Karga Gak Demeden
07-01-2020
Ömer ŞAN

Yerli ve Pilli!

Yanılmıyorsak bu üçüncü ‘yerli-milli’ araç projesi oldu! İsimlerine girmeyeceğiz… Karşı da değiliz yeter ki olsun ama bu ülkenin emeğiyle, aklıyla, bilimi ve tekniğiyle olsun…

Olsun da kardeş… Yerli-milli demişken, bu memleketin hiç mi yerli-millisi yoktu? Yahu gıkınız çıkmadı be!

Bu memleketin öz varlıkları, yokluklar içinden var ettikleri, halkın olan her şeyi haraç mezat satılırken, emperyalizme teslim edilirken neredeydi o yerli ve milliliğiniz?

Ama şimdiki pilli, yani elektrikli olacakmış he?.. Memlekette üretilenlere değinmeyeceğiz bu hafta…

Sondan bir öncesi 2016’da yollarda olacaktı, prototipine 40 milyon avro verilip alındı ama firma battı ve doğal olarak da ülkemizin 40 milyonu uçtu! Hesabını soran oldu mu bilinmez! O, İsveç’ten idi ama bu İtalya’dan! Memleketten, ne kadar verildiği açıklanmayan paralar dışında hiçbir şeyi yok!

Ama, şimdilerde biz bunları eleştirirken zırıldayan ‘kuvarilara*’ bir iki laf diyelim!.. Olaaa… Türk Telekom, Tekel, Seka, şeker fabrikaları, Petkim, Limanlar ve dahası özel firmalar… Ha bunlar yerli ve milli değil mi idi? Niye seziniz çıkmadı?

Yookkk ama ‘tamamen yerli ve milli’ başka şeylerimiz de var! Vatandaş dolaşıp, seyrediyor! Çankaya Esat Halk Pazar Yeri’ndeyiz. Hava soğuk ama yağış yok. Limon, kıyıda köşede kalıp pörsümüşlerin kilosu 4₺, diğer kısım 6-8₺. Ama doğalı, ‘lime’ olanı indirimli 34,5₺! Mandalina 3’5₺’den 6₺’ye kadar çeşitli! Soğan… Hani tazesinden, 20₺ yazmış dede! Çekebilir miyim dedim, ‘Beni de çek ama asıl çalıp-çırpanları, soğanları değil soyanları çek’, dedi. Bir şey demedim! Hamsi, öyle iri göründüğüne bakmıyoruz. Karadeniz’i kurutan cinsten, kilosu 18-20₺. En iyisi yeşillik, maydanoz-roka-dereotu-semizotu, bağı 1₺. Ama yerli. Tamamen, toprağı-tohumu buralı, yurtdışı montaj değil! Başka söze gerek var mı? Memleket iyi, güllük gülistanlık, ekonomi fink atıyor!
Ama İstanbul’da bir genç, 20 yaşında bir üniversite öğrencisi kızımız, “Gidecek yerim yok, yaşanmaya değer bir hayatım da” diyerek canına kıyıyordu!

Ve bu cinayetin sorumlusu; Fırat’ın kenarında ölen kuzunun hesabı sorulacak olan ve Erzurum’da kar yağsa üşümesi gerekenlerdir! Biliyor musunuz?

Vatandaşını, kadınları ve çocuklarını, öğrenci ve emeklilerini intihardan, ölümden, açlık ve sefaletten, tecavüz ve cinayetlerden koruyamayan hiçbir devletin yetkilisi hak-hukuk-adaletten,din-iman-ahlak ve insanlıktan… Ay’a yol yapmaktan vesaire dem vurmasın!

Suratsızın biri çıkmış, ÖSYM’de çalınan sorularla ilgili itiraflarda bulunmuş… İyi de, bu çalınan sorularla, liselere, üniversitelere sokulup mezun edilen yavşak tayfası şimdi nerelerde, ne iş yapıyor? Kimdirler? Kimin çocuklarıdır, kim verdi o talimatları? Çıt yok bunlardan! Mesela 100 soruda 100 doğru cevap verenler kimlerin çocukları idi?

Gençlerimizin geleceğini çalıp yandaşlarına verenler suç ortağıdır, bunları canhıraş savunanlar da yandaş hırsızlardır. Hepsi, temeli sağlam koca bir binanın temel taşları ve ayaklarına yerleştirilen dinamit gibi devletin her kademesine yerleştirilmiş ve halen görevlerine devam ediyorlar! Televizyonlarda Cumhuriyete, kurucularına, ülkesi ve milletine emperyalizmin düşmanlıklarını kusuyorlar.

Rize’nin güzel değerlerinden Selçuk Balcı, memleketin havasını, türküsünü, kültürünü ülkenin her yanına ve dünyaya açıyor, yüreği mangal bir can…

Ayder’de kar festivali düzenlenmiş, o da var programda! Ama ilginçtir birileri araya girip mercimek beynince taş koyuyor araya ve Rize Valisi de soruşturma açıp, festivale destek vermeyeceklerini söylüyor. İlk haberin altında ise Selçuk Balcı’nın ‘Gezi’ci olduğu’ vurgusu yapılıyor! Hep ‘F’ tipi planlar!

Yine Rize’nin değerlerinden İsmail Saymaz da soruyor, “Selçuk’un suçu nedir? Çaykur’u zarara mı uğrattı? Çeşme suyu kadar akan dereye HES kurup dereyi mi kuruttu? Uçurum kenarında diktiği binalar heyelanda mı yıkıldı? Rize’nin orta yerinde birini mi vurdu? Suçu nedir Selçuk’un?” Diye…

Selçuk Balcı, sosyal medya hesabından gelişmeleri değerlendiriyor… “Sayın Rize Valisi BirGün Gazetesine iptal kararını kendisinin vermediğini, beni tanımadığını açıklamış. Madem öyle, uçak biletleri alınmış, afişler asılmış, konaklama rezerve edilmiş ve herkesin onayından geçmiş olan bu festivale çıkmamıza, hangi güç engel olabilir ki?”

E şimdi değil mi yani!.. En azından, Temel’in Dursun’a dediği gibi, “Sen beni tanimayisan ben seni hiç tanimayirum” dememiş. Birilerine ‘davul-zurna’ da az geliyor ya!

Olaydan söyleşirken kendi kendimize dedik ki, “Demek ki, kardan adam oliyi, bazilarindan olmayi işte…” E, olmayisa olmayi da, netceğuk oğa?

Sayıştay, son 2 yılda zararla gündeme gelen Çaykur’u, ‘çayın maliyeti düşürülebilir’ diye uyarmış! Çaykur’un 2018 yılı zararı 657 milyon 86 bin TL. Zarar neredeyse üretici-çalışan ve tüketicinin sırtına yıkılarak, 2 yıl zam yapılmayan çaya 3 ayda toplam yüzde 32,5 zam yapıldı. Sayıştay’ın Çaykur hesaplarında yaptığı incelemede, kurumun 2018 yılı sonu itibarıyla 109 bin 225 ton çay stoku bulunduğu belirlendi. Ne olacak şimdi?

Bakılacak! Varlık Fonundaki Çaykur’un durumu çok ilginçleşti! Parçalara ayrılıp, özelleştirilmesi planlanmış bile! Çok tehlikeli şeyler oluyor! Çay Kanun Taslağı neredeyse onaylanma aşamasında ama kimsenin haberi yok!

Yerli ve millicilere bir selam daha çakalım da pilleri bitmesin!

“Kemençemun telleri reçinedur reçine/ Destek vermiceğumiş varsun oni derdune…”