Merkez Parti Genel Başkanı Av. Prof. Dr. Abdurrahim Karslı, YSK üyeleri ile ilgili İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına sunmuş olduğu şikayet dilekçesinde şu iddialar yer aldı:

Yüksek Seçim Kurulu, 06/05/2019 tarih ve 2019/4219 sayılı kararıyla AK Parti’nin, 31 Mart 2019 günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı  seçimlerin yenilenmesi için yaptığı olağanüstü itiraz başvurusunu kabul ederek, seçimin iptaline ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin 23 Haziran 2019 tarihinde tekrarlanmasına karar vermiştir.

Yüksek Seçim Kurulu iptale ilişkin kararında iptal sebebi olarak; bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarınca, kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olmasını belirtilmiştir.  Söz konusu karar Anayasa’ya ve ilgili mevzuata açıkça aykırıdır. Bu kararı veren Yüksek Seçim Kurulu üyeleri açıkça görevi kötüye kullanma suçunu işlemişlerdir. Şöyle ki ;

İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerine dair yapılan itirazın YSK’nca 7’ye 4 oyla kabul edilmesi açıkça Anayasa’ya aykırıdır.

Anayasanın 79. maddesi çok açık ve net bir şekilde YSK’nin 7 asıl 4 yedek üyeden oluşacağını öngörmektedir. Anayasa asıl ve yedek ayrımını yaptığına göre yedek üyelerin, ancak asıl üyelerin katılmadığı veya herhangi bir sebeple görev ifa edemediği sırada Kurula katılma veya oy kullanma yetkileri olacaktır. Anayasa’nın 79. maddesinde YSK’nin toplantı yeter sayısı ve karar sayısı hakkında herhangi bir açıklama yoktur. O halde YSK’nin toplantı sayısı 7 asıl üyeye göre tamamının katılımı ile mümkün olur. Bu üyelerle toplandığında salt çoğunlukla karar alabileceğine göre, karar sayısı da dörttür. Bu madde asıl üye-yedek üye ayrımı yaptığına ve YSK’nin toplantı ve karar yeter sayısı konusunda bir kural da getirmediğine göre toplantı yeter sayısı asıl üyelerin sayısına eşittir, yani yedidir; karar yeter sayısı da salt çoğunluktur, yani dörttür. Bu hukuki olarak başka bir düzenleme olmadığında genel geçerli bir kuraldır.

Anayasa’nın asıl üye, yedek üye ayrımını yaptığı bir kurulda, asıl üyelerin herhangi bir nedenle toplantıya katılamadığı veya asıl üyeliklerde boşalma olduğu durumlar haricinde, yedek üyeler toplantıya ve karara katılamazlar. Aksine bir düşünce bu ayrımın hukuken bir mana ifade etmemesi anlamına gelir. Kanun koyucu abesle iştigal etmeyeceğine ve bu ayrıma bir anlam kazandırmak gerektiğine göre bunu başka türlü yorumlayamayız.

Bu sebeple, YSK,nın Anayasa’nın 79’uncu maddesindeki üyelerinin statüsü ile ilgili düzenlemeyi ve eski uygulamalarını da gözeterek on bir üye ile toplanıp karar alması hukuki dayanaktan yoksundur. Nitekim Anayasa Mahkemesi 30.07.2007 tarih, 2007/84 Esas ,2007/74 Karar sayılı kararında asıl üye ve yedek üyenin ne anlama geldiğini değerlendirmiştir. Yedek üyelerin, asıl üyelerin herhangi bir nedenle toplantıya katılamamaları halinde, varolan asıllarla birlikte oy kullanabileceklerini belirtmişlerdir.  Söz konusu karar da iddialarımızı doğrulamaktadır.

YSK, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının  seçiminin yenilenmesi gibi çok önemli bir konuda, Anayasa’yı ihlal ederek suç işlemiştir.

Yüksek Seçim Kurulu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  seçimde şaibe olduğunu söylemesinin hemen ardından İstanbul seçimlerini iptal ederek, yenileme kararı  alması, sadece hukuki sonuçları itibariyle değil, ekonomi, dış politika ve diğer bir çok yönden, bütün vatandaşlarımızı ve memleketimizi olumsuz yönde etkilemiş ve önemli ölçüde zararlara sokmuştur. Özellikle ekonomiye etkileri olumsuz yönde çok büyük olmuş, gerek şahsım gerekse bütün ülke halkı bu durumdan ciddi zarara uğramıştır. Şöyle ki;

