Karga Gak Demeden
22-10-2019
Ömer ŞAN

Yavş Aşk-ı Mektup!

Emperyalizm, kendi halkı da dahil olmak üzere dünyanın herhangi bir halkına, yaşamsal değerlerine, kutsalına ve de canına malına bakmaksızın kanını emer… Hani şu Doğu Karadeniz’deki vampir kelebekler var ya, fenasıdır o dünyanın! Kan emer, can emer, suyunu çeker yaşamın! Puşttur ha, yavşaktır bir de en suratsızından.

Ahıra dadanmış sıçanlar gibidir, sığırların ayaklarını kemirir gibi kemirir medeniyeti, memleketi… Hiç de ‘satılmış’ hissettirmez kendisine hizmet edeni!

Dini, imanı, kitabı, tanrısı, anası, babası paradır… Kolpacıdır ha bir de! Kavgaya sokar, kenardan bakar.

Bir harekata başladı memleketin anlı-şanlı ordusu… Topyekun karar alındı, karşı çıkan karalandı, yaftalandı. Türlü hayallerle ‘yerli-milli’ nidalarla ayan-beyan, açık-seçik aldatıldık ey halkım… Sonra mektuplar çıktı tehditlerin, yaptırım safsatalarının ardından…

Yanlış anlaşılmalar derken 2 adam geldi… Amerikanyanın manyağı tweet salladı: “Bu anlaşma 3 gün önce yapılamazdı. Bunu yapabilmemiz için ‘sert’ bir aşk gerekliydi. Herkes için harika oldu. Hepsiyle gurur duyuyorum” dedi: Fena aşk… Yav şak ha!.. Hele bir de mektup yazmış ya!

Usta gazeteci Rıza Zelyut uyardı… “Alın size Vatan Savaşı! Trump istedi, yarıda kesildi. Daha önce yazdım: Erdoğan ile Trump Japonya’da anlaşmıştı. Bu siyasi gösteriler o plana uygun yürütülüyor. Trump dünyayı kurtarıcıyı, Erdoğan vatan kahramanını oynuyor. Unutmayın ki AKP kökten Amerikancıdır.” Dedi..

Ama hala anlamadı bizimkiler… Yahu adamların ‘yerli ve millileri’ başka! Anlayın artık! Bu kadar kanmaca, kandırmaca olur mu? Öyle değil mi?

Hemen ardından bir başka usta Fikret Bilâ, “Barış Pınarı’nın tarihi kökenleri” başlıklı yazısında verdi asıl noktayı: “Atatürk’ün, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Rusya’dan destek almasına karşın, Sovyetleri değil, savaştığı Batı dünyasına yönelmesine karşın, Batı dünyası Türkiye’yi içtenlikle kucaklamamıştır!”

Ve devamındaki açıklamasında da, “Barış Pınarı ve Batı dünyasının bu harekata karşı durup PKK’nın yanında saf tutmasının önemli nedenlerimden biri, Batı dünyasının Atatürk ve Ulusal Kurtuluş Savaşını hala hazmedememiş olmasıdır! Batı Sevr’den hiç vazgeçmedi…” ifadeleri asıl meselenin özüne yağ sürüyordu!

Evet, Batı Sevr’den hiç vazgeçmedi… Ne Sevr’den, ne seferlerinden!

İsmail Saymaz, alıyor sözü ve… “Kıbrıs’ı kurtarmış, afyon kotasını iptal etmiş, Öcalan’ı almış ve Irak işgaline hayır demiş Bülent Ecevit’e Clinton ile çekilmiş bir fotoğraftaki nezaketinden ötürü 20 senedir hakaret yağdıranlar, Trump’ın gönderdiği kepaze mektup için gıkını çıkarmıyor.” Demiyor mu?..

Heketten, o sari kutuni başi, başumuza kim yavşatti?.. Ula, siz oğune donunuzdaçi gendi fuşçiluklarunuza bakun… Kopeliluk etmayun!

Bu arada ne oldu biliyor musunuz… Biyogüvenlik Kurulu kaldırıldı, GDO’lu ürünlerin önü açıldı! Yani ülkemize özgü biyoçeşitliliği yok edecek, GDO’lu ürünler yetişebilecek, bize özgü olan yerli ürünlerimiz bir bir yok olacak. Bu topraklarda artık yetişemez olacak. Hani Amerikanyacı şirketler var ya…

Alın size harekat…

Ha, bir de bu arada, ‘Barış Pınarı Harekatı’nda yaşamını yitiren piyade üsteğmen hakkında ‘terör örgütü üyeliği’ soruşturması yürütüldüğü ortaya çıktı… Sahi, şehit düşünce düşer mi soruşturma da!..

Ve bir de, TBMM’de görüşülen yeni düzenlemeye göre; ‘Çocuğun ‘birlikte olduğu’ kişi ile arasındaki yaş farkının 10’un üzerinde olmaması durumunda, çocuk tecavüzcüsü ile evlenme şartı ile af ve cezada indirimi olabileceği görüşülüyor. Bu yasayı görüşen de onaylayan da sapıktır! Ve hatta böyle bir öneriyi TBMM gündemine getirip tartıştıran, ağzının ortasına yumruğu indirmeyen de!.. Ulan, adı çocuk adı! Dokunulmaz!

Atatürk; Nutuk’u, CHP’nin, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara’da toplanan 2.Kurultayı’nda, 6 günde, 36.5 saatte, söylemiştir. Atatürk, Nutuk’ta, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışından o ana kadarki tarihî olayları tahlil ederek, yorumlayarak ve sonuçlar çıkararak, belgelere dayanarak, anlatmıştır.

Ülkemizin içinde bulunduğu durumu daha iyi anlamak ve çözüm yolları bulmak için herkesin, Nutuk’u okuması gerekir. Hele de, ‘manzara-i umumiye’ bölümünü okuyunca, ülkemizin günümüzdeki durumunun o döneme çok benzediğini göreceksiniz… Nutuk okuyun Nutuk!

Sıraya dizildi birbirinden güzel yürekler/ Birbiri ardına koşarak gidiyorlar/ O bilinmez, elmas ışıklı öte dünyalara… Ve bize ahuzar düşer, yad ile, anlar ile… Doyamadın gülmeye… Güle güle Süleyman, güle güle… Her rastladığına selam söyle!

Bir güzel dost daha göçtü bu dünyadan hoş sedalar bırakarak… Ve o lanete karşı verdiği yaşam mücadelesini kaybetti Süleyman Kalyoncu… Ruhu şad olsun! Sadece ailesinin değil hepimizin başı sağolsun.

Rize’nin yetiştirdiği güzel insanlardan, siyasetin ve ülke tarihinin canlı tanığı, köy yolları ve köy kooperatifleri mimarı… Siyasetçi, mimar, CHP eski Milletvekili ve eski Köyişleri Bakanı Ali Topuz’u da, CHP’nin duayenlerinden eski Kültür ve Turizm Bakanı, uzun yıllar CHP üst yönetiminde özveriyle hizmet veren ve bir dönem de Cumhuriyet Gazetesinde birlikte çalıştığımız Orhan Birgit’i de kaybettik geçen hafta!..

Atatürk ilke ve devrimlerinin savunucusu, bilim insanı ve yazar Prof.Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı da, katledilişinin 20. yılında saygıyla anıyoruz. Ruhları şad olsun…