KADINA ŞİDDET VE ANA YADİGÂRI BİR ÖYKÜ
Çocukluğumda bu öyküyü ne çok dinlemiştim anacığımdan. Yeri geldikçe anlatırdı. Biz de ilk kez duyuyormuş gibi dinlerdik, ilgiyle:
Diyarın birinde dul bir kadın yaşarmış; bir küçük oğlu varmış. Çocuk bir akşam oyundan eve komşunun kümesinden çaldığı yumurtayla döner. Anası, nerden buldun, kimden aldın diye sorup sual etmeden, pek sevinir. Ah benim aslan oğlum, adam olmuş da eve kâr getirirmiş diye övgüler düzer. Çocuk da iyi bir iş yaptığını sanarak, gururlanır, hızlanır.Ertesi gün, iki yumurtayla gelir. Ana iki kat mutlu olur.Yıllar içinde çocuk büyürken eylemler de büyür; insanları canından bezdiren azılı bir hırsız olur çıkar.
Günün birinde öyle bir iş üstünde yakayı kaptırır ki affı mümkün değil; ezası idamdır.
Kral, büyük bir meydanda kendinin de katılacağı, ahalinin gözleri önünde, ibreti alem için asılmasını emreder. İnfaz günü gelir, darağacı kurulu koca meydanı, birçoğu hırsızdan canı yanmış vatandaşlarla doldurulur. Usül olduğu üzre, hırsıza son arzusu sorulduğunda “Bir garip anam var, son bir kez elini öpüp helallik almak isterim.” der.
Kadını getirirler. “Ah benim anacığım, uzat şu bana ninniler öğütler söyleyen dilini öpiym” der. Kadın, gözyaşları içinde dilini uzatınca, oğlu hart diye ısırıp anasının dilini koparır. Kadın feryat figan kan yutup kan kusarken; kral, huzura çağırır ve sorar: “Sen nasıl bir mahluksun, son dakikalarında yaşlı anana bunu nasıl yaparsı” diye kükrer.
Hırsız, destur diler ve olanı biteni anlatır.”Beni bu ipe o dil getirdi. İlk yumurtayı çaldığımda, bana övgüler düzmek yerine, hırsızlığın çok kötü bir şey olduğunu, yumurtayı götürüp sahibine vermemi söyleseydi, ben bugün ipin ucunda olmazdım” der. Kral, şöyle bir düşünür “Bırakın bu sefili, anasını asın” der.