Karga Gak Demeden
Ömer ŞAN

Unutulmadı, unutulmayacak, unutturulamayacak… İşkenceler, ölümler, katliamlar, idamlar, yasaklar, yaşam kısıtlamaları ve dahi özgürlüklerin yok edilişi… Baskılar ve zulüm!

Bugün, 12 Eylül 1980 faşist darbesinin tam 37.yıldönümü! Ve hala darbeciler, insanların yaşamlarını söndürenler, darbe ortamını hazırlayıp emirleri verenler lanetle, beddualarla anılıyor!

Ve aradan geçen 36 yılın ardından bu ülke insanlarına yaşatılan ’15 Temmuz darbe girişimi’ ve sonrasındaki ‘at izi, it izine karıştı’ söylemleri, iddialar, askıda kalan söylemler, çelişkiler…

Hepsinden önemlisi, ‘ne istediyse verilen’ ama varoluşundan kısmen de olsa ‘milat olarak sayılan’ 2013’e kadar olan sürede esas hedefinin ne olduğu bilinen bir yapılanmanın, bunca senedir bu ülkeyi idare edecek erk ve kabiliyete sahip yöneticileri ‘kandırması’ itirafıdır asıl akıllarda kalacak!

Bir ülkenin ‘mahremiyeti’ sayılacak, en önemli stratejik bilgi ve belgelerinin arşivlenerek, savaş ve savunma planlarının bulunduğu, bütün varlıklarının dökümünün yapıldığı, ‘Fetötip’ kumpasçıların ‘kozmik oda’ diye nitelendirdiği daireye girip, bütün bunları yabancı işbirlikçilere ve dahi düşmanlara sızdırdığını hiç mi görmediniz?

Bütün bu süreçteki bilgi sızdırma, ‘suikast’ ve ‘eylem’ iddialarının herhangi bir ‘ajanlık’ veya ‘ihanetle’ ilgisi yok mudur? Bu yaşananların işbirlikçileri aynı zamanda darbe girişiminin çanakçı-işbirlikçileri değil midir?

Bunca yaşanmışlığa karşın, darbe girişimcilerinin, emperyalist işbirlikçilerin ve dahi din ve devlet düşmanlarının asıl hedeflerinin, kısmen de olsa şimdilerde gerçekleştirilmeye çalışılarak, ‘kırmızıçizgilerin’ silinmeye çalışıldığı, geçmişin unutturularak, bilimsel ve çağdaş eğitimin ortadan kaldırıldığı gerçeğinin neresindesiniz?

Bir ulusa/millete en büyük ihanet/kötülük, varoluşu ve mevcudiyeti için varlığını ortaya koyanlar ile verdikleri mücadelenin unutturulmasıdır! Yani, Kurtuluş Savaşında neye ve kimlere karşı, nasıl ve ne için mücadele edildiği, bu toprakların nasıl vatan olduğunun yok sayılarak, kendine rol biçenler, bunun vebalinin altından kalkamaz, kurtulamaz!

Açıyorsunuz geçmişi bir bakıyorsunuz söylemler, ifadeler, asıp-kesmeler ve sonrasına bir bakıyorsunuz, laflar/sözler askıda kalmış, dün kara denilen ak olmuş, çark edilmiş…

Gazetelerde başlıklar, açıklamalar… Vatansız kalacaklar!.. Kim kalacakmış vatansız? Darbeciler, teröristler, yurdunu/vatanını terk edenler, suç işlemiş kaçaklar, darbeciler ve dahi buna dair ne varsa!

Peki, hani bu, ‘Kurtuluş Savaşı sırası ve sonrasında, kuruluş mücadelesi sırasında bu ülkenin bağımsızlığı için hayatını ortaya koyanlar için ‘hocaları astı’ diye ‘kara propaganda’ yapan, darbe girişimi sonrasında ise ‘hocalara’ idam isteyen zevatın durumu ne olacak? Muhterem dedikleri ‘hoca efendileri’ için idam çığırtkanlığı yapanlar, çeşitli ülkelere ‘iade taleplerinde’ bulunularak, ‘kırmızı bültenler’ çıkarılan, başlarına ödül konanlar ne olacak?

