Salih Altun

Günlerdir koynumuzda Corona, dilimizde infaz yasasıyla yattık kalktık. Muhalefet partileri, özellikle de CHP bu yasanın adil ve eşitlikçi olmadığı noktasında itirazlarını sıraladılar. Pek çok noktada haklıydılar da…

Tüm itirazlara rağmen, içine benden gayri her şeyin konduğu meşhur ÇORBA YASA( Pardon Torba Yasa) 14 Nisan 2020 günü kabul edildi. CB imzaladı, RG de yayımlandı. Yürürlüğe girdi. Dışarıdakiler yetmezmiş gibi kodeste ne kadar has evlat, örnek vatandaş varsa dışarıya çıkacak. Rüşvet alan,veren serbest; avrat ıslatan, hasmını hacamat eden, mermi manyağı yapan, aval kerizleyen serbest artık. Bunları yazan, söyleyen Zülf-ü yare dokunan ise içerde,”Mapusane çeşmesi” türküsüne devam…

YASANIN OYLAMASINDAKİ OY DAĞILIMINA BAKALIM:
EVET:279, HAYIR:51

MECLİSTEKİ DAĞILIM:
EVET CEPHESİ :341
HAYIR CEPHESİ :248

FİRELER:
EVET CEPHESİ :62
HAYIR CEPHESİ : 196

İçeriğini burada tartışmayı anlamsız buluyorum. Kaldı ki bu konuda söylenmeyen kalmadı. Ben meclisteki son oturumu analiz etmeye çalışacağım.

Gerçek şu ki bu, tamamen tepeden inme, meclisi yok sayan bir tasarıydı. Buna karşı göğüs göğüse bir hukuk mücadelesi verilmesi gerekirdi doğal olarak. Nasıl olduğuna bakalım.

Bu tür mücadelelerde, gücü az olan birlikler, karşı tarafın sayısal üstünlüğünü kırabilmek için doğal olarak siperlerini daha canla başla savunurlar. Fiziki gücü, sayısal gücü fazla olan birliğinse “Nasıl olsa kazanırız, düşüncesiyle gevşemesi olağan karşılanabilir.

Bu, savaş sanatının en basit kuralıdır ve tarihte küçük birliklerin zaferiyle sonuçlanan onlarca örneği vardır. En yakınına da 100 yıl önce bu topraklarda tanık olduk.

GELELİM TABLONUN ANALİZİNE…

Bu hukuk savaşında Kurtuluş Savaşı’nı, Atatürk’ü dilinden düşürmeyen cephenin sayısal gücü daha azdı. Kazanmak için daha çok çaba harcaması gerekiyordu.

Öyle mi oldu peki? Bakalım:

196 asker firar etmiş. Mevzide kalan sadece 51 asker.

Kurtuluş savaşını reddeden, sıkışınca adını ansa da Atatürk’ü asla sevmeyen cephe ise sayısal olarak daha fazla. Yani 40-50 kişi eksik de olsa fark etmez.

Onlarda siperlerdeki durum nasıl:

Firar eden 62. Mevziyi terk etmeyenlerse 279. Her haliyle hasta olduğu belli olan D.Bahçeli bile oturum sonunda da olsa oylamaya katılmış.

ŞİMDİ BANA BAKIN kendini zaman zaman MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİ diye tanımlayanlar. En azından onun izinden yürüdüğü iddiasında olanlar.

Siz bu mücadelede; “Çoğunluk onlarda. Nasılsa kazanamayız.” diyerek siperleri terk ettiniz. Davranışınızın başka bir izahı yok!

Mustafa Kemal’in askerleri böyle miydi? Onun yolunu böyle mi izliyorsunuz siz? Onun  askerleri; “Düşman  çok kalabalık, nasıl olsa kazanamayız.” diyerek cepheden firar mı etmişlerdi. Firar edenlere nasıl davranmıştı Mustafa Kemal? Hatırlayın.

Siz, hacca giden topal karıncanın hikayesini dinlemediniz, okumadınız belli ki. “Menzile varamasam da o yolda ölürüm ya…!” diyen topal karınca kadar olamadınız.

Dava uğruna mücadele sayı değildir duruştur efendiler. Siz duruşunuzu yitirmişsiniz, sizin sözde mücadelenizi kim ciddiye alır, sizden kim korkar Allah aşkına!

ÜÇBEŞ İSTİSNA HARİÇ; Ruhunuz bitmiş, davanız kalmamış sizin. Yazıklar olsun!

MUSTAFA KEMAL SAĞ OLSAYDI SİZİ DİVAN-I HARBE SEVK EDERDİ BE!