

Enver Karagöz var. Onlara da gerekeni yapsınlar!

Ne diyor herkes? Bu vatan bizimdir bizim kalacak.

Siz bunu söylerken ABD ve Emperyalist ülkeler

ağzı dışındaki organlarıyla gülüşüyorlar!

Çünkü Anadolu bize bırakılmayacak kadar değerliymiş!.

Bunu ABD ve İngiltere söylemiştir, söylemeye de devam ediyorlar.

Son söz; Enver karagöz’ün suçu neydi?

Bunu açıklasalar da öğrenebilsek! Ama Kenan Evrenlerin suçu sabittir.

Ülkede darbe yapmak, Aydınlık Türkiye’nin ufuklarını karartmak,

Türkiye’nin her alanda içini boşaltmak.

Netekim yaş 95! İki ayağı da çukurda

yargılasan ne olur, yargılamasan ne olur?.

Önemli olan bu zihniyeti yargılamak değil midir?

ESEN KALIN