Özer Topçu 

Yılın son gününü giden dede, gelen yılı gelen çocuk genç olarak tanımlarlardı eskiden. Hatta sırtında torbasıyla giden dede resmi
ve dünyaya merhaba diyen bebek de yeni yılı temsil ederdi. Benim çocukluğum Şavşat’ın Yavuzköyü ile Şavşat merkez arasında geçti.
İlkokulu köyümde, orta ve liseyi Şavşat merkezde okudum.
Okul binamız yanılmıyorsam 1928 yılında yapılmış. Çevre köylerin öğrencileri de bu okulda okurlarmış. Ev tutma gibi gelenek olmadığı için herkes köyden
bir tanış, akraba, arkadaş yanına verirlermiş çocuklarını. benim ilkokula gittiğim dönemde 1.sınıflar 2 şube, 2. sınıflar 2 şube, 3. sınıflar 3 şube,
dört ve beşinci sınıflar da 2’şer sınıf olurdu. 12-13’de öğretmen olurdu.
yeni yılın gelişine hep sevinirdik. Tabi o dönem derdimiz büyümekti. Eğer yeni yıla girersek bir yaş daha büyümenin hazzını yaşamış olurduk.
31 Aralık günü yani yılın son günü öğretmenler pek ders işlemek istemezlerdi. Öğrenciye taviz verirsen hiç sonu gelir mi taleplerinin? Dolayısıyla
okulun altını üstüne getirirdik. Okulun önü geniş düz alandı. Zemin topraktı. Topraktı ama bu mevsimde en az bir metre kar olurdu o zamanlar. O gün,
okulun muhtelif yerlerine kardan adamlar, bina büyüklüğünde kuleler yapar tepesine çıkıp oradan aşağı atlardık, kayar idik ve muhteşem enerji ile bir saniye bile
dur durak yoktu. Herkes kendi yaşıtlarıyla bin bir türlü etkinlik halinde olurdu. Bir taraftan kar yağardı, ayaklarımız buz keserdi ama o alandan gitmezdik.
Alanın yan tarafında yine okula ait olan yamaç kısım vardı, orada da ayak üstü kayanlar olurdu, tahtadan yapılma kitap çantalarının üzerine binerek kayılırdı.
Okula kızak getirmek yasaktı. Oysa herkesin altı zemberekli kızağı olurdu. Ders saati gelince çocuğun birisinin elinde zil, çalarak dolaşırdı ama kimse
aldırış etmezdi, çünkü kendi heyecanımız ve gürültümüz de zilin sesini bile duymazdık. Paydos saatiyle öğretmenlerimiz yeni yılımızı kutlar ve her mahallenin çocuğu bir arada öbekler halinde evlerimizin yolunu tutardık. 12 mahalleli köy ve yuvarlak bir alana dağılmış şekilde idi. Okul da köyün tam ortasına yapılmıştı.
Cami, okul yan yana idi. Daha önceleri aile birliği binası da vardı, onu sonraki yıllarda yıktılar. Bir de eski halk evi varmış, biz doğmadan onu yakmışlardı.
Daha sonra biz yaptık onu da yaktılar. Yani Demokrat Partililer ile adalet partililer… Onların yerini de cami ve okul kullanınca alan iyice genişti.
Okula en yakın mahalle Cami mahallesi idi. Hatta çocuk yaşımda neden okul mahallesi dememişler de Cami Mahallesi demişler derdim.

Eve geldiğimizde mısır haşlaması kokusunu alırdık. Yılbaşı denince hegit mutlaka olurdu her evde. O gece herkesin yaşıtlarıyla bir eğlencesi olurdu.
büyükler bir araya gelirdi. Biz çocuklar da bir… Gençlerin bir kısmı ise berobana* gezerlerdi. Berobana gezerken gelinin valasını kapıp kaçmak yürek ister.
Ama herkes de kapmak ister. Ancak bunun için çok önemli önlem alınmış olur çünkü gelinin valası namus demektir. O akşam en eğlencelisi bu etkinliktir. En yaşlılar da bizim yılbaşı
10 gün önceydi. Bu sizin kutladığınız yılbaşı gavurların yılbaşısı dır derdiler. İçlerinden bazıları da buna itiraz edince yaşlılar bir birlerine düşerlerdi.
gavurların yılbaşısı dır diyen itiraz edene ”zaten senin alnın secde görmez ki” diyerek sen de gavursun zaten demeye getirirdi. Bir gelenek de o kalabalığın için de kabahat*** işleyen olursa suya kaldırılırdı. Zaten akşama kadar soğukta, karda, kışta üşüyüp gaz çıkarmamak mümkün mü? illa ki birisi kaçırırdı. Onu geliştirdikleri bilimsel yöntemlerle bulur ve cezasını verirlerdi. Ceza ve kuralları belli olan bir gelenekti. Gazı kaçıran omuzlara alınır, mahalle kürununa**** basılırdı. Suya azıcık değdirip kaldırırlardı ve ”cezanı affetmek için ne veriyorsun” diye sorarlardı. Makul bir teklifi olursa ziyafete ilave bir kazanç elde ederek geceyi daha eğlenceli hale getirirlerdi.
Aksi halde aşırı soğukta kürünün içine atarlardı. Ayrıca yine geleneksel oyunlar vardı, onlar oynanır ve ağır cezası olan bu oyunlara yüreği yemeyen zaten başından katılmazdı.
Dostça oynanır, dostça ayrılınırdı. Bu ayrılıktan önce gece kızak binme gibi dışarıda da faaliyetlerde bulunulurdu.
Gece evde olan çeyrek bilete ikramiyenin isabet edip etmediği TRT radyosundan dinlenir ve yatılırdı. Çoğunlukla da amorti çıkardı bize…

Yeni yılın ilk günü annem bizi hiç kimseye bırakmazdı. Bizi bırakmadığı gibi bizim evi kim ayaklayacak diye de takip ederdi. Yeni yılın birinci günü pek kimse kimseye gitmezdi.
Ancak herkes o yıl evlerine ilk geleni bilirlerdi. Sene boyunca o aileye gelen tüm kötülükler veya iyilikler o kişinin hanesine yazılırdı.
Sizin de bu yıl evinizi ayaklayanınız size mutluluklar getirsin, yeni yılınız bu yıl gibi olmasın. Ülkemizin karanlık süreçten çıkıp, aydınlık bir ülkenin kapısını
araladığımız yıl olması umuduyla, yeni yılınızı kutluyorum. Saygılarımla…

*gençlerin düzenlediği geleneksel bir eğlence öncesi, eğlencede yiyeceklerini kapı kapı gezerek ve çeşitli gösteriler yaparak hem halkı eğlendirip, hem de
bahsi geçen yiyeceklerin toplanma eylemidir. Bir deve olur, bir gelin olur, berobana başı olur, dobiler** olur. Deve oynatılır, çeşitli hareketler yaptırılır.

**topluluğun askeri gibi görevi olanlar.
***Osurmak
****Su depolanırdı, hayvanlar içsin d