HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş kamuoyuna “ittifak yasa teklifi” olarak lanse edilen, AKP – MHP ortaklığıyla hazırlanan yasa teklifin Meclis Genel Kurulunda devam eden görüşmelerinde söz aldı. Beştaş, şu ifadeleri kullandı:
Bu düzenlemeye “ittifak yasası” demek doğru değil bize göre. Çünkü sanki buna karşı çıkanlar ittifaklara, iş birliğine, farklı partilerin bir arada seçime girmesine karşıymış gibi bir algı yaratılıyor. Bu doğru değil. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak demokratik ittifaklara zaten inanan ve bunu yaşama geçiren bir partiyiz. Biz şu anda birçok bileşeniyle, farklı kesimlerin temsiliyetiyle, bütün farklılıklarla bir arada parti olarak demokratik bir ittifakla yolumuza devam ediyoruz.
Ancak burada garip olan şu ki önümüzdeki öneride sanki demokratik kriterler varmış gibi Meclis Genel Kurulunda bir yasanın ne kadar tehlikeli olduğunu izah etmeye çalışacağım. Bu da garip bir durum ve ben ne dersem diyeyim, ne anlatırsak anlatalım parmak çoğunluğuyla bu yasa önerisi diğerleri gibi Genel Kuruldan geçecek. Aslında sözlerimiz doğru, tutanaklara geçiyor, tarihe geçiyor ama antidemokratik bir yöntemle bunun dayatıldığı ve parmak hesabıyla geçtiği realitesini asla değiştirmiyor.
Bu acele baskın seçimin ve hazırlıklarının yapıldığını gösteriyor
Komisyondan her zaman olduğu gibi yangından mal kaçırırmış gibi geçirildi alelacele. Bugün de önümüze 48 saat geçmeden geldi. Bir acele var, bu aceleyi önümüzdeki günlerde göreceğiz. Her ne kadar iktidar partisi yetkilileri “Seçim yok, 2019’da yapılacak” gibi beyanlarda bulunsalar da bu açıklamanın kendisi bile içinde bir seçim niyetinin olduğunu, bir baskın seçimin her an olabileceğini ve hazırlıkların yapıldığını gösteriyor.
Bu teklif, İktidar partisi ve MHP ortaklığıyla bu hazırlandı ve hazırlanma sürecinde demokratik teamüller işletilmedi, diğer partilere danışılmadı, kamuoyunun bilgisi olmadı. Tümüyle iki partinin kendi arasındaki hukuk, ortaklık, koalisyon bir resmiyete dökülmeye çalışılıyor. Bu yapılırken ne hukuk tanındı ne ilke ne siyaset etiği. Üstelik OHAL koşullarında bu düzenlemeler yapılıyor. Yani Sayın Başbakanın daha önce “OHAL koşullarında seçim yaptılar dedirtmeyiz” lafının üzerinden daha aylar geçmişken OHAL koşullarında seçim yapılması bir yana, Seçim Kanunu değiştiriliyor.
Halk iradesinin nasıl budanacağı konusunda fazla bir mesai yapılmış
Evet, demokrasi nedir gerçekten? Demokrasi halk iktidarıdır en genel anlamıyla ve halk iktidarı olarak her yerde tanımlanır. Hatta Abraham Lincoln bu konuda demokrasiyi şöyle tanımlar, güzel bir tanımdır: “Halkın halk eliyle, halk için hükûmeti”. Ama bu öneride halk var mı, halk neresinde var, halk iradesi nasıl tanınıyor; bunu bulabilirseniz bulun, biz bulamadık çünkü halk iradesinin nasıl budanacağı konusunda fazla bir mesai yapılmış ve gerçekten çok ince ayrıntılara kadar burada halk devre dışı bırakılmıştır.
80 milyonun 40 milyonu milli değil, diğerleri mi milli?
Halk tabii ki belirli bir zümreyi, sınıfı ya da partiliyi tanımlamıyor, bir inanç grubunu tanımlamıyor. Ülke sınırları içinde yaşayan herkes dili, kimliği, ideolojisi, inancı ne olursa olsun bu halk kavramının içindedir ama burada “halk” derken, “milli irade” derken AKP-MHP koalisyonunun sadece ittifakı destekleyenleri kastettiğini, ülkeyi adım adım kutuplaştırma ve düşmanlaştırma sarmalına sürüklediğini her geçen gün acı bir şekilde deneyimlemeye devam ediyoruz. Bu, aynı zamanda bir kutuplaştırma yasasıdır çünkü Cumhurbaşkanı, AKP’nin Genel Başkanı birçok konuşmasında bu yasaya “milli” demeye başladı, “milli ittifak”. Niye milli ittifak? Bu toplumun yüzde 50’si o millinin içinde değil mi? 80 milyonun 40 milyonu milli değil, diğerleri mi milli? Bunun iler tutar bir tarafı gerçekten yok. Bu, milli ittifak falan da değil.
