Karga Gak Demeden
Ömer ŞAN

Ülkemizde, basında sansürün kaldırılışının yıldönümü olan 24 Temmuz, Basın veya Gazeteciler Bayramı olarak kutlanıyor! Ancak bu bayram Cumhuriyet döneminden değil, öncesinden 1908’den kaynaklanıyor.

Bayram oluşu, 1946’da ortaya atılmıştır ama 2. Meşrutiyet döneminde sansürün kaldırıldığı gündür. Bugünü baz alırsanız, o dönemden de kötüdür! Bayram-mayram hak getire, seyran şahane…

İlgili veya alakasız bir takım zevat, bununla ilgili mesajlar yayınlar, yemek-kahvaltı-hediyeler verir… Yurttaş, ‘su yok’ deyip, ‘bunları da yazın’ der… Üretici feryat figan!

Yurtta ve medyada ‘otosansür’ dizden boyun hizasına çıkmış… Gazeteciler tarihe not düşüyor…

İsmail Küçükkaya, “Her gazeteci öldürülmekten, hapse atılmaktan, işsiz kalmaktan, dayak yemekten, iktidar veya patron baskısından korkmadan görev yapabilmelidir” derken; Ahmet Ümit,‏” Gazetecilik suç değildir. Cumhuriyet Gazetesi yazarlarını ve tüm tutuklu gazetecileri serbest bırakın…” mesajı veriyordu!

Ve yine aynı günde, Ulusla Kurtuluş mücadelesinin ve dahi Cumhuriyet’in temellerinin, kırmızı çizgilerinin atıldığı ‘Anadolu’nun isyan ateşinin’ yakıldığı Erzurum Kongresinin 98.yıldönümüydü…

Daha da önemlisi, Çağdaş, Demokratik, Laik, Sosyal Hukuk Devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi, bağımsızlığının ve Misak-ı Milli sınırlarının tapusu, Lozan Anlaşmasının da 94.yıldönümü!

İlber Ortaylı kenardan notunu düşüyordu, “Lozan hezimettir diyen zihniyetlerin soylarını araştırın, mutlaka Sevr’i bize dayatan devletlerin Türkiye’de kalmış kanı bozuk torunlarıdır!”

            Ama İçinizden Gülün         

Bu kadar önemli gündemler içerisinde Cumhuriyet gazetesinin 11’i tutuklu yazar, çizer ve çalışanları 267 gün sonra mahkemeye çıkartıldı…

Hepsini almayacağız bu köşeye, sığmaz! Ama başta ‘bayram-seyran-heyran’ dedik ya… Seyre dalıp sadece karikatürist Musa Kart’ın savunmasından özetleri aktaracağız… Ülkenin içindeki pür meal haline tercümanlık eder diye…

Musa Kart, duruşmadaki savunmasına terör örgütü üyesi olmamakla beraber örgüte yardım ettiği iddiasını aynen iade ederek başladı.

“35 yıllık karikatüristim akıl almaz iddialarla suçlanıyorum. Suçlamayı aynen iade ediyorum…” dedikten sonra sözü Bilirkişiye getirdi, “Suçlamalara dayanak oluşturan bilirkişimizden söz etmek istiyorum: Kendisi basın suçlarında uzman bir ceza hukukçusu değil. Anlambilim üzerine uzman değil. İletişim uzmanı hiç değil. Peki ya ne? O bir bilgisayar uzmanı… Sadece hükümete yakın kuruluşlarda çalışmış biri. Bilirsiniz ergenler, yeni keşfettikleri sözcükleri, yerli yersiz kullanarak akranları üzerinde etki yaratmak isterler. Bizim bilirkişinin keşfettiği sözcük ise manipülasyon… Neredeyse raporunda yer alan bütün cümleler, ‘Ben bir manipülasyon gördüm’ tadında! Bilirkişinin söylediğinden, suyun aşağı tarafındaki kuzuyu yemek isteyen kurdun gerekçesi anlaşılıyor: Sen benim suyumu manipüle ediyorsun!”

Bununla da bitirmedi Musa Kart, devam etti… “Bu iddianameye göre: Gazetemize, silahlı terör örgütü FETÖ/PDY, ‘adeta’ el koymuş, gazetemiz bir terör örgütünün ‘adeta’ savunucusu olmuş. Ortada somut delil yok, örgüt üyeliği yok, ama ‘adeta’ bir örgüt var ve bu örgütün işlediği ‘adeta’ suçlar. Bu durumda bizler de 9 aydır Silivri’de ‘adeta’ tutukluyuz! (izleyici sıralarında kahkahalar) Bir arkadaşımız, daha ByLock’un olmadığı tarihte bir ByLock kullanıcısıyla irtibat kurmuş, kurabilmiş! Evine parke döşeten arkadaşımız ise parkecinin bir diğer müşterisi FETÖ’cü olduğundan FETÖ’cü sayılmış! Ben de üç günlük Bodrum tatili için, gazetelerde tam sayfa ilanları yayınlanan, herkesin bildiği bir seyahat şirketini aramışım. Bu arama, terör örgütüyle irtibat sayılarak, önüme suç kanıtı olarak konulmuş. Bodrum’da deniz manzaralı bir odada 3 gün kalmayı umarken, Silivri’de beton manzaralı hücrede 9 ay kaldım. Yaşadıklarım bir rezervasyon hatası diye geçiştirilebilecek gibi değil!”

Tabii bu arada Musa Kart’ın esprili savunması sırasında gülüşen izleyicileri Mahkeme Başkanı uyarıyor: “İçinizden gülün!..”

Gülmek, devrimci bir eylem ya, içsel devrim istiyor başkan!

Bu arada Musa Kart, “Çalmadık, çırpmadık. Evimizden ayakkabı kutularına tıkıştırılmış dolarlar çıkmadı” diyor ve devam ediyor… “Karikatürlerim, gazetemin terör örgütleriyle yan yana gösterilmeyeceğinin kanıtı sayılmalıdır…”

Ve yine noktayı kendisi koyuyor… “Bu ülkede insanların kulakları, ‘Eeeyy!’ diye başlayan cümlelere aşinadır… Ben de savunmamı, “Eeeyy Vicdan!..” diyerek noktalamak istiyorum.”

Yani benim güzel ülkem… Dün 24 Temmuz idi, ne de çok idi aslında… Savunmalar bugün de devam edecekmiş ama belki de bu arada 1 milyonluk zırhlı mersedesli 2.bürokrat olan Diyanet İşleri Başkanı Görmez de görevinden alınmış olacak! Kim bilir?

Siz gene seyran eyleyin!