Hüseyin Esentürk

Siyasi tarihimiz fırıldaklar, dönmeler,  oyunlar, ihanetler, entrikalar ile doludur. Coğrafyamızda yaşayan halklarımız bu ihanet entrikalarla yönetilmiş ya da yok edilmeye çalışılmıştır. Erk sahibi olmak için “Anasını bile satan” insanlarla doludur. Kardeşini bile öldüren, çocuğunu bile katleden insanlarla doludur. Halk arasında “ Bizans entrikaları” denir ya da” Osmanlı da oyun çok” derler.

Biraz siyasi tarihimizdeki dönme ve fırıldaklardan söz etmek istiyorum.

Çok eskilere gitmeden İttihat ve Teraki döneminde Mısırlı Aziz Ali Paşa, Kürt Şerif Paşa, Prens Dukağjinzade Basri ile ilgili Doğan Koloğlunun “Dönme” öykülerini okuyabilirsiniz. Tanığı olmadığım için bir katkım olamaz ancak tanığı olduğum “dönme” öykülerini anlatabilirim.

Uğur Mumcu ne güzel söylemiş: “Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar…. “

1977 seçimlerinden sonra Adalet Partisinden istifa edip Cumhuriyet Halk Partisini destekleyerek 41. Hükümeti düşüren 11 Milletvekilini iyi bilirim. Üstelik Oğuz Atalay’ın dışında( Oğuz Atalay Bakanlık teklifini reddetmiştir.)  hepsinin birer bakanlık alıp yolsuzluk ve hırsızlığın kitabını yazdıklarını da bilirim.

Mataracıların, İşgüzarların yolsuzlukları hala belleğimizde taptaze durur.  Hatırlarsınız Güneş Motel de yapılan görüşmede ki Milletvekilleri; Tuncay Mataracı, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Hilmi İşgüzar, Orhan Alp, Hasan Korkut, Cemalettin İnkaya, Ali Rıza Septioğlu, Oğuz Atalay, Enver Akova, Ahmet Karaaslan’dır. Cemalettin İnkaya gensoruda oy vermediği için 11’ler olarak anılır. Bu olay da görüşmelerin yapıldığı yerin adıyla “Güneş Motel” olayı olarak hatırlanır.

Birde “Fırıldak Kubi” vardı. Yaklaşık 8-9 parti değiştirme serüveni yaşamıştı. Tanığı olduğum için rahatlıkla her devrin her partinin adamı olduğunu söyleyebilirim.

Daha yakınlara bakarsak Kültür Bakanlığı yapmış Ertuğrul Günay’dan , ” Sayın Başbakanın kalbi Ali diyor, dili Muaviye söylüyor. AKP Harun olmaya geldi, Karun oldu. Biz AKP gibi firavunlaşmayacağız.” Diyen Numan Kurtulmuş firavun dediklerinin yanında saf tutarak firavunlaştı. Şu anda en yüksek makamlarda dolaşmaya devam ediyor.

“Bizans dahi birçok AKP’liden daha millîdir, daha Türk’tür.” Diyen Tuğrul Türkeş AKP saflarında yukarı tırmandıkça söylediklerinin tam tersini ifade etmeye başladı.

“Başbakan at üstünde durmayı nasıl beceremediyse, ülke yönetmeyi de aynı şekilde beceremedi. Bunların paçalarından yolsuzluk akıyor. Ey Recep Tayyip Erdoğan, boyun eğdin, emir eri oldun, boyan döküldü. Başbakan, rantın babasını getirdi. Bunlar yarım doktor, yarım hoca. Başbakan kendisini padişah olarak görmek istiyor… “ diyen Süleyman Soylu şu anda Padişah dediği kişiye hizmet ediyor.  Hem de kendi gibi düşünmeyenleri tehdit ederek.

Bahçeli’nin,“Her gün bize sövüyor, her gün yalan söylüyor. Peki, kimdir bu gafil? Kendisine Cumhurbaşkanı diyen Erdoğan; be hey densiz, be hey kanun tanımaz, ahlak bilmez! Sen Cumhurbaşkanısın, sen devletin başısın! Ne geziyorsun meydanlarda? Bizimle ne uğraşıyorsun? Biz zalim Esad’a çok şükür ‘kardeşim’ demedik, ailecek tatile çıkmadık. Hele hele Kandil’in yolunu hiç bilmedik. Kandil’in tavizsiz havarisi, Ermeni hısmı, Türklüğün yaşayan düşmanısın!” dedikten sonra şu andaki durumuna bakın

Fırıldaklık sadece siyasette olmuyor. Birde alkışçı, yağcı, yağdanlık, yalaka, yandaş yazarçizer takımı var.  Gerçekleri söyleyip yazan çizenler cezaevlerinde çürürken “Padişahım çok yaşa” deyip alkışlayan ve ihsan bekleyenler var.

Ya kendine “sanatçı” diyen saray soytarılarına ne demeli. “Bir tutam ot için” tüm benliklerini, inançlarını, düşüncelerini, ruhlarını saraya teslim eden “sanatçılara” ne demeli.  “Ben halkın sanatçısıyım devletin değil” diyen “Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş’ı hiç mi dinlememişler.

Kendine sporcuyum deyip şeytanlaşanlar Metin Oktay’ın Deniz Gezmiş idam edilmesin diye imza topladığını bilmiyorlar mı?  Bilim adamıyım deyip ortaçağ karanlığını getirmeye çalışanlara ne demeli.

Her grup dan, her meslekten fırıl fırıl dönen bir sürü insan var. Bir at hırsızı, bir hırsız, bir tecavüzcü, bir katil, bir uyuşturucu kaçakçısı kahraman ilan edilebiliyor. Bunları savunmak için tabur tabur avukatlar, hukukçular çıkıyor, eli palalı beli silahlı kafası külahlı saldırganlar çıkıyor. Ancak tecavüze uğrayan kadını çocuğu savunan birkaç iyi insan çıkabiliyor. Onlara da devlet saldırıyor.

Durum ahvalimiz budur.

Rivayet sanılmasın diye bir daha not ediyorum. Mahşere ve divana kalmayacağını da ifade etmek isterim.