1930’larda Mustafa Kemal’i batı, diktatör olarak suçlamaktadır. Suçlayanların en önemli argümanı, tek partili düzendir. Mustafa Kemal bu durumdan oldukça rahatsızlık duymaktadır. Buna bir son vermek ister. İngiltere büyük elçisi Fethi Okyar’ı çağırır, ona bir parti kurduracaktır. Okyar’a aynen şöyle der.

  ” Batılılar beni diktatörlükle suçluyor. Suçlama diyorum ama, manzaraya bakınca da öyle görünüyor. Herkes gibi bende faniyim, bu gün yarın, elbet bir gün öleceğim. Öldüğümde geriye bir istibdat, (diktatör, despot) müessesesi kalacak. Ama ben öldüğümde böyle anılmak istemiyorum. Bu yüzden çok partili hayata geçilmesini için senin de bir parti kurmanı istiyorum.” Bunu üzerine “SCF (Serbest Cumhuriyetçi Fırka” diye bir parti kurulur…

 Akp’ nin tecavüzcüleri affetmeye yönelik girişimi anımsattı bana bu anektodu…

 Kadim bir gelenek midir nedir bu?

 Önce kanırta kanırta bir fiili durum yaratıp, sonrada dönüp o fiili durumun ortaya çıkardığı çirkin manzarayı, (fiili durumun özüne dokunmadan) şirin gösterme çabasına girmek!!!

 Ne imiş? Tecavüz meselesi yüzünden mağdur olan çok sayıda insan varmış, bu mağduriyetlerin giderilmesi kaçınılmaz hale gelmiş miş ve bunun için böyle bir yasa çıkarılması gerekiyormuş..

 Hadi ordan hadi!

 Sizi uyanıklar sizi!

 O kıt aklınızla, bir taşla iki kuş varacaksınız güya!

 Mağduriyet şöylemi ile iktidara geldiklerini unutup;

 Yaratılmış mağduriyetler üzerine iktidar inşa edenler,

 Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Oda tv. , Devrimci Karargâh Kumpaslarını kuranlar,

 Bu kumpaslarla binlerce insanın hayatını karartanlar, Kumpslar sırasında bile-isteye şeytanla ortaklık edenler, kumpaslar ortaya çıkınca da, sorumluluğu şeytan ortağa havale etmek için kumpasları, ‘şeytanı’ daha daha şeytanlaştırnak için kullananlar,

 Gezi direnişinde emir verip, onlarca gencin ölümüne, yüzlercesinin sakat kalmasına, binlercesinin de yaralanmasına sebep olanlar, “Emri ben verdim” dediklerini unutturmak için Gezi’yide eski ortakları şeytana yıkmağa çalışanlar,

 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidar olma imkânı kalmadığını görüp, yukarıda sıralanan kumpasların, suçların ve 17-25 Aralık rezaletinin hesabının sorulacağının kaçınılmaz hale geldiğini görünce, hesap vermekten kurtulmak, yani sadece kendi kişisel ikballeri için yeniden kurdukları kumpaslarla,

 Ülkeyi kan gölüne çevireneler,

 Doğu ve güneydoğuda, taş üstünde taş bırakmamacasına kentleri, kasabaları, köyleri yerlebir edenler,

 Kürt-Türk binlerce genç insanın ölümünden sorumlu olanlar,

 Bodrumlarda insanları diri diri yakanlar,

 İnsanlara, ölülerinin cesetlerine sahip çıkma fırsatı tanımayanlar,

 Evlerini yıkıp, insanları,bu kışı çadırda karşılamağa mecbur bırakanlar,

Yetmedi 15 temmuz ‘kontrollü’ darbesine yol verenler,

Ortaya çıkan durumu bütün muhalefeti susturmak üzere kullanıp fabrikasyon usulü seri mağduriyet üretenler,

 Bütün yarattıkları bu mağduriyetler ortada dururken; tecavüzcü sapıklar üzerinden  ‘mağduriyet giderici’ rolü oynu yorlar. Manzarayı düzeltme talimatını kimden aldıklarını saklayıp, Bizim de buna inanmamızı bekliyorlar..

 Belli ki, ‘Âlemi kör, sersem, kendilerini uyanık’ sanıyorlar…

 Hadi ordan hadi!

 Sizi gidi siziler!

 Sizi utanmaz, arlanmazlar sizi!

 Sizi edep yoksunları sizi!!!

 Sahi siz, kızınızın tecavüzcüsünü, ‘ damat’ diye bağrınıza basacak kadar çukur musunuz???