Burada sözün gücü değil, gücün üstünlüğü var
Peki, ne oluyor? Şu anda zaten parlamenter sistem askıda. Şu anda bu Meclisin objektif olarak çalıştığını, yasama işlevini gördüğünü kim iddia edebilir? Biz etmiyoruz, böyle bir iddiamız asla yok. Daha üç gün önce, Antep Milletvekilimiz Afrin konusunda burada konuşma yaptı diye hem de arada, beş dakikalık arada şu Meclis Genel Kurulu salonunda linç tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Kürek kemiği kırılmış ve araya girenler olmasa Allah korusun başka bir şey de yaşanabilirdi. Burada sözün gücü değil, gücün üstünlüğü var, kaba kuvvet var, şiddet var. Bu salonda şiddet uygulayan parlamenterlerin olduğu bir dönemde biz parlamenter sistemin ya da sözün gücünün olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bu parlamentonun şu anda 10 üyesi hapishanede, içinde 2 eş genel başkanımız var. Milletvekilleri içerdeyken Seçim Yasası değiştiriliyor tıpkı Anayasa değiştirildiği gibi. İşte, burada, en temel hedeflerden biri tabii ki partimiz. Halkların Demokratik Partisinin baraj altına indirilmesi, oy almaması, olası seçimlerde de HDP’nin milletvekili kazanamaması; milletvekilliğine oy veren halkın da yönetim dışında ve Parlamento dışında bırakılmasıdır. Kayyumlar zaten bunun en belirgin örneğidir. 93 belediyeye kayyum atandığı tarih dünyada yoktur. Halk iradesi şu anda kayyumlara teslim edilmiştir.
Yüzde 10 barajı dururken halk iradesinin sandığa yansıması mümkün mü?
Şimdi, tabii ki, “Bu seçim yasaları hiç değişmemeli” de demiyoruz, aman böyle bir iddiamız yok. Bu ülkede Anayasa başta olmak üzere seçim yasaları, Siyasi Partiler Yasası, birçok mevzuat gözden geçirilmeye ve değiştirilmeye muhtaçtır. Ama bu demokratikleşme yönünde, bu ilerleme yönünde, Avrupa Birliğine uyum yönünde biz bunu söylerken tersine bir değişiklik var, diktatör yönetimlere doğru, faşizme doğru, geriye doğru bir yasallaşma süreci yaşıyoruz. Yüzde 10 barajı duruyor. Hani derler ya, el insaf! Yüzde 10 barajını Kenan Evren getirdi, sonrasındakiler hep buna sahip çıktı. Yüzde 10 barajı dururken halk iradesinin sandığa yansıması ya da temsilde adalet olacağını iddia etmek mümkün mü? Tabii ki, değil. Burada temsilde adalet değil, temsilde adaletsizlik yasallaştırılıyor.
Suç, hile, dolandırıcılık yasallaştırılıyor 
Burada bir suç listesi var önümüzde. Bir yazar yazmıştı, köşe yazarı, hatırlamıyorum gerçekten, kendisinden özür diliyorum adını hatırlamadığım için. Niye suç listesi? Şimdi, mühürsüz oy geçerli, seçmen mahalledekini denetleyemeyecek, efendim, sandık kurulu başkanı iktidar partisinin memuru olacak, bir de gerçekten memuru olacak, bunu artık partiler önermeyecek gibi. Bunların hepsi normalde suç, bunlar hile, bunlar dolandırıcılık ama buraya konularak yasallaştırılıyor ve bu yasayla seçime gidilecek.
Sandık kurulu başkanı unutursa sayılacak, Fitnat Teyze unutursa sayılmayacak 
Şimdi, ilginç bir bölüm var. Mesela bu mühürsüz oy meselesi çok konuşulduğu için ona bir örnek vereyim halk diliyle: Farz edelim ki, Fitnat Teyze Erzurum’da ya da Diyarbakır’da sandığa gidiyor. Giriyor perde arkasına ve oy vermeyi, mühür basmayı unutuyor, olur ya, istediği partiye oy veremiyor; çıkıyor dışarı, sandık kurulu başkanına “Aman, billah, kurban olayım, ben oy vermeyi unuttum. Benim oy vereceğim parti buydu ama unuttum, siz benim yerime ona oy basar mısınız ya da iradem bu, geçerli kabul eder misiniz” diyor… Şimdi, bunu anlatınca Nasrettin Hoca fıkrası gibi gerçekten; niye? Demez mi “Bre adam, ben unuttum, sen niye benim oyumu, irademi kabul etmiyorsun?” Ama edilmeyecek. Şimdi, burada bir eşitsizlik yok mu? Sandık kurulu başkanı mühür basmayı unutacak, geçerli olacak ama okuma yazma bilmeyen ya da ilkokul mezunu olan bir vatandaş oy vermeyi unutunca geçersiz olacak. Bu kadar büyük bir garabetle karşı karşıyayız.
Bir suç listesini yasallaştırma yasası
Gerçekten, Türkiye’nin bu yasaya, bu değişikliğe ihtiyacı yok; temsilde adaletsizliği derinleştirecek bir kanuna ihtiyacımız yok, temsilde adalete ihtiyaç var. Dün koalisyona ve ittifaka karşı çıkanlar bugün koalisyonu kutsamaya, ittifakı kutsamaya başladılar. Bu, sadece kendilerini kurtarma yasasıdır, bir suç listesini yasallaştırma yasasıdır diyorum.