Bilal Kayabay

BÖYLE KÖYE BÖYLE LEYLEK

Bu ülkenin iş bilen meslek erbabı insanlarını kovduk, işler, kazıktan kopanların elinde kaldı.

Hemen hemen hiçbir iş kolunda işin ehli olan kimse yok. Ataları babaları ömrünce meyhanenin önünden geçmemiş bir garip insan sürüsü geldi meyhaneci oldu.

Masaya ne getirirse nasıl getirirse yiyeceksin, hesaba ne yazarsa ödeyeceksin bir de minnet ve saygıyla kalkıp gideceksin.

Şu hesaba bir bakalım demeye kalksan, önce masanın karizması çizilmiş oluyor. Mekandan kovulana kadar patronun itliğini yapan, emekçi denilen, hakkını da bizim savunduğumuz zırtaboz garson, canhıraş patronu savunuyor.

Güce tapan bir garip topluluğuz ya müşteriler, mekanı da bir güç odağı gördükleri için, ilişkiler tersine çalışıyor: Mekan sahibinin müşteriye yaranmaya çalışması gerekirken, müşteriler, mekan sahibine yalakalık yapıyor.

Böyle olunca da dağda beş keçiyi güdemeyenler, kentlerde sürüleri
güdüyor. Bu arada olanlar gene
bilen gören insan insanlara oluyor.

Ne diyordu Cahit Sıtkı Tarancı:
“Bilmek, yanmakmış büsbütün”

ZIRIL ZIRIL TUTARSIZLIK

Bir yandan dünyanın öbür ucundaki Müslümanlara aklınca sahip çıkacaksın; beri yandan komşu ülkelerdeki Müslümanları birbirine kırdıracaksın.

Dahası, biat eden sürüyü, ümmet diye baştacı; ötekileleştirdiğin insanları, illet diye düşman
belleyeceksin.

Onbinlerin katili, darbeci el Beşir canavarını bütün dünya yargılamak için ararken, kardeşim diye bağırına basıp ağırlayacak koruyacaksın.

Mısır’da, şeriatçı İhvan’ın şeyhi Mursi’yi devirdi diye, Sisi’ye, darbeci diktatör diye saldıracaksın.

Bu akla ziyan tutarsızlıklar, zırıl zırıl bağırırken, dönüp dünyanın onurlu kamuoyundan, güven ve saygı bekleyecek; göremeyince de
“Eeyy” diye başlayan dayılanmalarla  dünya âlemi üstüne güldüreceksin.

İnsan, sormadan edemiyor:
Âlemi kör sağır, kendini en uyanık, en bulunmaz Hint kumaşı sanmak
için ne yiyip içmek gerekiyor.