Sonra dedim ki neden yazmayayım ki… Kim bilebilir bizim yazdıklarımızı okumadıklarını. Ben yazıyorum, o yazıyor, siyasetçiler konuşuyor ve biz oluyoruz tüm yazanlar, konuşanlar ve okuyanlarla birlikte. Biz olmasaydık bunca zalimliklerin karşısında hala yüzde elli birlikte hareket edebilir miydik?
Referanduma dair bir kaç söyleyeceğimiz vardır elbet.
Bir kere referandumu “evet” kazanmadı. İnanın “Hayır” kazandı.
Hiç kimse hukuksuz şekilde oylamanın sona erdiği sırada YSK’nun alel acele aldığı o kararı izah edemez. Minareyi çalmadıysan kılıfı neden diktin o saatte?
Hem bu kaçıncı minare dikişin?
Bu kaçıncı minare hırsızlığın?
Hani adınız minare hırsızlığına çıkmamış olsa inanın kimse bu kadar net konuşmaz.
Çaldığınızı göremesek bile diktiğiniz minare kılıflarını net bir şekilde görüyoruz.
İspatımız minarenin kılıfıdır.
Minarenin kılıfı o kadar sırıttı ki bu defa vallaa ben utandım.
Maçın son dakikasında penaltı oluyor ve hakem bütün spor oteritelerini eze eze “penaltıyı kaldırdım” diyor… Penaltıyı vermiyor çünkü artık penaltı diye bir şey yok.
Sonra ülkenin yarısı penaltıyı kaldırmakla hakem haklıdır diyor.
Karşı taraf isyan ediyor.
Bu defa “maça saygıları yok bunların” ” hakeme saygıları yok bunların”  “çalışsaydın da sen kazansaydın” “atı alan Üsküdar’a geçti” diyor. Üsküdar’ı demiyor, Üsküdar’a diyor.
Ve televizyonlarda vıcık vıcık adamlar kadınlar hırsızlığı savunuyorlar.
Bu dava sanırım Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gidecek, ama aleyhte karar bile çıksa “eyyyyyyy Avrupaa” “sen kim oluyorsun da benim milletimin oyunu geçersiz sayıyorsun” la bitecek.

Referandum kararına itiraz geliştirilecekti başından, en doğrusu o idi. Onu dillendiren bile olmadı.

Demokrat olmayan, demokrasiye inanmayan, seçimi almak için akla gelen gelmeyen bütün entrikaları yapan kimselerle seçim yarışına girmek akıl işi değil.
Devletin bütün kurumlarını karşı tarafı imha etmek üzere talimatlandıran, adil davranan bürokratları ihanetle, hatta FETÖ’cü olmakla suçlayan, hapse atan birileriyle bırakın demokrasiyi, demokrasicilik dahi oynanmaz.
Bundan sonra RTE’nin ilk işi PKK ile anlaşıp, HDP yönetimini tasfiye ederek, onların yerine HÜDAPAR çizgisindeki kimseleri yönetime getirerek barış söyleminin ateşini fitillemek olacaktır.
Biz bir şey daha biliyoruz ki;
Avrupa’yı düşman ilan eden şovlarla oy oranını artırdı. Bunu yapmasaydı %40’ın bile altında oy alacakmış.
Kendine gel Türkiye, çoğunluk hala sensin. Esas millet sensin, esas halk sensin. Orada sadece bindirilmiş kıt’a lar var, onlarında bir atımlık barutları var.
Hatta şunu da yapabilir Türkiye;
Her ne kadar da yapmayacağız kararı alsa bile;
CHP ve HDP sine i millete gitsin. Hayır çalışmasını barış söylemiyle, demokrasi söylemiyle çoğaltarak büyüyen bir seçim kampanyasıyla seçim alınsın ve yeni anayasayı gerçek bir demokrasi anayasası hazırlayalım, ne dersiniz?