Sami Özçelik

Galileo 15 Şubat 1564’te İtalya’nın Toskana bölgesindeki Pisa şehrinde, döneminin tanınmış müzisyenlerinden, Vincenzo Galilei’nin altı çocuğundan biri olarak dünyaya geldi.Çğala ile coğrafi ve biyolojik bağlantısı yok. Ama yaşanan sel ve heyelanlar ile ilgili 400 yıl önce söyledikleri ve yazdıklarıyla çok yakın ilişkisi vardır…

Borçka’da aşırı yağışın ardından meydana gelen sel felaketi herkesin yüreğini ağzına getirdi. Can kaybı ve yaralanmanın olmadığı sel ve heyelanlar Borçka-Hopa, Muratlı-Güreşen yollarında büyük hasarlara neden oldu. Sel ve heyelan, Yetkililerin uyarıları, Vatandaş ve sürücülerin dikkati sayesinde (Muratlı yolunda kafa kafaya çarpışan ve sadece maddi hasarın oluştuğu kaza dışında) kazasız atlatıldı.

Artvin Valisi Yılmaz Doruk, Borçka kaymakamı Hasan Hüsnü Ertürk ve Borçka Belediye Başkanı Ercan Orhan gün boyunca vatandaşların yanında ve olay mahallinde bulunarak çalışmaları takip etti. Ben konuya farklı bir yönden hepimizin bildiği ve suçlu olduğu yönden bakacağım. Suçlu ayağa kalk desem hepimizin ayağa kalkacağı yönden!…

Einstein’in ünlü bir sözü vardır. Der ki; “Yolda yürürken bir çukura basıp düşmeniz insanidir, normaldir. Ama sürekli aynı çukura basıp düşüyorsanız klinik bir vaka var demektir!.”

Gerek Cankurtaran tüneli yapımı sırasında gerek HES’ler yüzünden, gerekse hatalı yapılmış taşkın koruma projesi ile İçkale(Çğala) Deresi bilerek, kasten, adeta engelli hale getirildi. Doğadan kopuk, canlıların erişemediği, yol kenarları boyunca beton perdelerin içinde boğulan, yolculuk esnasında gidip gelirken artık kimsenin göremediği, duyarlı, çevre dostu insanların ise gözyaşlarıyla yazdığı” derelerimize ne yaptınız” siteminin adresi Çğala Deresi bir kere daha öfke saçtı, beton perdeleri aşarak etrafa taştı.

Burada bir parantez açalım. Ormanlar suyu tutan selleşmeyi engelleyen en önemli varlıklardır. Bir gürgen ağacı 40 litre suyu gövdesinde depolayabiliyor. Suları kökleriyle tutan ormanlar daha sonra bu suyu bize içme suyu olarak yıl boyunca aheste aheste bırakır. Maalesef Artvin tarihinin en büyük orman katliamını yaşıyor. Adeta orman kesme seferberliği var! Her yerde var üstelik. Borçka-Hopa yönünde yol boyunca kütük depoları oluşturulmuş. Genç ağaçlar kesilmiş.

Cerattepe ve civarında, Hatila Milli parkı tarafında Orman İşletmesi bilgisi dahilinde inanılmaz bir orman kesimi sözkonusu!. Bu arada Cerattepe’deki madencilik faaliyetleri bambaşka bir tehlike!..Bunu satır arasına bırakamayız. Ayrı sayfalar açılmalı hatta kitaplar yazılmalı çok geç olmadan!..

Orman Bölge Müdürlüğü yılda 40 trilyon zarar ediyormuş ya(!) o zararı ortadan kaldırmak için ağaç kıyımı yapılıyor, Artvin’in her yerinde Şavşat’ta, Ardanuç’ta, Borçka’da, Macahel’de, her yerde ama her yerde ormanlar kesiliyor!..

Bu ormanların içlerine yollar yapılıyor. Eğimin yüksek olduğu yerler bu şekilde parçalanıyor. Felaketi bu şekilde elimizle hazırlıyoruz. Filimin ikinci bölümü de doğal olarak derelerde, vadilerde ve yerleşim yerlerinde çekiliyor!.. Bazen can kaybıyla, bazen mal kaybıyla..

