Gökhan Dede
SMMM
 06.03.2020.

Değişik faaliyet alanlarındaki birçok meslek örgütü yöneticileri kadın ve erkek üyelerden oluşmaktadır. Bu devlet aygıtında da böyledir.

 Kadınların ve erkeklerin birlikte yer aldıkları örgütlerin yaşamlarını devam ettirebilmeleri için örgüte, her iki cinsten de maddi ve manevi katkı gelmektedir. Bu nedenledir ki, yapılması gereken hizmetlerden, verilmesi gereken haklardan yararlanma konusunda ayrım söz konusu olmamalıdır.

Kadın meslek mensuplarının cinsiyete dayalı ayrımcılık nedeni ile sorunlarla karşılaşıp karşılaşmadıkları sorgulanabilir.

Muhasebe ve mali müşavirlik mesleği de geniş bir üye yelpazesine sahip mesleklerdendir. Meslek mensuplarının profili incelendiğinde hâlâ her eğitim seviyesinden, neredeyse her türlü çevreden meslek üyesi mevcuttur. Böylesi bir mesleği hem kadınlar hem de erkekler tercih etmektedirler. Ancak mesleği icrada yetki almış kadın ve erkek sayısı istatistiksel olarak karşılaştırıldığında kadınların sayıca azlığı dikkat çekmektedir. Bu durum cinsiyete dayalı ayrımcılıktan da kaynaklanıyor mu, irdelemek lazım.

Kimi bireylerin, anlayışların insanları cinsiyet, ırk, din, mezhep ve benzeri özelliklerine göre sınıflandırma eğiliminde olduklarını görmekteyiz.

Böyle bir sınıflandırmayla kişilerin bireysel özellikleri göz ardı edilebilmektedir. Kimi durumlarda dahil olduğu gruba atfedilen özellikler nedeniyle eşit olmayan muameleye tabi tutulabilmektedirler.  Bu durumda ayrımcılık ortaya çıkar.

Yasalarımıza göre demokratik hakların kullanılması olarak bildiğimiz seçme ve seçilme hakkı konusunda yasal her hangi bir kısıtlama yoktur. Ancak, yasal kısıtlama olmamakla birlikte, ülkemizde diğer birçok faaliyet alanlarındaki kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi, mali müşavir meslek örgütlerinin yönetim, disiplin ve denetleme kurullarında yer alabilme konusunda cinsiyet bazında temsilde oransızlık söz konusudur. Yani, yönetsel yapıda erkek egemen bir yapı mevcuttur.

Neticeleri itibarıyla, “erkek egemen toplumun” belirtileri mali müşavir ve yeminli mali müşavir meslek odalarında da çok bariz olarak görülmektedir. Gözlemlerim odur ki, toplumda kadınların mali müşavirlik mesleğini yapamayacağına dair ön yargılar ortadan kalkmıştır. Hatta görece daha disiplinli ve düzgün çalıştıklarına inanıyorum.

Bu olumsuzluğa ilişkin olarak, kadın meslek mensuplarından bazı haklı eleştiriler gelmektedir. Ancak sonuç henüz onların lehine dönüştürülememektedir.

Bu eleştiriler genellikle, “Sivil toplum örgütlerinin yönetimlerinde (odalarda, derneklerde) erkek egemenliği nedeniyle, kadınlara yeterince yer verilmiyor biçiminde yapılmaktadır. Burada kullanılan ifade, yer verilmiyor biçiminde olunca, sanırım erkek meslek mensuplarına biraz haksızlık yapılmaktadır. Kadınların bu örgütlerde sayıları oranında görev al(a)madıkları doğrudur. “Erkek egemenliği nedeniyle yer verilmiyor” demekten ziyade, “Yer almadıkları ya da alamadıkları” demek, belki daha doğru bir ifade olur. Sebeplerinin neler olduğu tartışılabilir olmakla birlikte, bilinen bir gerçek var: O gerçek, yasal engel olmamakla birlikte mali müşavir meslek odalarında ve hatta derneklerinde de cinsiyet bağlamında temsilde oransızlığın olduğudur.