a) Bu kararın döviz kurları üzerinde olumsuz etkileri  olmuştur. Türkiye’nin yaklaşık 445 milyar dolarlık borcu bulunmaktadır. Dolar bu karardan önce 5.50 bandında seyrederken, karar sonrası 6.20’ye kadar yükselmiştir. Ekonomik göstergelere bakıldığında, bazı tedbirlerle bu seyir engellense dahi, bu yükselişin devam edeceği de  ortadır. Kurlardaki artış Türkiye’nin borç miktarını yaklaşık 312 milyar TL artırmıştır. Kurların artmasıyla birlikte başta enerji olmak üzere bütün imalat fiyatları ve  ithal girdi maliyetlerini artırmıştır. Bunun sonucu olarak enflasyonist baskı çok daha belirgin bir hal almış, işsizlik rakamları artmış, faizler yükselmiş, sanayi, ziraat, hayvancılık dahil bütün sektörler olumsuz yönde etkilenmiştir. Türkiye’nin ve özel sektörün borçlanma riskleri anormal şekilde yükselmiştir.

Kurdaki bu artış faizlerde yükselişin kaçınılmaz olması sonucunu doğurmuştur. Bir süredir piyasalarda Merkez Bankasının faiz indireceği konuşulurken, YSK iptal kararı ile bu gerçekleşemez hale gelmiş, aksine Merkez Bankasının 09.05.2019 tarihli kararları ile faiz oranları artmıştır. Özel sektörün kullandığı kredilerde faiz oranları bir süreden beri aşağı yönde seyrederken, bu iptal kararından hemen sonra tekrar yukarı yönde seyretmeye başlamıştır. Faiz oranlarında ki bu artış ile ülkemiz bu tarihten sonra devamlı borç yapılandırmalarında ciddi sorunlarla karşılaşacaktır. Bu da Türkiye’de bankacılık sistemi içinde ödenmeyen kredi oranının çok daha ciddi düzeyde ve hızlı artışı anlamına gelmektedir.

b) Seçimin yenilenmesi kararı yabancı yatırımcıların ülkeden ayrılmaları sonucunu doğuracaktır. Yabancı yatırımcılarla ilgili raporlamalara bakıldığında bunların tamamının Türkiye’den ayrılmak için uğraştıkları görülecektir. Bunun etkisini ise, Merkez Bankası rezervlerinde çok daha belirgin bir biçimde gördük ve göreceğiz. Türk Lirası değer kaybetti ve daha da  kaybedecek, TL ‘nin korunması konusundaki Merkez Bankasının olanakları belirgin biçimde azalmış olacaktır.

YSK’ nın aldığı bu karar Ülkemizin  büyüme  tahminleri daha da kötüleştirecek, bunun sonucu olarak  iflas ve konkordato davalarında  artış  meydana gelecektir. Zaten çok yüksek olan işsizlik oranlarındaki  artış, iflas ve konkordatolara bağlı olarak daha da artacaktır.

İptal kararı, Ülkemizin bütçe açığını da önemli derecede artacaktır. Yakın süreçte seçim olmayacağı beklentisiyle kamu harcamalarında önemli düzeyde azalma öngörülmekteydi.  Buna karşılık yeniden seçim sürecine girildiğinde kamu harcamaları büyük ölçüde artmaya başlayacaktır.

Yüksek Seçim Kurulu yukarıda da belirttiğimiz üzere Anayasa’ya aykırı olarak, asıl ve yedek üyeleri ile birlikte toplanarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal edip açıkladığımız kötü ekonomik durumun ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu ekonomik durum tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları etkilediği gibi, şahsımı ve ailemi de  olumsuz anlamda çok ciddi etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir.

Yaşadığımız bu kötü ekonomik tablonun mimarı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini Anayasa’ya, kanuna ve hukuka aykırı olarak iptal ederek görevlerini kötüye kullanan Yüksek Seçim Kurulunun  yukarıda isimlerini saydığım üyeleridir.

Yargısal bir işlevi haiz olan Yüksek Seçim Kurulu’nun, ülkenin ekonomik ve hukuki menfaatlerini yakından ilgilendiren bir konuda, YSK’nın ilgili üyeleri görevlerini kötüye kullanarak varlık amaçlarını inkar etmişlerdir.

Demokratik düzenin devamı açısından son derece önemli işleve haiz bu Kurulun Anayasa’ya, kanunlara ve hukukun temel prensiplerine aykırı bu kararının alınmasına neden olan üyeleri hakkında, görevi kötüye kullanma suçunu işlediklerinden ceza soruşturması başlatılmasını, soruşturma neticesinde şüpheliler hakkında cezalandırılmaları  istemiyle kamu davası açılmasını talep ederim.

Merkez Parti Genel Başkanı Av. Prof. Dr. Abdurrahim Karslı’nın Onuncu Köy’de Çağlar Cilara’nın konuyla ilgili sorularına verdiği yanıtlar: