TEDBİR Mİ TAKTİR Mİ
Uyanıyor, yataktan çıkarken culp… ayaklarınız suyun içinde. Şaşırmakla şaşırmamak arasındasınız. Zaten sabaha kadar, göğün delirten yırtınmasından, yerin feryat figanından, yarı koma halinde debelenmişsiniz, yatakta.
Evi basan su değil. Meskene tecavüz eden çıldırmış yağmur. Nasıl bir çıldırmaksa, pimapenin ek yerlerinden dolmuş içeri.
Birkaç gün önce söylemiştim:
”Memleketin havası da uydu düzene
Hiç bir an’ı bir an’ını tutmuyor
Başı ayrı götü ayrı oynuyor.
Gürlemesi muhkem rahmet yağmıyor.”
Bu yağan da rahmet değil, felaket. Ee bu da doğal. Bunca yolsuzluğa, soysuzluğa, uğursuzluğa, rahmet yağacak değildi ya. TC Devletinin pek muhterem idarecilerinin bahanesi hazır: Allah’tan gelene ne diyeceksin. Hazretler, dindar (!) yaratıklar, söylenecek ne var.
Böylesine ağlaşan göğün, sızlanan inleyen yerin, çıldıran yağmurun yelin şerrinden en ucuz kurtulanlar bizim gibilerdir. Çünkü malımızı bilir tedbirimizi
kendimiz alırız.
Evlerini, yuvalarını sel – çamur basanlar, çok inandıklarını sandıkları, korktukları Allah’ı sorumlu tutuyor; oylarıyla memleketin başına bela ettikleri hazretlere büyük tevekkülle tapınmaya devam ediyor; o konuda burunlarından kıl aldırmıyor; nöbetlerini tutuyor; bu bataklık yollarda beraber yürümeye imanla devam ediyorlar.
Tedbir senden taktir Allah’tan, sözünü her fırsatta dillerine pelesenk edenler, nedense, tedbir almayanlara toz kondurmaz da taktir sahibini suçlarlar. Suçladıklarının, inançlarına göre büyük günah işlediklerinin de farkında olmadan.
Bırak sarhoşu yıkılana kadar gitsin desem, bu sersemler çoktan yıkıldılar da bataklıkta dört elli debeleniyorlar. Ne diyelim… daha bu iyi günleriniz. Beraber sürünün siz bu yollarda…