Bilal Kayabay Yazıları

KADINA ŞİDDET VE ANA YADİGÂRI BİR ÖYKÜ

Çocukluğumda bu öyküyü ne çok dinlemiştim anacığımdan. Yeri geldikçe anlatırdı. Biz de ilk ‎kez duyuyormuş gibi dinlerdik, ilgiyle:‎
Diyarın birinde dul bir kadın yaşarmış; bir küçük oğlu varmış. Çocuk bir akşam oyundan ‎eve komşunun kümesinden çaldığı yumurtayla döner. Anası, nerden buldun, kimden aldın ‎diye sorup sual etmeden, pek sevinir. Ah benim aslan oğlum, adam olmuş da eve kâr getirirmiş diye övgüler düzer. Çocuk da iyi bir iş yaptığını sanarak, gururlanır, hızlanır.‎Ertesi gün, iki yumurtayla gelir. Ana iki kat mutlu olur.‎Yıllar içinde çocuk büyürken eylemler de büyür; insanları canından bezdiren azılı bir hırsız ‎olur çıkar.‎

Günün birinde öyle bir iş üstünde yakayı kaptırır ki affı mümkün değil; ezası idamdır.‎
Kral, büyük bir meydanda kendinin de katılacağı, ahalinin gözleri önünde, ibreti alem için‎ asılmasını emreder. İnfaz günü gelir, darağacı kurulu koca meydanı, birçoğu hırsızdan canı ‎yanmış vatandaşlarla doldurulur.‎ Usül olduğu üzre, hırsıza son arzusu sorulduğunda “Bir garip anam var, son bir kez elini ‎öpüp helallik almak isterim.” der.‎

Kadını getirirler. “Ah benim anacığım, uzat şu bana ninniler öğütler söyleyen dilini öpiym” ‎der.‎ Kadın, gözyaşları içinde dilini uzatınca, oğlu hart diye ısırıp anasının dilini koparır.‎ Kadın feryat figan kan yutup kan kusarken; kral, huzura çağırır ve sorar: “Sen nasıl bir ‎mahluksun, son dakikalarında yaşlı anana bunu nasıl yaparsı” diye kükrer.‎

Hırsız, destur diler ve olanı biteni anlatır.”Beni bu ipe o dil getirdi. İlk yumurtayı çaldığımda,‎ bana övgüler düzmek yerine, hırsızlığın çok kötü bir şey olduğunu, yumurtayı götürüp ‎sahibine vermemi söyleseydi, ben bugün ipin ucunda olmazdım” der.‎ Kral, şöyle bir düşünür “Bırakın bu sefili, anasını asın” der.