Ancak, bu sorunun tümüyle erkeklerin baskısından kaynaklı olduğunu söylemek tek başına haklı bir gerekçe değildir. Türkiye genelinde kadınlarımızın çalışma yaşamına (iş) daha aktif olarak katılmalarına karşın, kurum ve kuruluşların yönetimlerine yeterince katıl(a)mamaktadırlar. Temsilde ciddi bir oran farklılığı söz konusudur. Bunun çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Ancak bu konudaki genel kanı ya da gözlem şudur: Bu tür kurum ve kuruluşların organlarında yer alma konusunda kadınların erkekler kadar istekli olmadıkları, cesur davran(a)madıkları, olanakları, ailevi bağlamda görev işlevleri bu kurullarda çalışmaya pek uygun ya da olanaklı olmadığı nedeniyle etkinlik göster(e)medikleri şeklindedir.

Hatta kadın meslek mensubu ister evli ister bekâr olsunlar, mesleğin zor ve yoğun koşulları sebebiyle kimi ailevi sorunlar yaşayabilmektedirler. Bu nedenle kadın meslek mensuplarından kimileri bu problemler nedeniyle meslek değiştirmeyi düşündüklerini olmaktadır.

TÜİK’in 31.12.2019 verilerine göre 83.154.997 kişilik Türkiye nüfusunun 41.721.136’sı erkek (% 50,17), 41.433.861’i (% 49.83) ise kadın nüfusundan oluşmaktadır.

Serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir meslek odalarında kadın-erkek sayısal durumu Türkiye genel nüfus sayısındaki kadın-erkek oranları kadar eşit sayıda olmamakla beraber, yıllara göre artan oranda mesleğe girişler olmaktadır.

Türkiye genelinde TÜRMOB’a bağlı 76 SMMM ve 8 YMM olmak üzere toplam 82 meslek odası bulunmaktadır.

Bu odalarda serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir meslek mensupları cinsiyet dağılım tablosu ve oranları aşağıdaki gibidir:

Erkek: SM 6.513, SMMM 76.377, YMM 4.379 Toplam: 82.229

Kadın: SM 1.401 SMMM 31,943, YMM 386 Toplam: 33.730

(Bu istatistikî veriler TÜRMOB Web sitesinden alınmıştır.)

2019 dönemi SMMM ve YMM odaları seçimleri sonrasında oluşan yönetim, disiplin ve denetleme kurulu üyeleri içerisindeki kadın meslek mensubu sayılarına baktığımızda, muhasebe ve mali müşavir meslek örgütlerinde de “erkek egemen toplumun” tüm sonuçlarını görmekteyiz.

TÜRMOB’a bağlı serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir odalarının 2019 yılı seçimleri sonrasında bu odaların web sitelerinden aldığım bilgilere göre yönetim, disiplin ve denetleme kurullarında yer alan kurul üyeleri oldukça az sayıdadır.

Örneğin üst Birlik TÜRMOB’un yönetim ve denetim kurullarında hiç kadın üye yoktur, disiplin kurulunda yalnızca bir kadın üye vardır.

Türkiye genelinde hangi meslek odasının hangi kurulunda kaç kadın ve kaç erkek meslek mensubunun yer aldığı, hangi oda kurullarında hiç yer almadığına ilişkin detayları okuyucuyu yormamak için bilerek yazmadım.

Yıllara göre önemli sayısal artışa ve isteğe karşın, mali müşavir kadın meslek mensuplarının, mali müşavir meslek örgütlerinin yönetim, denetim, disiplin kurullarında, kısacası karar mekanizmalarında oransal bazda yeterince yer al(a)madıklarını ya da yer almalarına yeterli fırsatın tanınmadığını söylemek mümkündür. Görüleceği üzere oda organlarında temsilde, kadınlar aleyhine ciddi bir orantısızlık vardır.

Birçok SMMM odasının bazı kurullarında birer kişi de olsa kadın meslek mensubunun yer alabildiği görülmektedir.

