Salih Altun

Genç bir ressamın ustalık testine ilişkin bir öykü vardır.
Ustasının önerisiyle, yaptığı resmi kent meydanına koyar
delikanlı. Üzerine de “Beğenmediğiniz yerleri işaretleyin.” yazar.
Ertesi gün resmin başına gittiğinde şok geçirir. Çünkü resimde
işaretsiz yer yoktur. Moral bozukluğuyla ustasına koşar.” Benden
ressam olmaz.” der. Usta sakindir: “Aynı resmin bir kopyasını
daha yap ve aynı yere koy. Üstüne de “Beğenmediğiniz yerleri
düzeltin.’ diye yaz,” der. Delikanlı söyleneni yapar. Sabah resmin
başına gittiğinde resmin aynen koyduğu gibi durduğunu görür.
Resmini paramparça edercesine eleştirenler, kendilerinden daha
iyisini yapmaları istendiğinde, ortalıkta yokturlar.

Bu sembolik bir öykü elbette; ama özde doğru. Dünyanın en
kolay ve en zahmetsiz işi olan yıkmak konusunda bunca hevesli
olan insanoğlu, yapmak söz konusu olduğunda meydanda yoktur.
Çünkü yapmak zahmetlidir. Düşünmek ister, emek ister.
Başkalarını yargıladığın biçimde yargılanmayı göze almanı
gerektirir. Gelelim konumuzun siyasete yansımasına:

İktidarı olumsuz yönleri nedeniyle eleştirmek. Dünyanın en
kolay işlerinden biri. Bu, benim de en sık yaptığım işlerden biri.
Hiç de zorlanmıyorum açıkçası. İktidar o kadar hata yapıyor, o
kadar malzeme sunuyor ki bunları bir sistem içinde dile getirmek
için gözü karalık dışında çok özel bir meziyete gerek de yok.

İyi de bu, kendimizi rahatlatmak, bir grup yakın arkadaşın
yüreğini soğutmak dışında ne işe yarıyor? Bakıyorsunuz en yakın
ve sizden daha sert iktidar muhalifi arkadaşlarınızın çoğu bile
birtakım korku ve kaygılarla; bırakın yazmayı, yazdığınızı
yorumlamayı; yazdığınıza beğeni koymaya bile korkuyor.

Sade yurttaşın biraz okumuşu, biraz delisi olarak etki
alanımız ne kadar? Yaptığımız eleştirilerin, toplumun sosyal ve
iktisadi yapısına olumlu bir yansıması oluyor mu? İktidarın kötü
yaptığını yazıyoruz. Bunda haklıyız da. Ama daha iyisini nasıl
yapacağımız konusunda bir önerimiz var mı?

İktidarın yaptıklarını eleştirmeye odaklandığımızda onun
kuyruğuna takılmış olmuyor muyuz? Böylelikle onun öldürüp en
azından yaralayıp önümüze koyduğu nesneyi ya da kavramı
gagalamaktan başka ne yapıyoruz? Mantıklı bir cevabımız var mı?
Bireysel olarak, bu işe yaramaz tavrımıza anlayış gösterdik
diyelim de ülkeyi yönetme iddiasında olanların da bu kısır
döngüye saplanmalarına ne diyeceğiz? Geçen haftalara bakalım:
İktidar ülkeyi batırmaya dönük uygulamalar dışında kayda değer
hiçbir şey yapmadı. Ne yaptı peki? Ortaya Ayasofya’yı attı.
Muhalefet bu gündeme yeterince üşüşmeyince Atatürk kondu
hedefe. En tepeden hain imasında bulunuldu. Ardından iktidarın
ibrikçibaşısı lanet okuyarak devreye sokuldu.

“Memleket uçuyor!” derken, Türk lirası uçurumdan, yabancı
paralarsa zirvelerde uçarken ortaya “Sosyete Damat” düşüverdi.
Tüm muhalif cephe Damat’a sallamaya başladı her zamanki
eğilimiyle. Ardından bütün bakanların ”Berat’ın yanındayız.

Berat’ı size yedirmeyiz!” yolundaki destek mesajları yağdı
başımıza. Hepsi necefli maşrapa gibi Saray damadının yanına
diziliverdiler. Kendilerini biz tayin etmediğimiz için bizim fukara
damatların yanında olmaları beklenemezdi zaten.

Yeniden muhalefete dönelim. Damat’a dönük bu salvolar,
vatandaşın desteğini tümden yitirmiş, en sevimsiz ve en başarısız
bakanı koltuğuna çakmaktan başka neye yaradı? Erdoğan’ın
“Damadımı size yedirmem!” anlayışıyla ona dört elle sarılacağını
bilmiyor muydunuz? Yaptığınızın işsiz güçsüz ihtiyarların eşik dibi,
ceviz ağacı gölgesindeki muhabbetlerinden ne farkı var
kardeşim?

CHP ve İyi Parti, bu ülkeyi yönetme iddiasında olan partiler
değil mi? Öyleyse onların genel başkanları, ne diye damatlıktan
başka hiçbir ağırlığı olmayan bir kuyruğu muhatap alır ve onu
eleştirirler. Neden onu en üst seviyeden muhatap alır da
büyütürler. Bunun tembellikten başka bir izahı var mı?

Kurarsınız bir gölge kabine. O kabinedeki her gölge bakanınız
kendi alanına giren konularda eleştirilerini, çözüm önerilerini
sunar. Hazine ve Maliye Bakanı hedef alınacaksa onu sizin gölge
Hazine ve Maliye Bakanınız muhatap alır.

Muhalefetin görevi, iktidarın önüne koyduğu çoğu çöplük
olan gündemi eşelemek, orada bulduklarını gagalamak değildir.
Gündem oluşturamayan; kendi gündemini toplumun önüne
koyup tartışılmasını sağlayamayan muhalefet, iktidar adayı
olamaz.

-Mış gibi muhalefetle menzile varılmaz. İktidarın kuyruğuna
takılıp da oyalananların baş olma iddiaları, koskoca bir yalandır.