Özer Topçu

Okuyup da ne olacaksınız sürecini biz 78’liler yaşadık. Bütün lise mezunlarına denilen şey buydu. Bunu bütün örgütler kendi içlerindeki yoldaşlarına dediler. Bu çağrıya devrimci olan herkes uydu ve okul yerine devrimci mücadeleye katıldı. Devrimci kurala uymayanlar okudular. Ne kadar okudular bilemem ama okudular. Bürokrat olarak zamanla sisteme entegre oldu bunların çoğu. Lise de örgütlenemeyen gençlerin bir kısmı ise üniversite de devrimci oldu ve oradaki eylemler esnasında  tutuklandı, bazıları ise öldürüldü. Üniversite bitirmeleri ellerinden alındı.

Karşı devrimin o tecrübeli yaptırımları buralara kadar el attığını ileri zamanlarda ancak fark edebildik. Solcu kıyım makinası gibi çalıştılar adeta. Tüm bu çalışmaya rağmen devletin içine dail olan solcuları da sendikalarda gösterdikleri çıkışlarıyla tespit edip, çeşitli gerekçeler ile tasfiye ettiler.

Bu giriş benim çok zamandır düşünüp süzgeçlediğim görüştür. Hatta yer yer daha ileriye de taşıdığım oldu. Çok büyük olasılıklar, örgütlerin hepsinin içine devlet adam sokarak, orada etkili olmuşlar. Bir gerçek var ki çok zeki olmayan birisi devrimci olamaz. O zeki insanları yöneteceğimiz çatılar altında tutarsak, ileride de bir türlü imha ortamı yaratılır ve yaşamlarını kontrolümüzün altına alırız. Bunu derken bu örgütleri yönetenlerin hepsinin devletin adamı olduğu gibi bir yargıyla söylemiyorum tabi. O zamanın bir çok örgüt yöneticisi şimdilerde ne yapıyor, bilmiyoruz. Zaten gözümüzün önünde olanlar saygınlıklarını biliyoruz. Ancak haberimizin olmadığı epey kişinin olduğunu sanıyorum. Bugün sahte diplomalar ile ülkeyi yönetenleri göz önüne alırsak, bu ülkeye kimlerin ne yapmak istediğini görürüz.
Büyük Türkiye dediğiniz yer tam da buradadır. Emperyalist program dahilinde ülke halkının bir kısmını imha etmekten kendini imtina etmeyecek. ABD Emperyalizminin arka bahçesi olan Latin Amerika ülkelerindeki deneyimlerin hepsini ülkemizde test etmiş, hatta bütün Latin Amerika Ülkelerinde ki yaptıklarının toplamını burada uygulamıştır. Bu deneyi yaparken de bu ülkenin en zeki gençliğini imha ederek, toplumdan soyutlayarak yapmış ve onların devlet bürokrasisine girme ihtimalini lise çağlarında engellemiştir. Bunu yaparken bir taraftan da gerici örgütlenmeyi adeta teşvik etmiştir. Onu da oligarşik yapının içindeki askere ve yargı mensuplarına yaptırmıştır. Bizim ülkenin askeri yani Milli Güvenlik Genel sekreterliği önderliğinde adeta Emperyalizmin bayraktarlığını yapmış, gericilerin daha sıkı örgütlenmeleri için yer yer onlara baskı yapmış, Nusret Demiral, Yekta Güngör Özden gibi gardırop kemalistlerin de yargı baskısı yapılarak gericiliği zirveye taşıdılar. Tüm bunları yaparken yine aynı güçler çeşitli katliamlarla bu süreçlere yön verdiler.
Sonuçta getirdiler o muazzam ülkeyi diplomasızlara teslim ettiler. Kendi kendini yiyen bir amip ülke böyle yaratıldı.
Köyler boşaltılarak 1000 Yıllık üretim ilişkilerini ve o üretim ilişkileri içinde bölgemize entegre olmuş hayvan çeşitleri, tohum çeşitleri de bitirilmiş oldu.
Eski Türkiye denilen Türkiye işte o 1000 Yılda edinilen üretim ilişkilerini çağımıza uyarlayarak yeniden örgütledi, bunların Yeni Türkiye dedileri Türkiye ise tüm bu değerlerin dibine dinamit koydu ve fitili ateşledi. Günümüze geldiğimizde ortada infilak eden bir ülkenin parçalarından oluşan enkaz var.

Diplomsızların (Turki Cumhuriyetlerinde alınan uyduruk diplomaları de yok saymaktayım. AKP döneminde profesör olanların çoğunu da geçersiz görüyorum) ülkesinden doğru siyaset beklemek yanlıştır. Ülkenin kurtuluşu için iki yol vardır.
1- Ya kesintisiz devrimler yapacak devrimci örgütlülük yaratarak işçi ve işsizlerin ayağa kalkmasıyla kapitalizmin yerine sosyalizmi bir devrimle kuracağız….

2-Ya da kapitalist kurallar içinde potansiyeli oldukça yüksek bir örgütlülükle halka gerçekleri yüz bin kere anlata anlata tüm olanları anlatacağız ve onları peşimize takarak demokratik yollarla ezici çoğunlukla iktidar olacağız. İktidar olunca da kendi programımızı yürürlüğe koyacağız. Devletin gücünü halkın çıkarları için sonuna kadar kullanacağız.

Bugün ülkemizi yönetenlerin düştükleri acz durumu ülkesini seven herkesi üzmektedir. Bildiğim bir şey daha var. Bu ülkenin muhteşem bir sol potansiyeli var. Bu potansiyeli harekete geçirmek karşı devrimin önündeki tek yetkili ve de tutarlı engel olacaktır. 2023’e tutarlı davranmamız halinde damgamızı vuracağız. Devleti yönetenlerin haline bakarsak, bizler değil Türkiye’yi, dünyayı bile yönetecek kapasitemiz vardır. Bunu yapmak için de herkes ben de varım demeli… Ben varım demek ilk adımdır.
Bu ülkeye gerçek anlamda sol politikalar gerekli. Tek ihtiyacı budur. Tali gündemlerden arınmış bir onursal yürüyüşün adı olur böyle bir yolculuk…