Değerli dostlar, dere yatakları doğallığını kaybetti. İçkale Deresi, bir devlet projesi olan HESçilerin ve Taşkın Koruma projesi uygulayıcılarının(!) dere yatağına girmesiyle 2009’da ilk öfkesini gösterdi.(aslında girilmedik, iğdiş edilmedik, itlaf edilmedik tek bir dere bırakılmadı!.) Doğal akış yatağı bozulan derede suyun akışını yavaşlatacak kıvrımlar, dönemeçler ve ağır taşlar yok edildi. Yataklar daraltıldıkça daraltıldı, buna karşın beton perdeler yükseldikçe yükseldi!.

Derelere mezar yapıldı!. Düz beton perde duvarların içine sıkışan ve adeta kanala dönüştürülen dere yatağı suyun çok olduğu zamanlar anormal bir hızla akmaya ve etrafına korku saçmaya başladı. 2015 yılında tıpkı Aksu gibi bir kere daha taştı. Yine korkulu anlar yaşandı. Yetkililer çare olarak beton perdenin boyunu yükseltmekte buldular. Çğala deresi artık iyice gözükmez oldu.

Ama Çğala Deresi 28 Eylül 2019 tarihinde bir kere daha bu yüksek hapis duvarlarını aşarak taştı. Yine birçok işyerini su bastı, yollar büyük zarar gördü. İnsanlar arasında her ne kadar doğal afet dense de gerçek olan yerleşim yerlerinin ve yolların bu kadar dere yataklarına yakın olmasıdır.

Bu durum Karadeniz Otoyolu için de geçerlidir. Yol kıyıya bu kadar yakın olması nedeniyle her zaman büyük tehlike olmaya devam edecek.

1600’lü yılların başında Gelileo’ya “neden dünya dönüyor diyorsun? Bize göre dünya dönmüyor. Bunu söyleyerek kitabımıza, inancımıza hakaret ediyorsun diyerek muhabbet hapis veren kilise komisyonu son sözün ne diye sormuş; Galileo o tarihi sözünü söylemiştir “Beni assanız da Dünya dönmeye devam edecek” !.

Ben gerçekleri yazayım da siz ne söylerseniz söyleyin. Yağmur milyonlarca yıldır yağar. Yağması son derece doğal ve gereklidir. Dere ve nehir yatakları bu nedenle oluşmuştur.

Buraları asla yerleşim yeri olmamalı. Dere yataklarına müdahale edilmemesi gerekirken Artvin’de, Borçka’da, Türkiye’de neredeyse yatağı bozulmamış dere bırakılmadı. En acısı ise bunu devlet eliyle yaptılar. Bundan sonra da sel ve heyelanlar yaşanmaya devam edecek, insanlar, yetkililer ve haberciler “aşırı yağışlar sonrası sel ve heyelan felaketi yaşadık. Tek tesellimiz can kaybımızın olmamasıdır.” Demeye devam edecekler!.

Oysa bunun tek bir çözümü var. Dere yataklarında ve civarındaki işgali kaldırın. Yolları da bu kadar derenin gözüne sokmayın. Eski yollara bakın yollar derelerin hizasında değil, yükselebileceği seviyeden daha üstte yapılmıştır.

Köprülerde dere sularına asla engel olmayacak bir yapı ve mimari ile yapılmıştır. Yeni nesil köprüler de yapılırken bu kurala hiç uyulmadığı gibi hem suyun akışını engelleyecek yapıda , betondan çirkinlik abidesi şeklinde yapılıyor!.

Maalesef, Karadeniz’in tamamı bu tehlikenin içinde yer alıyor. Çünkü aynı hatalar yapılıyor. Burada da siyasetin dahli ve vebali vardır. Oy kaygısından siyasetçiler dere yataklarına yakın yerlerde iskana göz yummuşlardır.

Can ve mal güvenliği için asla izin verilmemesi gereken irade esnetilmiş, göz yumulan, lakayt bir şekilde idare edilen duruma getirilmiştir. Bunun faturası ise yıllardır can ve mal olarak ödenmeye devam ediyor.

Bu şekilde durdukça da devam edecektir. Ben derim ki gelen ne mala, ne cana gelsin. Yapılması gerekeni yapalım. Gökyüzünde bulut gördüğümüzde “eyvah” demeyelim. Yıllarca bu şekilde korku içinde yaşamayalım. Geçmiş olsun Borçka..