Daha dün Ensar Vakfı yöneticileri yurtlarında kalan çocuklara toplu tecavüz etmişlerdi. Sosyal medyada kıyamet koptu, sosyal medyayı yavaşlattılar. Yer yer de tamamen kesintiye uğrattılar. Neden böyle oldu derseniz, AKP…. AKP bu tecavüzcülerin arkasında durdu. Onlara sahip çıktı. En ilgili ve yetkili bakan ise “bir kereden bir şey olmaz” diyecek kadar ileri gitti. Zaten bunların ilerisi hep böyle olmuştur. Yaptıkları ahlaksızlıkları ilericilik olarak kabul ediyorlar.

Adalet Kurultayında “içki içtiler” diye ortalığı velveleye verdiler. Sanki kuran kursunda okuyan çocuklara tecavüzden daha büyük ahlaksızlıkmış gibi bağırıp çağırdılar. Sadece o vakıf değil ki, nerede bir kuran kursu varsa, nerede bir imam varsa, nerede bir din bilgisi hocası varsa orada böylesi vukuatlar hep görülmektedir. Hepsi AKP’nin militanları bunlar… “Bacımızın üstüne işediler” yaygarası da yine istihbarat örgütlerinin oynadıkları piyesten başka bir şey değildi. Edepsizler bu yalan haberi aylarca tekrarladılar. Şimdi de “adalet kurultayında içki içtiler” mevzusu…
Oysa AKP iktidarı o yarımadada içki fabrikası kurdu. Şimdi de orada 5 yıldızlı otel yapıyor. Otelin özelliği dünyanın en ünlü içki tadımcılarının burada kalmalarını ve içki tattırmak için planlandığı bilinmektedir. CHP bu gerçeği kullanamadı. İki tane genç fevri davranıp içki içmişse tüm kuruma onu mal etmeye kalkmak ahlaksızlıktır demedi. Dolayısıyla içki içen kişilere sahip çıkamadılar. Onlar orospularına, tecavüzcülerine, kahpelerine, hırsızlarına, talancılarına, piçlerine sahip çıkarken sen içki içene sahip çıkacaksın arkadaş. “İkaz ettik, bir daha tekerrür etmeyecek” denebilirdi.
İ. Melih belediyeyi aldığında belediyeden iki bin civarında insanı işten attı. SHP koalisyondaydı ve o çalışanlara sahip çıkmamıştı. Onların tabanına birileri öyle yapsaydı neler yaparlardı artık düşünün. AKP’nin bu topraklarda zemin bulmasının başlıca sebebi de bu tarz uygulamalardır.
CHP bu topluma ya sonuna kadar güven vermelidir, ya da “benim düşüm bu kadar, benden iktidar olmamı beklemeyin” diyerek kitlelerin beklentilerini hüsrana uğratmamalı.
Bir gerçekte şu;
Artık demokratik yöntemlerle iktidar değişikliğinin olmayacağıdır. Çünkü ülke artık nispi demokrasiden bile çok uzaktır. Sandık beklemenin pek manası da kalmadı diyebiliriz.
AKP iktidarı gitmelidir. Hangi dilden anlıyor ise o dili öğrenip konuşacağız ki gitsin.
Emperyalistlerden medet ummak ise zavallılıktan başka bir şey değildir.
Markel ile ilişkileri bozukmuş gibi davranmasına bakmayalım, her seçimde en çok desteği Markel’den almaktadır. Bir zamanlar İsrail ile oynadığı numaraları şimdi Almanya ile oynuyor. Bunu yaptıkça da içeride ki kazlar da bir şey yapıyor sanıyorlar.
FETÖ ile de bir sorunu olmadığını, CIA’nın biçtiği rolü hem Fethullah, hem de RTE karşılıklı oynuyorlar. Diyelim ki gerçekten Fethullah iktidara karşı darbe düzenlemek istedi ve başaramadı. Dediklerine göre de ordunun %95’ine hakimmiş, eee neden bir daha denemedi birincisi, ikincisi de, FETÖ neden tek bir defa hükümet aleyhine bir şeyler söylemedi, CD’leri devreye sokmadı?
Yine hükümete yakın FETÖ üyeleri serbest bırakıldı. Zaten AKP içinde ki FETÖ’cüler aleni korunuyor.
Şimdi yapılması gereken şey ise;
Acilen partiler üstü bir seçim sekretaryası oluşturulmalı. Bu yapılmadığı sürece siyasi partilerin ayrı ayrı çalışmalarıyla bir yere varılmayacağı bir gerçek…
Bu sekretarya AKP ile göğüs göğüse gelecek. Demokrasiyi askıya alan AKP’ye anladığı bütün dillerde konuşulmalı…
Oysa AKP her haliyle alabildiğine yıprandı. Çeşitli entrikalarla, paranın gücü ile partiyi ayakta tutmaya çalışıyorlar. Halbuki kendi içlerinde yağmanın paylaşımından kaynaklı sorunlar her geçen gün daha derinleşiyor. Sahi çocuklara tecavüz mü daha ahlaksızlık, içki içmek mi?