Bilal Kayabay

Kimin nerede nasıl dua edeceğiz, kimseyi de ilgilendirmez, ilgilendirmemeli de.

Ancak, bu eylem, medyanın karşısında, kamuoyunun önünde, siyasi kişilerce şova dönüştürülürse bir sorun var demektir. Bu da ülkenin sorunudur.

Ne var ki siyasi partiler yıllardır bu yöntemle, milleti uyutup iktidarı kapıyorlar. Bu gerçeği gören biri şimdi oyunu onların kuralları ile
oynamaya soyundu.

Mustafa Kemal, Samsun’dan Amasya’ya giderken Merzifon’da tarlasını sürmekte olan bir çiftçiye rastlar. Selam verir ve “Düşman, memleketi işgal etti yakında buraya da gelirler; der. Köylü, aha şu tarlanın kıyısına gelene kadar beni ilgilendirmez, karşılığını verir.

Mustafa Kemal, ama halifemiz efendimizin hayatı tehlikede, onu kurtarmak zorundayız, deyince; haa, şimdi iş değişir o zaman.O kâfirlere bu değneğimle yeterim diye dikilir.

1920’de Birinci Meclis,Hacı Bayram Camii’nde kılınan cuma namazı sonrası, kurbanlarla dualarla açılmasaydı, Kurtuluş Savaşı’nın seyri nasıl olurdu dersiniz.

Şeyhülislam’ın, İskipli Hoca’nın karşısına, Rıfat Börekçiler, Sütçü İmamlar çıkmasaydı ne olurdu sanıyorsunuz.

Acı hem de çok acı ama maalesef
gerçek de gün gibi ortadadır.