Karga Gak Demeden
19-11-2019
Ömer ŞAN

Ankara Deminden Rize Nemine!

Belki siz bilmezsiniz, bizim buralarda yağmur haftada 2 gün yağar, biri 3 diğeri 4 gün sürer… Derler! Ama iklim değişti ya, ‘küresel iklim krizi’ baş gösterdi ya… Bizimkilerin de dibine vurdu krizin nemi!

Hani bizde yağmur, nem, dedikodu ve siyaset bol ya… Bakmaz kimsenin dinine imanına, boyuna posuna ya! Aynı onun gibi Ankara ile Rize arası…

Siz alın HES’leri, taşocaklarını, sahil ve yayla yollarını… Biz verelim dere ıslahlarını, deniz dolgularını, doğal yaşam alanı katliamlarını… Canınız neresinden çekerse artık!

Hani memlekette, adına ‘şehir’ denen hastaneler var ya, ‘hasta garantisi’ verilmiş, köprüler var, ‘geçiş garantisi’ verilmiş… Ama maliyeti, hesabı-kitabı yapılmamış! Siz bilirsiniz.

Hastaneler nedeniyle devlet zarara uğratılmış, dedi, devletin en üstleri… Deyince muhalefet veya muhalifler, oluyor hain! Uyarıyorlar, olmadık hakaretler yiyorlar! Ekonomi malum ama algısını yapmak suç! İyi deyip iyi olacağız inşaallaaahhhh!

Mesela Sayın Cumhurbaşkanı, ’emekli maaşlarının insani düzeyde olduğu’nu söylemiş… Ama bu söyleyiş bizce Sayın Cumhurbaşkanı’nın değil AKP Genel Başkanı’nın ifadesi olsa gerek! Çünkü Cumhurbaşkanı emekliler gibi EYT’lilerin de hakkını savunur, diye düşünmek istiyoruz!

Öyle olmazsa eğer, o zaman sanırım ben ve benim gibi aynı düzeyde olanlar insani vasıfları kaybetmiş sayılıyor! Bizde düzey yok çünkü düzey!.. Ama düzen?.. Hep aynı! Düzen buysa, düzey de bu herhalde?..

Hani bizde bu tür olaylarda ‘adamın dibi’ olunuyor ya… Yada birileri veriyor dipten fıskiyeyi, basıyor gazı…

Ama Gümüşhane’nin, 12 bin yıllık Dipsiz Gölü öyle olmadı… Tepeden inip, yardılar tarihi ortasından ve dibinde hazine aradılar güya! Ulan denyo beyinsizler, aklı kıçının orta yerinde olan boklu götlüler… Ulan asıl hazine orası idi orasııı… Dünyanın hangi bir yerinde var böyle bir hazine daha?

Biliyorsunuz Bakanlık olaya el koymuş… Arkadaşımız DHA bölge müdürü Muhammet Kaçar günlerce bu olayı işledi haberlerinde ve son olarak bunu, bakanlığın olaya el koyduğunu ve Dipsiz Göl’ü yok eden sorumsuzların açığa alındığını bildirip bölgeden ayrıldı!

Pekiii… Bir başka dipsiz göl daha var mı ki? Veya… Bu açığa alınma olayı Dipsiz Gölü geri getirecek mi? Keşke o katliam olmadan, olacakları görebilse ve izin vermeseydiler!..

Yani, böyle olursa 12 bin yıllık Dipsiz Göl geri gelecek mi? Açığa alırlar ve yargılarlar ise göl yeniden oluşur mu? Ki… Ondan sora soğeyirum da oliyirum çöti… Bi dibunuz kalmişti… Ola dibsuzler!

Kısa adı LÖSEV olan Lösemili Çocuklar Vakfının gönüllü her şeyi ve Başkanı Dr.Üstün Ezer, Lösev’in tarım ilaçsız doğal mandalina ürettiğini açıkladı ve kamuoyuna duyurdu… Gerçekten kayda değer bir gelişme…

Ancak unutulmasın ki, Rize ve yöresinin bütün mandalina ile portakal üretimleri tamamen doğal, zirai ve kimyasal ilaç kullanılmadan, çayı gibi dünyada üzerine kar yağan tek narenciye ürünüdür!.. LÖSEV için bölgenin bütün bahçeleri seferber olur… Unutmayın, aklınızda dursun en azından.

Aynı zamanlarda yaşadığımız bir başka ilginç olay ise ülkemizdeki ‘mükemmel ekonomik şahlanışın’ gereği olarak ülkenin hemen her köşesindeki birçok caminin hazineye gelir getirmesi için ‘satış veya kiralamaya’ çıkartıldığı haberlerinin gelmesiyle…

Mesela bunardan bir tanesi de Zağnos Paşa Camii… Camiyi satan ise Balıkesir Büyükşehir Belediyesi imiş. İddiayı gündeme getiren Balıkesir’in eski belediye başkanı ve Balıkesir Milletvekili İsmail Ok.

Mesela Zağnos Paşa Camii, Ulusal Kurtuluş Savaşında, kubbesinden sökülen kurşunlarla mermi yapılan camidir! Atatürk’ün, Türkiye’de ilk ve son hutbesini okuduğu camidir. Utanın… Diyor, Ok!

Yahu yeter be… Dini sattınız, imanı sattınız, memleketin durumu ortada! Zağnos Paşa Camii bu, Zağnos Paşa Camii… Tarih okuyun biraz yahu!

İki sene önce not düşmüşüz köşemize, demişiz ki… Osmanlının çöküşü, Ulusal Kurtuluş Mücadelesi ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda ne kadar emperyalist işbirlikçi, İngiliz-Fransız uşağı ve bilumum satılmış ajan varsa, hepsine sahip çıkıp adlarını veriyor, anıyor, yad ediyorsun!.. Sonra da sen vatansever, muhalifler hain!

Biz de bugün bunun üstüne sadece ‘yavşak’ yazıp, ekleyerek yeniden yayına veriyoruz!.. Uyar mı?

Neyse ki fazla uzatmayalım da Haziran 1912’den… Bugüne uzanan sürece bakalım… Kimler geldi kimler geçti? Ammaaa… Ekonomi tik, tik, tikirinde…

O zaman… Alın size Tevfik Fikret! Han-ı Yağma… Ceyhun Atuf Kansu’nun düzenlemesiyle…

“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,/ Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!/ Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say/ Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,

Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;/ Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay… /Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,/ Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar/ Gurur-ı ihtiıamı var, sürur-ı intikaamı var./ Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar./ Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,/ Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!..”

Artık bundan sonrasını da siz bulun… Biz Ankara’nın deminden, Rize’nin neminden bıkmayız illallah!