Ancak, üst birlik TÜRMOB’da 2019 seçimlerinde de bu yine mümkün olmamıştır. Zaten TÜRMOB tarihinde yalnızca 1990-1991 dönemi yönetim kurulunda bir (Prof. Dr. Nalan Akdoğan), ve 1994-1996 dönemi yönetim kurulunda da bir (Prof. Dr. Yüksel Koç Yalkın) kadın meslek mensubu yer alabilmiştir.

Mali müşavir meslek örgütlerinde seçim sonuçları, kadınların erkekler kadar güçlü olma ve örgütsel kararları etkileyebilme olanaklarına sahip olmadıklarını göstermektedir. Erkeklerin adeta “kadın rakipsiz lider” seçilmeleri, daha açıkçası, yukarıda da belirtildiği üzere tüm oda başkanlarının erkeklerden oluşması, cinsiyetler arasındaki tarz ve strateji farklılıklarından kaynaklandığı da söylenebilir. Tablo bu olunca, “Mali müşavir meslek örgütlerinde lider olmak fiziki güç mü gerektiriyor?” diye düşünenler de olacaktır!

Öyle ki, örgütsel yapının oluşum kurallarını bilmeyenler bu sonuçları görünce “Mali müşavir meslek örgütlerinin yönetsel yapısındaki belirli örgütsel davranış kalıplarını (kurallarını) erkekler mi belirliyor?” diye düşünebilirler.

Kadınların, özellikle politikada ve bürokraside olduğu gibi, meslek odalarının yönetim, denetim ve disiplin kurullarında da daha az yer edinebildikleri bir gerçek!

Üzülerek belirtmek gerekir ki bu, yalnızca SMMM/YMM meslek odalarının ve TÜRMOB’un değil, Türkiye’nin gerçeğidir.

Nitekim ülke geneli için yapılan çeşitli araştırmalar sonucu elde edilen veriler, devletin en üst kademelerinden en küçük birimlerine kadar çeşitli kurum ve kuruluşlardaki unvanlar (mevkiler, makamlar) ile, çeşitli meslekler ve meslek kuruluşlarında kadınların erkeklere oranla daha az yer edinebildikleri ya da TÜRMOB ve ona bağlı kimi odalarda olduğu gibi birçok kuruluşun organlarında yer al(a)madıklarını göstermektedir.

Kadınların oda organlarında hak ettikleri yeri alamamış olmaları, onların, birlikte hareket edememelerinden, etkin bir dayanışma örneği sergileyememelerinden kaynaklanmaktadır da diyebiliriz.

Ancak duyarlı vatandaşlar, meslektaşlar birbirlerine “Türkiye nereye gidiyor, meslek odaları nereye gidiyor?” diye soruyorlardır. Oysa sormaya ne gerek var, her şey istatistiklerle bile çok belirgin değil mi? Çünkü kimi anlayışlarca kendisine yalnızca belli görevler bahşedilmiş(!) olan kadınlar hayatın diğer alanlarında yok sayılabiliyorlar.

Kadını sosyal yaşamdan, çalışma alanından alıkoyan bir ülkenin ve mesleğin gideceği yer bellidir: O yer, daha anti demokratik, oligarşik, erkek egemen bir yönetim yapısı ve onursuz bir gelecektir! Bu işi planlı biçimde yürütenler, yönetenler var mı, bunu bilmek bile istemiyorum. Ama bunlar,  kadının ikinci sınıf vatandaş konumunun sürgit devam etmesini, doğal karşılanmasını, bekliyorlarsa, önümüzdeki süreç içerisinde yanıldıklarını göreceklerdir, diye düşünüyorum!

Örgütlerde bundan böyle kadına ve erkeğe ilişkin tanımlamaların, görevlendirmelerin örgütün yapısına da bir biçimde yansıyacağı, cinsiyet kavramının, bireyden bağımsızlaşarak erkek egemen örgütsel yapıları da etkileyeceği düşünülmelidir. Zira bireyler, örgütsel yapının temel değerlerine göre, kimliklerini oluşturarak yönetsel rollere uygun şekilde davranabilirler.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu olsun.

Saygılarımla.