Nasıl suçlayıp yargılayacak veya cezalandıracaksınız? Hangi gerekçeyle iadesini isteyeceksiniz? Ne oldu şimdi?

Verilen 3 aylık süre doldu! Geri de gelmediler! Aralarında 2 de Rizeli var… Vatandaşlıktan çıkaracaksınız! Açılan soruşturmalar, davalar düşecek! Sonra ne olacak?..

Bu zatlar, bir başka ülke vatandaşlığı veya ‘vatansızlıklarıyla’ bu memlekete ‘turist’ olarak gelecekler he? Belki de İsrail, Yunan veya Cibuti yurttaşı olarak… Ev de, toprak da, yurt da alacaklar ve hatta şirket dahi kurabilecek, maden işletmeciliği de yapacaklar öyle mi?

Şu anki yüksek yargının başındaki isim… Yargıtay Başkanı İ.Rüştü Cirit, aynı zamanda Rize eniştesidir! İlginçtir ki, ‘vatandaşlıktan’ çıkarılma aşamasına getirilen FETÖ/PDY’nin elebaşı F.Gülen hakkında, 2008 yılında beraat kararı vererek önünü açan en önemli isim olduğu iddia edildi.

Başkan Cirit’in, 2003’te Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıyken, ‘Akbil yolsuzluğu davasında’ 14 yıl hapsi istenen Erdoğan’a da ‘beraat’ verdiği ortaya çıkmıştı. Hadi bu durum anlaşılır… Rize eniştesidir! Bağlantısı kurulur…

Ama ‘Adalet’ ve ‘hak-hukuk’ ne hemşeri, ne akraba, ne yakın, ne de erk ve güce bakmamalıdır!

En başından dediğimiz gibi yine de bu işin düğümü Rize’de çözülür, diyoruz… Demedi,demeyin!.. Göreceksiniz.

Sayın Cumhurbaşkanı, son gezisi öncesinde yaptığı açıklamada, özellikle de ABD’de tutuklu bulunan Zarraf ve eski Bakan Çağlayan’a açılan davayı değerlendirirken ifade ettiği, “Bu millete hizmette her türlü yolsuzluğa bulaşanı kenara koyacağız” ifadesine katkı sağlamak isteriz… Şöyle ki, kenara veya kapıya koymayın… Sadece Adalet’e havale edin… Milletin beklentisi budur!

Hadi biz, yolları yürüyüp, yolsuzluklar kenara koyanlardan değiliz… Bakın mesela, Hasta Katılım Payı 18,97 TL, İlaç Fiyat Farkı 6,56 TL, Muayene Ücreti 24 TL… Ve sonrasında iktidarın siyasetçileri sağlığı ücretsiz hale getirdiklerini ve hatta sağlıkta ‘devrim’ yaptıklarını anlatsın…Bu halk da yesin-içsin ve dahi oy verip, iktidar yapsın!

Daha ne yapsın?

Yayımlanan son iş kazaları ve ya ‘iş cinayetleri’ raporuna göre son 8 ayda en az 1338 işçi hayatını kaybetti! Asgari ücret, sosyal haklar arşa değiyor ya zaten… Yaşamın hakkı asgari düzeyde!

Ve son olarak, bir güzel insanı daha, CHP Rize Merkez İlçe Yönetim Kurulu Üyesi, Çaykur emeklisi Nevzat Şimşek’i, tedavi gördüğü o lanet amansız hastalığa kurban verdik. Yeri ve mekanı cennet olsun, Allah rahmet etsin!

12 Eylül’den çıkan darbe mi yoksa o faşist darbeden çıkan ders mi olmalı önümüzdeki hesap! Kim verebilir bunca hesabı? O nedenledir ki, sakın ola ki kimse emperyalist kan emicilerin bir dönem bu milletin başına üşüştüğü gibi yavşaklıklara kalkışmasın!