Bilal Kayabay

HALK DALKAVUKLUĞU

Bu ülkenin sefaletinin, felaketinin baş sorumluları, fakir fukara halk ve onun dalkavuklardır. Bırakın bu yokluk, yoksulluk, geçim sıkıntısı edebiyatını.

Her anlamda sefaleti yaşatanları işbaşına getirenler, alkışlayanlar tapınanlar bu sefaleti yaşayanlar değil mi. O fakir fukara değil mi döndüren bu zulüm çarkını.Bu sefaletin sorumlularını seçenler, biat edip tapınanlar, başka ülkenin halkı mıdır.

Kimse bana cahilliklerinden falan söz etmesin. Görünen köy kılavuz istemez. Su akıyor göz bakıyor ıslık çalmaya ne hacet.

Taciz, tecavüz, yolsuzluk, hırsızlık, cinayet daha aklınıza gelen gelmeyen bilumum melanet, nasıl oldu da son on yedi yılda, yüzde yedi yüz arttı. İnsan olan yaratık, bir düşünmez, bir sorgulamaz mı.

Kendi, ekmeğine katık, hatta ekmek bulamazken, yedi sülalesinin hiç bir zaman, adını bile duymadığı yiyeceklerle donanmış iftar sofralarını hiç görmez mi.

Burda bir anımı anlatayım. Yetmişli yıllardı. Bir grup arkadaşla, ülke sorunlarını tartışıyoruz. Ben gene halkın, aymazlığından, çıkarcılığından, ihanetinden söz edince, fena halde bozuldular. Hatta biri, iyi ki alet üstümde yok. Halkımız hakkında böyle sözler söyleyen sen bile olsan ağzına sıkardım diye efelendi. Verdiğim yanıtı burda söylemiyim. Beni biraz tanıyanlar bilir neydi.

Şimdi geliverdi aklıma. Memleketten ahbaplar, yahu bizim çocuklar, Ankara’da üniversiteye başladı. Yanlarına zaman zaman uğrayıp sahip çıkın, dediler.

Bir akşam, bana geldi. Bir uygun zamanda şu çocuklara gidelim, geç kalmadan, dedim.

Dün yolum düştü uğradım. Bir daha gitmem. İyi ki sen yoktun. Sille tokat girişirdin, sıpalara. Aslında gereken de oydu dedi. Öyle bir semtte, lüks bir daire tutmuşlar. İçeri girdim, elektrik yok. Duvarda gaz lambası, yerde kıl çullar, sefìl bir ortam. Yahu çocuklar, bu ne hâl, ihtiyacınız var da niye bize haber vermediniz, diye kızacak oldum. Yok, abi, öyle değil, halkımız nasıl yaşıyorsa devrimcilerde öyle yaşamalı, demezler mi.

İşte o zaman senin olmadığına sevindim. Çünkü sen çıldırır, ulan geri zekâlılar, sıçarım sizin halkçılığınıza, devrimciliğinize. Devrim, halkı bu sefaletten kurtarmak için yapılır. Onun sefaletini paylaşmak için değil der; girişirdin tekme tokat. Aslında da gereken de oydu dedi.

Birkaç dakika derin bir sessizliğe gönüldük. Sonra öfkeli bir gülme krizine girdik. Diyeceğim, bu tür dangalaklıklar mahkûm etti, ediyor bizi bu kahrolası düzene.

TECAVÜZLER CİNAYETLER

Kadın cinayetlerinin canileri, lamı cimi yok,  eğitim sistemidir.

Daha, anaokullarından başlayarak, eğitimi, hurafeci safsatacı, aklı uçkurunda  geri zekâlı din tacirleri eyyamcılara bırakırsanız olacağı budur. Ne bekliyordunuz.

Dört yaşındaki bir çocuk, düne kadar kucağında, hopucuna büyüdüğü halasına, sen kadınsın, senin elini tutamam; anasına, sen kadınsın, senin kazandığın para haramdır diyorsa, dedirten bu aşağılık, kepaze sistem sürdükçe, bu canavarlık, bu canilik, bu karanlık sürecektir.